Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '07

 
Kategori
Arkeoloji
 

Unutulan kent Anavarza

Unutulan kent Anavarza
 

Çokurova'nın yukarı havzası, ne ekersen biten topraklar. Neresinden başlamalı, nasıl ulaşmalı, altın gibi araziler ortasında unutulan kent "Anavarza".

Arkeoloji, kazı derken sonucu turizm potansiyeli olur. Çukurovanın iş alanları çok ve geniş, bu nedenle turizm sektörü akla gelmiyor. Yolum bu taraflara düşmüşken bu yörede de sizlerle paylaşmak istediğim değerler ve güzellikler var. Bunları zaman zaman sizlere arz edeceğim. Bu gün çukurovanın sıcağındayım. Siz eğer bu civardan geçiyorsanız veya yakında bir yerlerde geziyorsanız. Dinlenebileceğiniz yerler de var yakında.

Geziden önce veya sonra kadirli-Kozan yolunun kuzeyinde Cennet gibi koca çayın, Sumbas'ın kaynağı hemen kuzeyde. Kadirliden gelirseniz Sumbas İlçesinden girin, Kent sınırları içinde. Kozan'dan geliyorsanız Bucak kasabasından devam edin Acarmantaş'da sumbas. Burayı daha sonraki bloglarda tanıtacağım. Şu şifreyi vereyim alabalık ve kocaman bir nehirin başı sanki akan göl.

Ama biz şu anda Anavarza'ya gidiyoruz. Kozan- Kadirli arasındaki il yolunda seyahat ederken veya Ceyhan-Kadirli yolundan gidebiliriz.Dilekkaya köyüne giden tabalaları da takip edebilirsiniz. Bu köy zaten Anavarza'nın üstüne oturmuş. Anavarza Kozan'a 28 km. mesafede güney doğusundadır.

Antik, Kilikya olarak adlandırılan bölgenin kuzey doğu tarafında olan Anavarza, M.ö. 19.y.y. da İmparator Augustus tarafından ziyaret edilmiş, Bu nedenle kent "Anazarbus yanındaki Caesarea" diye anılmaya başlanmış. Kilikya'nın başkenti durumundaki Tarsus, liman kenti ve başkent olmanın avantajıyla Anavarza'yı önceleri etkisi altında bırakmış. Ancak Tarsus kent canlılığını bu güne kadar korurken; Anavarza'da tarihi kalıntılarını bugünlere miras getirmiştir. El değmemiş ören yeri gün ışığına çıkmanın sabırsızlığıyla beklemektedir.

Ören yerinin Doğusunda üstünde kale olan kayalık tepe kuzeyden güneye doğru uzanır. Batı tarafında da Dilekkaya köyü yer almaktadır. Ancak Dilekkaya'nın büyük bölümü ören yeri üzerindedir. Şimdi köyün içinden geçiyoruz. Bak şu bahçeye, müze avlusu gibi. Köy içinde bütün evlerin ören malzemeleri ile iç içe olduğunu dikkatli bakarsan görürsün. Bu evin avlusunda havuz taban mozayiği bulunmuş. Deniz tanrıçası thetis mazayiği. onun için sahibisini bekçi yapmışlar. Ortalıkta gezen buluntularıda bu bahçeye getiriyorlar. Daha önceki ziyaretimde mozayiğin güneşten etkilendiğini gördüm. Ahşap malzeme ve usta göndererek üstüne sundurma yaptırmıştım.Şimdi biraz daha iyi olmuş. Toprağın altında binlerce yıl saklanmış olan eşsiz eser güneşin altında yağmurun altında soluyordu. Bütün kazı sonucu çıkan arkolojik eserler aynı koruma zorlukları ile muhatap.

Roma İmparatoru Septimus Severis'un Pescennius Niger ile yaptığı iktidar savaşında, kent Septimius'un tarafını tuttuğundan, mücadeleyi Septimius kazandığı için; tarihinin en parlak dönemini bu yıllarda geçirmiştir.

Bu büyük ören yerinin ayakta olan en önemli kalıntısı güneyindeki üç girişli "tak" kapısıdır.Köyün güneyine doğru gidelim. Şimdi karşına bak iki bin yıl önceyi yaşa ne muhteşem değilmi. Bu üçlü giriş bu sağlamlıkta çukuravada başka yok. Kent bu giriş arkasında devam eden geniş, sutunlu cadde ile merkeze doğru gider. Depremler nedeniyle ayakta kalamayan şehire rağmen bu giriş takı kısmen ayakta kalabilmiştir.

Tak'ın güney yüzünde gördüğümüz gibi siyah granitten altı adet korint stili sütun başı bulunan üç kemerli geçit kapısıdır. Avrupada böyle anıt kapılar başkentlerde çok görülür. Aslında kapı çok derin anlamlar içerir. İçinden geçelim bak bu çevreye dökülmüş olan yapı elemanları görünüşü bile bizi çok eskilere gittiğimizi hayal ettiriyor.
Kuzey yüzünde, orta kemerin iki tarafında heykel nişi (kabartma-çıkıntı kaide) görülüyor.

Göz alabildiğine bak, 1, 5 km. civarında uzayan kent, yirmi burçlu sur, dört giriş, sütunlu yollar, hamam, su yolları ve kilise kalıntıları gezebilirsen gez. Şunlara bak sütunlar daha dün devrilmiş gibi sıra sıra duruyor yolun ortasında. Her biri yaklaşık bir metre çapından kalın neredeyse. İki taraflı sütunlu imiş. Cadde genişliğide oldukça iyi. Bu geniş cadde şehrin ortasında doğu-batı istikametindeki cadde ile ortada kesişiyor. Bu sütunlar ya bedesten şeklinde bütün caddeyi kapatıyordu, yada iki tarafta kışın yağmurdan yazın güneşten koruması için Bina önlerini takiben kapalı yan yollar oluşturuyordu. Burada bir sosyo ekonomik yansıma var. Bütün bu görğünüm içindeki yapılar kamusalmıydı da hepsi tek düze, standart ören malzemeleri ile dolu.Yol, bina ve sütun kalıntıları ile karşı karşıyayız. Bir kent antik dönemde kralınmıydı.Bu konuda kazı çalışmaları sonucu sosyo-ekonomik yönden araştımalara, mülkiyet konularına değinilmiyor. Bu örenyerinde olduğu gibi birçok antik kalıntıda bu tabloyu görmek mümkün.

Bu kentin tahribatının depremlere bağlı olduğu, herhalde kentin merkeze doğru içbükey olarak ortaya doğru çöküntü görünümünün olması. Bu deprem belirtisi olmakla beraber, daha başka çöküntü ihtimallerinide düşündürebilir.

M.S. 204-205 Yıllarında Kilikya, İsaurima ve Likaonia eyaletlerinin metropolisi olmuştur. M.S.260 Yılında Sasani kralı Şapur tarafından fethedilmiştir.

Şimdi bu dört taraftan gelen sütunlu caddelerin birleşme kavşağından kalıntılar üzerinden doğuya doğru yürüyelim.

Şehrin doğusunda ada gibi duran, kuzey güney istikametinde uzanan büyükçe tepe; doğu geçişi için ortasından geçit yapmak için yarılmıştır. Stadyum arkasında olan bu yol geçidi stadyuma 50-60 mt doğuda. Genişliği 5-10 mt. yan yarma yüksekliği 50-60 mt ye civarındaki bugeçit Roma - Bizans döneminde Anazarbus'tan Plaviopolis (Kadirli) ve Hierapolis-Kastabala'ya giden yol için geçit olarak, kapı görevi için açılan bu geçit uzunluğu 250-300 mt arasındadır.

Enteresan tarafı hertaraf ova neden dağı yarıp geçit açma ihtiyacı duyuyorlar. Savunmanın daha kolay olduğu düşünülsede. Bunca emek verilmiş. Geçide girmedan Anavarza kent kenarında, yani sur içinde güneye doğru yürürken Stadyumu göreceksiniz. Herne kadar tahrip edilip taşları taşınsada birkaç basamakla hala belirgin.

Kentin bu doğusundaki tepenin önünden batıya doğru bakarsak; Ören yerine biraz daha genel bakış yapmış oluruz.M.S.4.Y.Y.da İsauria'lı Balbinos tarafından tahrip olan Anavarza. İmp.II. Theodosius zamanında M.S. 408 yılında kurulan Cilica (Kilikya) Secunda'nın (Bitek kilikya) ve eyaletin başkenti olmuştur. 525 yılında Korkunç depremlerle yerle bir olan şehir.İmp.İustinianus tarafından onartılarak İustinopolis adını almıştır. Ancak 561 yılındaki ikinci depremle bir darbe daha yemiştir. 6.Y.Y. Da da veba salgını ile karşılaşmıştır.

İslami fetihler de şehir tampon alanda zaman zaman el değiştirmiştir.

Fazla literatür bilgilere girdik ama anlatmayınca da eksik kalıyor. Bu kaleye de çıkmadan size amlatayım. Oraya çıksak zaten kozan kalesi, yılan kale, toprak kale, aslantaş sit alanları ve ova ayaklarının altında kalır.

Kale üç bölümdür, birinci sur ve şapelin içinde bulunduğu kışla; iki sur arasındaki düz kaya zemin üzerinde kurulmuştur. Burada üç katı kule bulunmaktadır. İkinci sur ile içinde bulunan bitişik odalar topluluğu depo, han su depoları v.s. vardır.

Buraya diğer gezi yerleri gibi yazın değil yaz dışında ekim-nisan ayları arasında gelmek en iyisidir. Yoksa yazın sıcağından, hiçbir yere bakmadan döner gidersiniz.

Çevrede gezecek çok yer var ama hizmet alt yapısı var sayılmaz.
İhtiyaçlarınızı yanınızda getirmeniz gerekir.

Güle güle, görüşmek üzere.

Önerilerim;Kwan Yin http//blog.milliyet.com.tr/ Blog.aspx?Blog No=54277 (Tasavvufta yıldızlar ve kutup kavramı )
Önerilerim;Ayna http//blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?Blog No= 53971 (Biz üç kişiydik gerçeği herzaman bildik)
Mezopotanya Prensesi: otobiyografi = www.yoncaayas.com

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..