Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '07

 
Kategori
Tarih
 

Unutturmak isteyenlere!

Unutturmak isteyenlere!
 

İhtiyat Zabiti Hattatoğlu Mustafa Efendi anlatıyor:

Bir gün bizim birliğe “ Takviye Balıkesir gönüllüleri geldi” denildi. Gittim 120 kişiydiler. Hemen hemen hepsi tanıdıktı. Sarıldık hasret giderdik. Başlarında da o zamanlar Balıkesir’in ünlü kabadayısı Üçpınarlı Ali vardı. Ali, sancaktar olmuş. Tüfeği çapraz asmış, sancağın üzerine de sırma ile “ Karesi Gönüllüleri” yazdırmıştı. Kabadayılığı yine elden bırakmamış, askerlikte pek hoş olmamasına rağmen, bilene kamasını sallandırmıştı. Beni görür görmez yanıma geldi.

“ Kumandan efendi, biz buraya beklemeye gelmedik! Haydi, düşmanı basalım”

“ Burada her şey emirle olur. Hücuma sadece biz geçersek, kendimizi gereksiz kırdırırız. Her şeyin bir zamanı var.”

“ Peki öyleyse, hücuma geçmeden yarım saat önce bize söyle de, şu sırt çantalarını emniyetli bir yere koyalım. Şöyle rahat rahat dövüşelim!”

Ali haklıydı. Sırt çantaları, askerin en kıymetli şeylerini taşırdı. Çamaşırları, paraları, mektupları, usturası, sigarası, tütünü hep sırt çantalarında olurdu. Çantaları kaybolduğunda asker sıkıntı çekerdi.

Hücuma yarım saat kala Ali’ye haber verdim. Balıkesirlileri aldı. Siperlerin gerisinde bir vadide kayboldu. Hemen gelirler sandım. Beklerim gelmezler.... Beklerim gelmezler.... Bir çavuşa “ Şu bizim hemşehrilere bir bak bakalım ..” dedim. Gitti. Biraz sonra önde Üçpınarlı Ali, arkada arkadaşları çıkıp geldiler. Şaşırdım. Hepsi süslenmişler; hanımlarının, nişanlılarının verdiği ayrılık mendillerini kimi boynuna dolamış, kimi alnına çatmış, kimi bileğine sarmıştı. Çoğu yakalarına artık kurumuş gül veya karanfil takmıştı. Aliye sordum

“ Neden geç kaldınız”

“ Komutan bey, biraz sonra Cenab- ı Allahın huzuruna çıkacağız. Temiz çıkalım dedik. Ola ki bir pislik bulaşmıştır diye çamaşırlarımızı değiştirdik. Abdest aldık. Biz buraya oynamaya değil düğüne geldik; bayrama geldik. Bu gün bizim bayramımız onun için süslendik. Ayrılık hediyeleri taktık. Birazdan bayramımız var. Aman sen bize hücumdan beş dakika önce yine haber ver”

Âli’nin bu sözlerinden sonra büyük bir sessizlik oldu.

Saatime baktım Aliye beş dakika kaldığını bildirdim. Birden bire ortalık kaynayıverdi. Hepsi birbirlerine sarılıyor, öpüşüyor helalleşiyorlardı

“Utandırmayın ha!...İyi dövüşün ha! Gün bugündür. Anamız bizi bugün için doğurdu..Hakkınızı helal edin...”

Kısa bir süre sonra dişler kenetli, süngülerini takmış, tüfeklerinin dipçiklerine parmaklarını geçirircesine yapışmış bölük hücuma hazırdı. Herkes ölüme hazırdı.

“Hücuuuum !” deyince sanki siperler sarsılıverdi, Hepsi “ Allah Allah” diye düşmanın içine hançer gibi daldılar .Dövüştük.....Dövüştük....Dövüştük...Akşama doğru savaş durdu. Yanıma birisi geldi “ Komutanım, “Üçpınarlı Ali sancağı vermiyor” dedi. Gittim, baktım. O yüz yirmi kişiden, o gün onüç kişi sağ kalmış. Ali de Şehitler arasında idi

Ama sancağı öyle bir kavramış ki parmakları kenetlenmişti çekeyim dedim olmadı.

Orada Anafartalar’da üç top çam ağacı vardır. O gün şehit olanları o ağaçların arasına gömdük. Gömülen şehitlerin en üzerine de .Ali’yi sancağına sararak yatırdım..

Hulki Cevizoğlu’nun “İşgal ve Direniş” adlı kitabından alınmıştır..

Aliler biter mi?

Foto:http://www.canakkalesehitlerimiz.com/

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..