Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Unutmayalım unutturmayalım !

Unutmayalım unutturmayalım !
 

Tarih 17 Ağustos 1999, Sakarya, Erenler'de büyük bir bahçede tanıdığım tanımadığım bir çok insanla birlikte oturuyor ve birkaç saat önce yaşanmış olan felaketin şokunu üzerimizden atmaya çalışıyoruz.Ama önce bu ana gelene kadar neler yaşadık bunlardan bahsetmek istiyorum :

İstanbul'dan 12 ağustosta annemle çıktık ve teyzemlerle buluşmak üzere Sakarya'ya geldik.Burada birçok akraba buluşup, Adapazarı'nın Geyve İlçesi'ndeki bir köye geldik.Haftasonunu burada geçirdik.Geçen birkaç günün ardından pazartesi geldi ve herkes evlerine doğru yola çıktı.Bizde teyzem annem ben ve kuzenimle birlikte Sakarya'nın bu köyünden merkezine teyzemlere geldik.Aslında ben ve annemde İstanbul'a gelecektik ama kuzenim ve ben anneme baskı yapıp orada kalmak istedik.Bazen insan kaderinden kaçamıyor.Yaşayacağımız neler varsa, ne koşulda olursa olsun yaşıyoruz ve görüyoruz.Annemde bizim ısrarlarımıza dayanamadı ve tamam dedi.Böylelikle pazartesi akşamı 20 gibi tekrar Sakarya Erenler'e geldik.Burada yine bol kahkahalı, eğlenceli, bir sohbet ve akşam geçirdik.Hatta kuzenim ve ben çok fazlasıyla güldük.Böyle anlar yaşar bazen, sevdiği insanlarla olunca kahkaha krizlerine girer, olura olmaza gülebilir.Böyle güzel bir akşamdı.Yaz olduğu için geç saate kadar oturuyordu herkes ama zaman ilerliyordu.Biz sıradan bir akşam olduğunu düşünüyor ve zamanın bizi sadece sabaha ulaştıracağını sanıyorduk.Oysa çok yakınımızda bekleyen kıyametten kimsenin haberi bile yoktu.Derken saat sabah 2,30 oldu ve herkes yatmak için odadan ayrıldı.Biz annemle aynı odada karşılıklı yataklarda yatıyorduk.Ben yatmıştım, gözlerim tavanda, duvarda geziniyordu ama annem ışığı kapatmadan önce gözlerim saate takılmıştı ve saatin 2,30 u gösterdiği anda bir anda oda karanlığa büründü. O manzara kala gözlerimin önündedir. Böyle bir işareti anlamak maalesef ki mümkün değildir ama sadece garip bir tesadüf; ama zamanın bizi karanlığa götürdüğünü şimdi anlıyorum.

Büyük felaketten 32 dk. öndeydik, bu sürede yarı uyur yarı uyanık bir haldeydim ki, rüya ile karışık bir gürültü ve odada bir aydınlık belirdiğini hissettim.Uykumun biraz ağır olmasından dolayı bunun pek farkına varamadım.Ama yattığım yatakta sağa ve sola gidişlerimi hatırlıyorum.Bu tıpkı bir sal ile fırtına da ilerlemek hissi gibiydi.Bu uyku hali içinde geçen zaman kopan büyük gürültülerle sona ermiş ve uyanmıştım.Bir şeyler olduğu belliydi ama 15 yaşında biri olarak bunun bir deprem olduğunu anlamam mümkün değildi.Uynadığımda ben yerdeydim ve annemde uyanmıştı.Birbirimize ne oluyor diye sorarken güç bela onun yanına ulaşmıştım.Şöyle bir dışarı baktım, sanki gece değildi bir gündüz kadar aydınlıktı gökyüzü ama maalesef ki bu aydınlık ürkütücü bir haldeydi.İçinde bulunduğumuz odada ki sıvalar patlayarak üzerimize dökülüyor, duvarın örüldüğü ytong denilen beyaz tuğla benzeri malzemeler görünüyordu.Anneme o anda bomba mı attılar diye sormuştum korkuyla.Annem de bana cevap veremeden içerden, kuzenim ve teyzem bağırmaya başladı.İlk defa o anda kulağımda deprem sesini duydum ve biz kendimize gelerek, tutunabileceğimiz her şeye tutunarak kapıya ulaşmaya çalıştık.O sarsıntılar sırasında zor da olsa kapıyı açtık ve koridorda kuzenimi gördüm.Kapının önü sanki inşaat alanı gibiydi.Karşı odanın duvarı bizim kapı önüne yıkılmıştı ve diz seviyemize kadar gelmişti.Buradan atlayıp koridora çıktık.Evde ki herkesi koridara toplamaya çalışıyordu kuzenim ama teyzemle eniştem hala gelmemişti.Çünkü garlarının üzerine koydukları yastık yorgan gibi bir çok malzeme üzerlerine düşmüş ve yaşları itibariyle de seri hareket edemediklerinden dolayı içerde kalmışlardı.Ben koridorda annemin yanında diz çökmüş bekliyordum.Evde herkes birbirine seslenip konuşurken benim hiç sesim çıkmıyordu.Kuzenim Özlem Abla, dışarda horozların öttüğünü söylediği anda, nedenini bilmediğim bir korkuya kapıldım ve bana zamansız gelen bu hayvan davranışlrı sanki ölümü hatırlattı. O ana kadar her ne kadar kötü bir manzara içinde de olsak ölmek aklıma gelmemişti.

Aklımdan bunlar geçerken gözüm hemen yanımdaki mutfağa kaydı.Buzdolabı duvardan odanın ortasına doğru ilerlemiş ve kablonun onu çekmesiyle öylece kalmıştı ama arkasında bir tasma gibi gergin duran fiş ile gayet ürkütücü idi.Hemen karşısındaki mutfak dolabı da, buzdolabının üzerine düşmüş, o şekilde yan yatmış duruyordu.Sarsıntılar nedeniyle tabaklar, bardaklar yere düşüyor ve gürültülü olan ortamda daha fazla ses çıkarıyorlardı.Bu arada teyzemler de gelmişti, artık dışarı çıkacaktık ki , büyük bir gürültü ile küçük lavabonun duvarı dış kapının önüne büyük bir gürültü ile yıkıldı. O anda korkunun yanında çıkan toz ve dumanda durumu zorlaştırıyordu.Kapının önünde duran yıkıntıları hızlı bir şekilde açmaya çalıştık ve kapıyı biraz aralayıp aradaki boşluktan apartmana çıktık tek tek.Bu anlattıklarım kısa bir süre içinde olmuştu.Apartmanda başkaları da vardı.Herkes bir an önce kendini dışarı atmak için didinip duruyordu.İki kat aşağı inip en sonunda sokağa ulaştık.Ama o an içerde olmayı yeğleyebilirdi insan.Çünkü her ne kadar duvarları yıkılsa da bizim kaldığımız apartman ayaktaydı.Ama çevredeki bloklarda yıkılanlar, yan yatmışlar vardı.Kapı önündeki büyük boşluk tıpkı bir mahşer yeri gibiydi.Bağıranlar, ağlayanlar, feryat figan kopuyordu.

Birbirine telefon soranlar, yaz olduğundan dışarı uygun çıkamayanlar ve daha neler neler vardı dışarda.Biz bir süre oturduk ve sonra dayımlara ulaşmak için telefon etmeye çalıştık ama telefonlar maalesef ki çoktan kitlenmişti.Sabaha karşı teyzemin büyük oğlu gelip bizi almıştı ve onların oraya gittik.Burada oturup beklemekten başka çare yoktu.Herkes birbirine soru sorup, yorumlar yapıyordu.Tüm bunların arasında zaman ilerlemiş ve güneş kendini göstermeye başlamıştı.Gün doğdukça ne büyük bir felaket yaşandığını görüyorduk.Gece bir çok şeyi örtüyordu ama güneş bize her şeyi tüm çıplaklığıyla göstermişti.Onlarca, yüzlerce yıkık ev ve kimbilir içlerinde kalan yaşayan yaşamayan kaç kişi? Sabah başlayan siren sesleri hiç susmadı, ambulanslar, itfaiyeler yardım edilecek ne varsa herkes seferberdi.Büyük bir felaket atlatmıştık ama çok şükür ki yakın çevremize bir şey olmamıştı.

Tüm bu yaşanlardan, verdiğimiz o kayıplardan sonra yapılanlara, alınan derslere bakıyoruz ki sanırım çoktan unutuldu her şey.Bence yaşanan bu büyük olay ders almaya yetmeli.Aklımızı başımıza getirmesi için yeni felaketleri beklemeyelim lütfen.

 
Toplam blog
: 12
: 2017
Kayıt tarihi
: 29.09.06
 
 

Merhaba, İ.Ü. İşletme Fakültesi öğrencisiyim. Aynı zamanda da özel bir bankada çalışmaktayım. İstanb..