Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '13

 
Kategori
Siyaset
 

Unutkanlık ve traji komik

Unutkanlık ve traji komik
 

Yorumsuz /alıntı


Bugün yayınlanan gazetelerden birinde Zülfü Livaneli’nin yazdığı “ UTANÇ MÜZESİ” projesi başlığıyla yazdığı yazıyı okumanızı tavsiye edeceğim sizlere.   

Muhalif gösterilerde kullanılan gaz ve tazyikli su yetmemiş, şimdi de yeni bir silahla göstericiler geçici olarak kör edilecekmiş. Bana kalırsa elleri değmişken tam kör etsinler, olsun bitsin bu iş. Çünkü muhalif adam, zaten gördüğü için muhalif olmuş; o da sürüye katılan ötekiler gibi görmeyiversin.

Ama bu körleştirme hadisesi yeni değil. Basın yıllardır bu işlevi görüyor zaten.
Gazetelerin en büyük sermayesi, ne binalarıdır ne makineleri, ne borsadaki hisseleri.
Basın için en büyük sermaye; halkın çoğunluğun unutkanlığı, hesap sormaması ve uyuşturulmuş-uyutulmuş hâlidir. Yoksa kimse bu kadar kolay at oynatamazdı bu memlekette.

Diyor …..

Devamını sizler okuyunuz.

Tam yerine basmış; nedense her şey bir anda unutulabiliniyor. Örneğin taraftakilerin bazıları bertaraf oldular ve karşı saftalar.

Recep bey dünlerde 2010 YILINDA...

Şunları söylemiştir: "Bizim PKK ile bir araya geldiğimizi söyleyen şerefsizler bunun hesabını verecekler. Biz hiç bir zaman PKK ile görüşme yapmayız" demiştir.

Ama bunun bugün tersini söylemektedir; görüşme yapılıyor, yapıyoruz diyor.

Yani söylediklerini unuttu; tabii birçok şeyde olduğu gibi…

Meselâ Deniz Feneri dosyası diye bir dosya var mıdır varsa nerdedir?

AKP’lilerin Başbakanı, bundan 10 yıl önce, daha Meclis’e gelmeden şöyle diyordu: “Dokunulmazlıkları kaldıracağız.” Sonra aynı sözleri birkaç yıl daha söyledi. Sonuç? 10 yıl geçti aradan, dokunulmazlıklar kalkmadı.

Hiç kimsenin yemesine, içmesine, giyimine, kuşamına, yaşayışına karışmadık, tercihlerine karışmadık, yarın da karışmayacağız. Herkesin yaşam tarzı bizim teminatımız altındadır. Değil yüzde 50, yüzde 90’la bile iktidar olsak, yüzde 1’in hakkını, hukukunu, tercihlerini korumak bizim boynumuzun borcu olarak kalacaktır.” (Milliyet, 1.10.2012)

Ancak tiyatrolardan başladı, sinemalar, şenlikler, diziler vs vs say say… Onlar diye hitap ettiği kişiler tercihlerine karıştıklarıydı .

Eğitim hakkının tercihlerini korumadı, aksine “ben diyorum olacak” sözü çıkıyor her şeyde ağzından.

YUNUS EMRE der ki

İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır.

V E

Birlikte çalıştığı paşayıOrgeneralİlker Başbuğ’u

emekli olunca kahraman komutan olduğunu unuttu.

Balyoz davasına gelelim

İnandırmayan gerekçe...

Aralarında çok sayıda emekli ve muvazzaf subayın da bulunduğu 325 kişinin çeşitli cezalara çarptırıldığı Balyoz Darbe Planı Davası’nda gerekçeli karar açıklandı.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, bin 435 sayfalık kararında tüm dijital belgelerin gerçek olduğuna kanaat getirildiği için bilirkişi atanmasına gerek görmediğini belirtti.

Bu gerekçe, sırf bu iki nedenle bile vicdanları tatmin etmekten uzak...

1) Hâkim beylerin hepsi bilişim uzmanı mı ki dijital verilerin tamamının gerçek olduğunu saptayabiliyorlar?

2) İddianameye göre kılı kırk yararak, binbir alternatifli senaryo hazırlayan bu darbeciler (!) bu kadar mı salak ki; liderlerinden herhangi birisinin hastalanması olasılığını düşünmüyorlar?

MUSTAFA MUTLU’nun yazısından bir bölüm

--------------------------------------------------------------------------------

Ayrıca darbenin yapılamamış olmasını da davanın bir numaralı sanığı Orgeneral Çetin Doğan’ın kalp ameliyatı nedeniyle erken emekli edilmesine bağladı... Yani Çetin Doğan rahatsızlanmasaymış; bu darbe yapılacakmış!

YAHU FUTBOL MAÇLARINDA BİLE YEDEK FUTBOLCU VARDIR VE DE YEDEK STRATEJİ!!!  KOMİK TRAJİ KOMİK…

Dünya hukuk tarihine geçecek!'
14

Yorum: 7

Org. Balanlı 'gerekçeli kararı' değerlendirdi

İŞTE O YAZIDAN BAZI BÖLÜMLER
 
Yaptığımız savunmaların ve hatta Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi açıklamalarının dahi dikkate alınmadığını dava sürecinde olduğu gibi şimdi de tekrar görmekteyiz.

24 Ekim 2011 tarihli savunmamda ’Bu hukuk dışı davanın kendisi gibi iddianamesi de dünya hukuk tarihine geçecektir. Ama maalesef bir hukuk metni olarak değil, içi boş, delilsiz, hezeyan bir düşüncenin ürünü olarak geçecektir’ ifadelerini kullanmıştım.

Maalesef mahkeme heyeti de hazırlamış olduğu bu gerekçeli kararı ile bizlere verdiği ağır hapis cezalarının gerekçelerini değil, savcılık makamı gibi neden aynı tarihi kaderi paylaşacağının gerekçelerini açıklamıştır.

Gerçek belgelerle sahteleri karıştırarak kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz? Karar metninde, ’Dijital dökümanların Genelkurmay Başkanlığı’nda imzalı asıllarının bulunduğu’ şeklinde bir ibare yer almaktadır. Ancak bu ifade gerçekleri yansıtmamakla beraber, adeta bizlerin ve bu davayı takip edenlerin zekası ile alay eden, davayı yakından takip etmeyen kamuoyunun çoğunluğunu da aldatmayı amaçlayan bir ifadedir.

Davayı takip edenlerin çok iyi bildiği ve bizlerin de defalarca açıkladığımız üzere, Genelkurmay Başkanlığı tarafından varlığı teyid edildiği belirtilen belgeler, aramalarda ele geçirildiği için dava dosyasına giren ancak dava konusu olmayan ve suç unsuru içermeyen gerçek istihbarat raporları ve resmi yazışmalardan ibaret olup, bu belgelerin sonradan üretilmiş sahte dijital belgeler ile karıştırılarak özellikle sözde Balyoz Harekat Planı’nın bir parçasıymış gibi algılanmalarına gayret gösterildiği anlaşılmaktadır. 

"GEREKÇELİ KARAR, MAHKEMENİN BU HUKUK TANIMAZ TAVRINDA ISRARCI OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR"

 "Dava süreci boyunca da mahkeme aynı taraflı tavır içerisinde, sanıkların delillerin incelenmesi ve tanıkların dinlenmesi taleplerini defalarca makul bir gerekçe göstermeden reddetmiştir" "Bu sözde Gerekçeli Karar, mahkemenin bu hukuk tanımaz tavrında ısrarcı olduğunu göstermektedir. Davanın esasını oluşturan ve en önemli delil olarak gösterilen dijital veriler ile ilgili olarak, tüm sanıklar için genel bir değerlendirme yapan ve gerçeklikleri konusunda kesin kanaate varıldığı için bilirkişi heyeti oluşturulmamış olduğunu savunan bir mahkemenin, tarafsız olduğunu iddia etmesi inandırıcı değildir.”

Açıklamada, "Tüm suçlamalara kaynak olan 11, 16 ve 17 No’lu CD’ler içinde yer alan bilgilerin güncellendiği hususunda gerekçeli kararda yapılan açıklamalar hiçbir bilimsel gerçeğe dayanmamaktadır. Zira dosya içerisinde yer alan TÜBİTAK ve Emniyet Bilirkişi Raporları’nda son kayıt tarihi 2003 yılı olarak tespit edilmiştir.

CD yazıcısı kullanan bir çocuğun bile artık bildiği üzere, CD’ler içinde kayıtlı dokümanların güncellenmesi ise teknik olarak mümkün değildir. Bütün bu teknik imkansızlıkların ötesinde, güncellemeye dair hiç bir delil ortaya konamamaktadır.

Bu dava üç senede hayal ürünü bir iddiadan öteye gidememiştir. 250 kişinin yaklaşık iki senedir ve halen 310 kişinin tutuklu bulunduğu Balyoz Davasına ait Gerekçeli Karar, mevcut hali ile, hukuki ve haklı gerekçelerle hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde, delilleri değerlendirmiş olmaktan çok uzaktır ve Türk Hukuk’u adına utanç vericidir.

Bu hukuk garabeti sözde "Gerekçeli Karar", davanın üç senede iddianameden bir adım öteye gidemediğinin tek bir somut delilin ortaya konamadığının ve Balyoz Darbe Planı’nın kanıtlanmak bir yana, hala sadece lime lime dökülen bir iddiadan ibaret olduğunun en açık kanıtıdır. Sahte delillerle başından ölü doğmuş bu davayı diriltecek güç değil bu Özel Yetkili Mahkemelerde, kainatta bile mevcut değildir! Kamuoyuna saygı ile duyurulur."

HERKES EMPATİ YAPSIN VE ELİNİ VİCDANINA KOYARAK DÜŞÜNSÜN DİYORUM BEN DE SİZLERE.

BAKAN BİLE SÖYLEMİŞ BAKSANIZA!!!

Hâdiye Kaptan

 
Toplam blog
: 467
: 145
Kayıt tarihi
: 16.05.11
 
 

Güzel Sanatlara tutkulu, Türk sanat müziği hayranı,  deniz ve İstanbul âşığı şiiryazar bir fâni....