Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '13

 
Kategori
Magazin
 

Ünlüler – Uyuşturucu ve Ahlak Zabıtaları

Ünlüler – Uyuşturucu ve Ahlak Zabıtaları
 

Bildiğiniz üzere cuma günü gündeme bomba gibi düşen ünlülere yönelik uyuşturucu operasyonu haberiydi.

Hala yankıları devam eden haberin soruşturması devam ederken sonunun nereye bağlanacağı bilinemezken her zaman olduğu gibi ahlak polislerimiz iş başında ahkâm kesmekle yükümlü.

Bunu yapanların çoğu da sektörün içinden gelen ünlü avcıları. Yani şöhret olmak isteyenleri şöhrete götüren o ışıltılı dünyanın içine sokanlar.

Düne kadar övüp göklere çıkardıkları bu isimler onlar için hemen tü kaka oldu ve gerek yazılı medyada gerekse sosyal medyada kendileri çok masumlarmış gibi yazıp çizmeye başladılar.

Uyuşturucu batağının en kirli ayaklarından biri sanat camiası ve eğlence dünyasıdır malumunuz.

En kolay tuzakların kurulduğu, en kolay avlara ulaşılabilecek alandır da aynı zamanda.

Yani neresinden tutarsanız tutun bu renkli dünyanın arka penceresi masumu oynarken hiçte masum değildir.

Türkiye'de uyuşturucu kullanımından dolayı her yıl yüzlerce genç insanımız ölüyor. Sadece Türkiye’de değil dünyada da bu böyle.

Bu zehirle mücadelede her alınan yolda yeni kurbanlar ekleniyor sonuna varılamadan yenileri…

Uyuşturucu dünyasının en acımasız gerçeği ise göz ardı ediliyor. “ Yaşamak istiyorsan kullanmak, kullanmak istiyorsan satmak zorundasın!”

İşte bu gerçeği gözden kaçıranlar ya da işlerine öyle gelenler hemen yakalanan başta Çağatay Ulusoy Gizem Karaca olmak üzere ismi olayda geçen ünlüleri kendi yargıları içerisinde yargılayıp iplerini çektiler.

Olayın diğer tarafı ise uyuşturucuyu normalleştirme içgüdüsüyle mağdur edebiyatına girişti.

Gözden kaçan açık gerçekler ise yine sumen altı.

Çağatay Ulusoy, Gizem Karaca ve Selen Katırcıoğlu ve diğerleri bu çocuklar henüz netleşmemiş bir sorgunun içindeyken üstelik idam sehpaları kurulup yargılandılar, yargılanıyorlar.

Farz edelim ki bu gençler uyuşturucuya bulanmış. İddiaların hepsi doğru.

Yenilerini eklemek için onları dışlamamak mı gerek, yok etmek mi gerek? Her dışlanma o batağa daha çok saplanmaya yol açacağı gibi yok oluşu da hızlandıracaktır.

Olayın diğer tarafı da şu, bu sistemi yaratan asıl suçluları yine sorgulamayacak kurbanlarına mı keseceğiz tüm faturayı.

Sektöre girerken bu gençler o ışıltılı dünyanın büyüsüne kapılırken kendilerini bekleyen tehlikelerden bi haber, hepimizin çocukları gibi masum ve temizken bir anda kirleniyorlarsa onları o ışıltının altında hapsedip yönlendiren ağabeyler, ablalar ellerinizde tutmak için o gençleri yine kendi ellerinizle kirletmediniz mi?

Piyasanın ve “o alemin” kendine özgü kurallarının yanında, insanları uyuşturucuya alıştırmak için, pazarı genişletmek için dönen dolaplar ve entrikaları göz ardı edip hemen de ne güzel yok ediyorsunuz.

Kendi payınızı sorgulamadan, kendinizi aklayarak.

Ki bu tehlikenin görünen yüzü görünmeyen yüzü ise sokakta okul bahçeleri, kantinler, üniversiteler yani gençlerin olduğu her yer. Ve o gençlerden biri bizlerinde çocukları olabilir. Olma olasılığı yüksek.
Araştırmalara göre kullanıcıların en az yüzde 99,5’inin aynı zamanda potansiyel satıcı oldukları. Oysa bu bilinen gerçek ise hep atlanıyor. Neden çünkü yaşamak için kullanmak,  kullanmak içinde satmak zorundadırlar.

Onları bu ağa bulaştıran piyasa bu denklemi kurmuştur.

Piyasa kurbanların da kendilerine kurban seçmelerini gerektiren bir kısır döngüyü besleyecek şekilde kuruludur. Bu, uyuşturucu dünyasının olmazsa olmaz kurallarından biridir.

Uyuşturucu piyasası gün geçtikçe genişlerken ve elde edilen pazar payı da günden güne artarken, hiçbir partinin programında uyuşturucuyla ilgili madde bulunmaması ise durumun vahametini daha da artırıyor. Basın da popülist zihniyetle uyuşturucu kurbanlarının mecburen satıcı olduğu gerçeğini vurgulamayarak onlara ve aynı zamanda ailelerine en büyük kötülüğü yapmış oluyor.

Mahkemeye çıkarılanlar içiciyim diyip tedavi merkezlerine yönlendirilirken var olan tedavi merkezleri de ihtiyaca yeterli cevabı veremezken hastane raporlarına göre iğleştiği var sayılan kişi ya da kişiler topluma yeniden karışıyor ne kadar iğleştiği meçhul bir halde. O çarkın gözleyicilerinin takibinde. Ve yine yeniden o batağın içine belki bu sefer daha şiddetli bulaşıyor.

Şimdi mesele bu süreçte bunların suçlu olup olmadıkları değil yeniden önümüze gelen uyuşturucu gerçeğinden gençlerimizi nasıl koruyacağımızdır?

Yani Çağatay, Gizem ve diğerlerinin suçlu ya da suçsuzluğundan çok yeni kurbanların bu çarka düşmemesi adına ne yapılması gerektiğinin sorgulanması, atlanan asıl gerçeklerle mücadele edilmesi.

Onların yargılanması ya da masumiyetiyle ilgili yorum yapmak bizlere düşmez bize düşen bu gerçekten kurbanları nasıl koruyacağımız.

Çağatay ya da Gizem bu işte ne kadar sorumluysa sizlerde o kadar sorumlusunuz. Kaldı ki yarın tamamen masumiyetlerini ispatlarsa o zaman ne diyeceksiniz…

Yani asıl sorgulanması gereken sistemken siz kurbanları sorgulayarak cezayı onlara keserek sistemin ekmeğine yağ sürüyorsunuz. Bu kurbanlara da yeni kurbanlar eklenip gidiyor ve gidecek.

Üstelik henüz doğruluğu tam olarak kanıtlanmamış bir gözaltının sorgusu sürerken.

Yaptığınız her ismi uyuşturucuya öyle ya da böyle bulaşmış gençleri dışlayarak faturayı yalnızca onlara kesmekte uyuşturucuyu biraz daha normalleştirmekten uyuşturucu tacirlerini güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor yaramayacak da.

Onlar şöhretin tutsağı olurken birilerinin maşası oluyor sistemin mağduru olan bu gençlere yenileri eklenmemesi adına yapılacakların konuşulması gereken zamanda hala ak kaşık misali çalınan davulların sesleri umarım kesilir, kesilir ki bu yolda doğru adımlar aranmaya bir an önce başlanır…

oyatekin@gmail.com                                                                                               

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)                                       

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..