Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '11

 
Kategori
Anılar
 

Unutamadığımız yarıyıl tatili

Unutamadığımız yarıyıl tatili
 

1979 -1980 öğretim yılı, Kanberli Köyü öğretmeniyim. Köyde ilk, mesleğimin de üçüncü yılını yaşıyorum. Arif (Yılmaz) dayının toprak damlı, ahırdan bozma iki odalı evinde oturuyorum. 

Yarıyıl tatili geldi çattı. Ama dışarıda yaklaşık bir metre kar var. Köyde ulaşım traktör, at arabası ve eşeklerle sağlanıyor. Dokuz aylık bir kızım var, adı Deniz. İllaki tatile gideceğiz. Memleketimizi, anamızı, babamızı, velhasıl eşi dostu çok özledik. Köyde de bunaldık hani. Alışık değiliz o yıllarda Kanberli koşullarında yaşamaya. 

Hazırlandık. Eşim her zaman olduğu gibi kızımızı sırtına sarınacak. İki iki buçuk kilometrelik yolu elimizde valiz, çanta vb. eşyalarımızla Karamağara’ya şimdiki adıyla Saraykent’e giden yola dek yaya ineceğiz. Orada dolmuş bekleyeceğiz. Artık şansımıza ne kadar süre bekleyeceğimizi Allah bilir. Yolda in yok cin yok. Tilkiler cirit atıyor, deredeki bağların arasında. Pazara ya da ilçeye maaş almaya gittiğimiz günlerde akşam karanlığında beşinci sınıf öğrencilerimize o yol üzerine eşek getirtiyoruz. Yüklerimizi onlarla taşıyoruz. Traktörle Peyik ( Doğankent) pazarına gittiğimiz bir gün, yol üzerinde hamile bir eşeği kurtların öldürüp karnını deştiğine de şahit olmuştuk. 

Ev sahibimin oğlu Nedim; Öğretmenim, bu karda kışta yaya gidilmez. Ben sizi at arabasıyla bırakır gelirim, dedi. Sağolsun! Bizim de canımıza minnet. 

Düştük yola. Yol ayrımına geldiğimizde de; “burada beklemeyin, devam edelim. Minibüs gelirse durduruzuz”, dedi. Peyik’e kadar at arabasıyla üç saatte gittik. Gelen giden olmadı. Nedim, bizi bırakıp döndü. 

Otobüsle Ankara’ya oradan da Denizli’ye geliyoruz. Ankara’da bir gece polislik yapan dayımın oğlu Ali’ye konuk olduk. Ertesi günü ver elini Denizli. 

Denizli’de Pınar Okman adlı bir doktorumuz var. Kızımız üzerinde emeği çok olan, paraya pula önem vermeyen, iyi bir cumhuriyetçi olan doktorumuzu saygıyla yad ediyoruz. Deniz’i muayene etti. Üşütmüzsünüz prensesi dedi. İlaç verdi. Öğrencilerim için sirke ilacı sordum. Aaa bit var onlarda dediğinde ben ısrarla bit değil sirke dedim ama ben o yıla kadar hiç bit görmemiş bir insanım. Oysa kendi çocuğumuz da bitlenmiş, farkında değiliz. 

Akşamleyin baba evindeyiz. Babamın da iki odalı (içerili hayatlı), toprak damlı bir evi var. Bir salıncak kurup kızımızı yatırdık. Sofraya oturduk. Bizi görmek için gelen yakın akrabalarımız var, oda kalabalık. Kulağıma bir ses çalındı. Kalkıp çocuğa baktım. Çocuk havale geçiriyor. Eşime, hemen kalk hazırlan, ben bir araba bulup geleyim, doktora gidelim diyorum. Halamın kocası Mehmet eniştem, muskalık bu çocuk, hocaya götürün diyor. Biz o tür şeylere itibar etmiyoruz. 

O yıllarda Çıtak’ta iki otomobil var sadece. Kooperatifçi Ali’nin arabasıyla önce Çivril’de İlhan Ekse’ye, daha sonra da onun tavsiyesiyle Denizli’de Pınar Okman’a muayene ettiriyoruz. Kızımız üç gün Özel Hayat Hastanesinde yatıp iyileşiyor. 

Çocuğumuzu kaybedebilme tehlikesiyle karşı karşıya geldiğimiz, karda kışta yaptığımız yarıyıl tatili bize iyi bir ders oluyor. 

 
Toplam blog
: 190
: 3134
Kayıt tarihi
: 28.09.07
 
 

Emekli öğretmenim. Yurdunu, ulusunu seven, her konuda sorumluluk sahibi gençler yetişsin istiyorum. ..