Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '11

 
Kategori
Deneme
 

Unutmak mı zor, yoksa alışkanlık mı?

Unutmak mı zor, yoksa alışkanlık mı?
 

Unutmak mı, alışkanlığından vazgeçmek mi zor.


Unutmak istediğimiz bir sürü şey çıkıyor karşımıza yaşam sürecimizde. Bazen artık gerçekten istemediklerimizi hayatımızdan çabucak çıkarmayı seçiyoruz. Bazen de öyle gerekiyor, hiç bir şeyin artık eskisi olmayacağını seziyor ve acı da olsa unutmaya çalışıyoruz, daha doğrusu çabalıyoruz. Ancak beyin gerekince format atılan bir nesne olmadığı için unutmuyor kolay kolay. Keşke bir düğmesi olsa da istendiği zaman kapanabilse. Sonra yeniden düğmesine basılarak yeni ufuklara yelken açılabilse. 

Unutmanın zorluğu alışmakla ilgili. Alıştığın ve sevdiğin bir durumu artık yapmamak ya da yaşamamak acı veriyor. İçinde oturmaya alıştığın bir evi bırakmak, başka bir şehre taşınmak, sokaklarını sevdiğin alıştığın semtinden ayrılmak, sevdiğin arkadaşından ayrı kalmak, alıştığın işinden kopmak, yapmayı sevdiğin alışkanlıklarından vazgeçmek vb. Bir nevi kendine yabancılaşmak. 

Unutmaya çalıştığımız bir kişiyse daha da zor. Beraber yaşanılan onca güzel şeyden sonra bir daha o anları yaşamayacağını bilmek, üstelik de ona alıştıysan daha da zor. 

Unutmak nedir? O çok değer verdiğin varlığı sadece hayatından çıkarıp atmak, bir daha da arkana bakmamak mıdır? Bu kadar kolay değil. Ya alıştıysan varlığına, nasıl çıkaracaksın bir kalemde hayatından? Hiç olmamış gibi, hiç yaşamamış gibi. Sayfadaki yazının mürekkebinin uçup gitmesi gibi, arkasında bir iz bile bırakmadan silinip gitmesi hayatından. Bir göz kırpması gibi yaşanan ve biten mutlu anlar, yerine hiçbir şey bırakmadan "yaşandı ve bitti" mi denecek? 

Alışkanlık mı yoksa bunu bu kadar zor yapan. Bu kadar zaman yanında olan, varlığını en derininde hissettiğin kişinin bir anda yok olması mı dünyanı karartan. Birinin yaşamında varken yok olması nasıl bir şey? Ya verdiği sözü unutanlara, sözüne sadık kalmayanlara ne denir? Anılar ya, onlar da çöpçülerin süpürdükleri düşen yapraklar gibi hep birlikte toplanıp çöpe mi atılacaklar? 

“Alışmak sevmekten daha zor geliyor” diye başlayan bir şarkıyı hatırlıyorum. “Alıştım seni her gün görmeye” diye devam ediyordu. Alıştığı insanın artık yok olduğunda kollarının boşluğu sarmasının ne denli zor olduğunu anlatıyordu. Ufacık biz iz yetiyordu içinin sızlamasına.Tersine "kapı açık, arkanı dön ve çık" diyen de vardır tabii. 

Unutmak diye bir kelime icat edilmiş, üzerine anlamlar yüklenmiş. Aslında bunun anlamı alışmak. Varlığına alışmışken yokluğuna da alışmaya çalışmak. Yani unutmaya çalışmak. Her anı bir iz bırakır, sonraki süreçte bu izleri anımsamamak yokluğa alışmasıdır insanın. Yoksa her anı, her koku, her renk, her ses o birlikte yaşamaya alıştığın anları hatırlatır. 

Unutmak insanın kendi kendisini kandırmasıdır. Önemsememeyi becermektir. Zihin unutmaz, göz unutmaz. Yıllar sonra bile bir an duyduğun bir koku, yıllar öncesindeki o ana geri götürecektir. Bir bakış, bir ifade yıllar öncesindeki unuttuğunu sandığın kişiyi hatırlatacaktır. Sadece yokluğuna alışmışsındır. 

Alışmak özgürlüğünden vazgeçmektir, boyun eğmektir. Ancak bir şey de var ki, unutmanın zorluğunu yaşamamak için bir şeyi sevmekten, ona alışmaktan kaçınanlar çok daha mutsuz olurlar. 

 

Şükran Demirtaş 

 

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..