Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '11

 
Kategori
Anneler Günü
 

Unutulmak mı? Acı yoksa kuru kuruya bir günde hatırlanmak mı?

Unutulmak mı? Acı yoksa kuru kuruya bir günde hatırlanmak mı?
 

Yumuk yumuk ellerini ilk tuttuğunda bütün acıları dinmişti. Yüreği delicesine çarpıyordu. Çılgın duygular kabarmış adeta bedenini çiğneyip taşmıştı. Yıllarca kendinden bile sakınmıştı o küçücük yüreği… 

Aynaya baktığında yüzündeki her çizgide ondan bir hatıra gizliydi… 

Şimdi buğulanmış pencerenin arkasından sokak kapısını gözlüyordu, gelecek miydi ? Acaba… 

Yoksa yine kuru kuruya bir telefon mu? Açılacaktı. Olmadı anne işlerimiz yoğun gelemiyorum ama biliyorsun seni çok seviyoruz mu? Denecekti. 

Kokusunu özlemişti yavrusunun hatırlaması veya hediye getirmesi önemli değildi. Teninin sıcaklığını buram buram evlat kokusunu hissetmek istemekteydi, yalnızca… 

Düşünüyordu kendince… 

Bir yandan da şükrediyordu… 

Ben hiç değilse sağ olduğunu biliyorum sesini duyuyorum arada… 

Ya evlatlarını toprağa veren analar ne yapsın… 

Onlar şimdi mezarları başında, evlatlarının başları yerine buz gibi mezar taşlarını okşuyorlar diyerek içindeki üzüntüyü paylaşıyordu. 

Oda arkadaşı Zehra erkenden çıkmıştı. Şehit oğlunun kabrini ziyarete gitmeye… 

Zehra biliyordu oğlu gelmek istese de gelemeyecek diye… 

Büyüklenmemişti ben anneyim o gelsin diyerek ve yaşına, romatizma ağrılarına aldırış etmeden koşmuştu şehitliğe oğlunun anneler gününü kutlamaya… 

Binlerce şehit anası kabirleri başında evlatlarının, başları dik hüzünlerini içine akıtarak evlatları ile kucaklaşıyordu adeta, buz gibi mezar taşlarında evlatlarının sıcaklığını hissetmeye çalışıyordu. 

Diğer tarafta ise binlerce çocuk ellerini öpecek bir ana hasreti ile yanıp tutuşuyordu. 

Ayşe’de bunlardan biri idi sadece hediyesini hazırlamıştı çoktan ama verecek bir annesi hiç olmamıştı. Yıllardır yuvada kendisine anne şefkati ile yaklaşan Mualla teyzeyi anne seçmişti kendisine geldiğinde boynuna sarılacak ellerini yanaklarını öpecekti. Hediyesini verecek kendisine teşekkür edecekti. İlkokula başladığı günün sabahı saçlarını örüp önlüğünü ilk Mualla anne giydirmişti Ayşe kıza… 

Fatma öğretmen sabah erkenden kalkıp hazırlanmıştı. Nasip olmamıştı kendisine çocuk sahibi olmak ama o binlerce çocuk yetiştirmişti. Manevi evlatları ve torunları gelecekti. Böyle günlerde olsun hatırlanmak ve ziyaret edilmek mutlu ediyordu Fatma öğretmeni… 

Ve… 

Binlerce çocuk sokak köşelerinde anne diyecek birini ararken binlerce anne evlat sevgisi ile yanıp tutuşmaktaydı. 

Oysa… 

Binlerce anne ise evlatları tarafından hatırlanmayı birkaç dakikalığına da olsa ana olduğunu hatırlamayı istemekteydi. 

Bir tarafta ise analarını kaybetmiş kuzular misali hıçkırıklarını içine akıtmaktaydı dünün çocukları bugünün anneleri, babaları… 

Unutulmak mı? Daha acıydı, yoksa kuru kuruya böyle günlerde hatırlanmak mı? Buna karar veremiyordu yorgun yürekler… 

İşte bugün anneler günü; annelerimizi kaybettikten sonra acısını yaşamak yerine annelerimize sarılarak bugünün mutluluğunu yaşayalım. 

Başta kendi annem olmak üzere tüm annelerimizin ellerini ve yanaklarını sevgi ile öper anneler gününü kutlarım. Bugün ellerini öpecek çocukları olmayan analarımızın, evlatlarını şehit vermiş analarımızın, evlatları tarafından unutulmuş analarımızın, ellerini öpecek anaları olmayan çocuklarımızın, analarını kaybetmiş kuzularımızın anneler günü kutlu olsun… 

 

Sevgi ve saygılarımla 

KIZINIZ… 

Burçak YAZICI 

 

 

 
Toplam blog
: 168
: 1098
Kayıt tarihi
: 02.07.10
 
 

4 kasım 1996 yılında İstanbul'da dünyaya geldim. Bu sene ilköğretimden mezun oldum. Okul hayatımd..