Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '14

 
Kategori
Bilim
 

Unutulan bilim adamı Muzaffer Şerif

Unutulan bilim adamı Muzaffer Şerif
 

Bu topraklarda birbirimizle uğraşmaktan içimizdeki gerçek değerlerin farkına varamıyoruz. Özellikle gerçek bilim adamlarımızın söylemleri yerine ulaşmıyor. Böyle değerlere tarih boyunca da önem vermemiş ve elimizden kaçırmışız. Muzaffer Şerif’te bunlardan biri. Muzaffer Şerif sosyo psikoloji dalında dünyada öncelikli bilim adamlarından sayılıyor. Sosyal psikolojinin kurucuları içinde yer almış, deneysel psikoloji yöntemlerini kullanmadaki başarısıyla bu bilim dalının en önde gelen adlarından biri olmuştur.

Asıl adı Muzaffer Şerif BAŞOĞLU, 1906’da İzmir Ödemiş’te dünyaya geldi. 1988 yılında ABD/Alaska’da vefat etti.

1929’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. ABD’de felsefe tahsili yaptı. Harvard’da psikoloji dalında lisans yaptı. 1932’de Gazi Üniversitesi’nde Psikoloji öğretmenliği, 1935’de ABD Colombia Üniversitesi’nde doktora yaptı. 1936 yılında yayınlanan “Toplumsal Kuralların Psikolojisi” adlı kitabı sosyal psikoloji klasiği sayılmaktadır. 1937’de tekrar Gazi Üniversitesinde görevine döndü. 1939’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde Felsefe Bölümünde psikoloji doçenti olarak ders vermeye başladı. Türkiye’deki hayatının son döneminde sosyal psikolojiden daha çok ülke ve dünya sorunlarıyla ilgili makaleler yazıyordu. Özellikle Avrupa’daki faşizme ilişkin gelişmelere, ülkemizdeki Turancı hayallere ve ırkçılığa karşıydı. 1943’de ırkçıların yanıtlar vereceği “Irk Psikolojisi” kitabı yayınlandı. 

Üye olduğu kesin belirlenemeyen Türkiye Komünist Partisi soruşturmasında kovuşturmaya uğradı. 1944’de derslerinde komünist propaganda yaptı gerekçesiyle tutuklandı. 1945’de hapisten küskün olarak çıktı. 1945 şubat ayında ülkesinden bir daha dönmemek üzere ABD’ye gitti. Tutukluğunda aldığı icabete uyarak Princeton Üniversitesine daha sonra da Yale Üniversitesinde çalıştı.

Muzaffer Şerif’in Türkiye hikayesi böyle. 1919 yılında bir Yunan askerinin merhametiyle süngülenmekten kurtulmuş ve hayatını insan grupları, toplulukları arasındaki problemleri açıklamaya adamış bir bilim adamının hikayesi bu. Şerif bu toprakların yetiştirdiği ve kıymetini bilemediği en büyük bilim adamlarından birisidir. Şerif hapisten çıktıktan sonra tek bir eşyasını bile almadan yola koyuluyor, Şerif kızgın, kızgından da öte şaşkın bir o kadar da küskün. ABD’ye yolculuğundan önce çok yakın arkadaşlarına “Ben bunları hak etmedim, bunları beklemiyordum” dediği söylenir. Çok büyük hayal kırıklığına uğramıştır.

Bunlara rağmen ülkesine 1947’de dönmek istiyor. Ancak memuriyetten çıkarıldığını öğrenince yeniden yıkılıyor. Öldüğü 1988 yılına kadar tek kelime Türkçe yazmayan, Türkiye’den gelen görüşme taleplerini reddeden, hatta çocuklarına Türkçe isim koymayan Şerif, ABD’de yaşadığı sürece sosyal psikoloji dalında pek çok deneye imza atıyor. İsmini ününü duymayan kalmıyor. Dünyanın çeşitli üniversitelerinde çalışmaları anlatılıyor.

Şerif yaşamının sonuna doğru odasına kapanıp, Ege türküleri söylermiş. Millet olarak ne kadar vefalıyız? Bunu kendimize sormamız gerekiyor.

Bu konuda Cemil Meriç’in güzel bir sözü var. “Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım. Karanlığa o kadar alışmışsınız ki gökteki yıldızlar bile sizi rahatsız ediyor.”

Toplumlar gerçeklerden uzaklaştıkça doğruyu savunanlardan o kadar nefret ediyor. “Biz teknoloji üretemeyiz, ara eleman üretebiliriz” diyen zihniyetle Atatürk’ün hedeflediği çağdaş uygarlığa nasıl ulaşabiliriz ki? Ara eleman olmaktan, yabancılara pazar olmaktan öteye gidemeyiz.

 

 
Toplam blog
: 48
: 4273
Kayıt tarihi
: 28.08.12
 
 

Kamudan emekliyim. Yaşam felsefem "hayatın içinde her olayın sorgulanması gerektiği" yönündedir. ..