Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '09

 
Kategori
Eğitim
 

Unutulmayanlar...

Unutulmayanlar...
 

Arpaçay-Doğruyol Köyü (Cala)


Yaklaşık iki yıldır yazı yazıyorum. Yazdıklarımın büyük çoğunluğu internet ortamında çeşitli bloğlarda ve bir kısım web sitelerinde yayınlanmaktadır.


Ve bu bağlamda...
Yirmi beş otuz yıl önce görev yaptığım yerlerdeki öğrencilerimden tutunda son yıllarda yetiştirdiğim öğrencilerime kadar geniş bir yelpazede yazılarımı okuyanlardan aldığım mesajlar beni oldukça duygulandırmaktadır.

Yılların sevgilerini eskitemediği onlarca öğrencimden sıcak ve içten mesajlar almak beni ziyadesiyle mutlu kılmaktadır.

İşte size gerçek dostluk ve çıkarsız sevgi seli.

Biz öğretmenler için mutluluğun en büyüğü ve en ulaşılmaz olanı.

Öğretmenliğimin ilk yıllarındaki olayların bir başka buruk tadı var benim için. Hani ilk göz ağrısı derler ya işte öyle bir şey..

Serhat Kars’ımızın o içten, saygılı ve sıcak insanlarını unutmak ne mümkün…

Kasım ayının amansız bir gününde, yağmakta olan karın üzerinde yalpalayarak ilerleyen minibüsle gitmiştik Cala’ya… İki arkadaştık…

Yer gök gelinliğini giymişti… Günlerce ve gecelerce ıslık çalan kuzey rüzgârının çığlıkları yağan beyaz kâbusa eşlik etmişti. Yağan kar aralıklarla dinlenmeye çekilirken bu sefer yeryüzünü örten sis aman vermiyordu. Buz, kar ve tipinin ne denli acımasız olabileceğinin yansımalarını günlerce duyumsadık. Tilkinin bakır döktüğü bu topraklarda yaşam mücadelesinin en onurlusunu veren insanları unutmak mümkün mü?

Başlangıçta her şeye hazırlıklı olduğumuzu düşündüğümüz ve karakış canavarının esir aldığı yörede aslında ne kadar çaresiz olduğumuzu kısa zamanda anlayacaktık.

Bir insanın zorlu çevre koşullarına ne denli hazırlıklı olursa olsun yenilebileceğinin en güzel işaretlerini öğrendik zamanla. Bir insan asla tek başına bir insan değildir oralarda. Bir dağ nasıl ki tek başına asla bir dağ değilse, bir yayla asla tek başına bir yayla değilse, bir köy asla tek başına bir köy değilse.

Yöre insanının sıcak yaklaşımı ve yardımları olmadan hayatta kalmanın çok zor olacağı çetin doğa koşullarına şahit olursunuz. Sonrasında bir başka kasabamız ve yine aynı yörede. Bu sefer Yakınsu’nun değişmeyen koşulları. Yine kar, buz ve acımasız iklim şartları.

Yeterli ürünün alınmasına olanak tanımayan şartlar. İnsanların doğaya karşı verdikleri amansız mücadele. O şartlarda köyünden çıkıp en yakın okulun olduğu yere gitmeye çalışan öğrenciler. Kimileri sabah sıcak yataklarında uyurken okula gitmek için sabahın ayazında yola çıkanlar. Okula geldiklerinde suya girip çıkmış gibi her tarafı ıslanmış olanlar. Soğuğun iliklerine kadar işlemesi ile zangır zangır titreyenler. Unutulur mu?

İşte o zor koşullarda okuyan bir öğrencim yazılarımdan birinin altına bir mesaj yazmış. Okuduğumda ben alıp o yıllara götüren bir mesaj.

Bakınız o mesajda neler yazıyor…

Noktasına virgülüne dokunmadan orijinal hali ile aynen veriyorum.

“ ASLINDA ŞUAN TARİFSİZ DUYGULAR İÇİNDEYİM ÇÜNKÜ YILLAR ÖNCE KARS ÇILDIR İLÇESİ YAKINSU KASABASI AŞIKŞENLİK ORTAOKULU MÜDÜRÜMÜN YAZISINA VEDE İZİNE RASTLAMAK BENİ ÇOK DUYGULANDIRDI AYNI ZAMANDADA MUTLU ETTİ. ŞİMDİLİK SADECE BU MUTLULUĞU PAYLAŞMAK İSTEDİM. BUNDAN SONRAKİ YAZILARINIZI TAKİP EDİP YORUMLARDADA BULUNACAĞIM SAYGIDEĞER ÖĞRETMENİM. ELLLERİNİZDEN ÖPERİM. SEVGİYLE KALIN. “

Ve o an verdiğim kısa ama içten cevabım ise şöyle idi:

Değerli Öğrencim. Evet ben tam da dediğin öğretmeninim. Yani 1980’li yılların Yakınsu kasabasında okul müdürlüğü yaptım. Ancak ne o yılları ne de siz Yakınsu (Sukara) ve Doğruyol (Cala) insanını unuttum. Unutmam söz konusu olamaz, olmadı da. O yılların insani duygularını, insani yaklaşımlarını ve kadim Çıldır insanının yere göğe sığmaz sıcakkanlılığını kim unutabilir ki bende unutayım. Zor yaşam koşullarında hayatta kalma mücadelesinin en güzelini ve en onurlusunu veren sizler en güzel ve en yüce sevgi ve saygıya layıksınız. Sizin bu sıcak ve duygu yüklü mesajınız beni tekrar o yıllara geri götürdü. Çok ama çok duygulandım dersem mübalağa etmiş olmam. Bu bağlamda size çok teşekkür ederim. Adınızı açıklamamışsınız. Ancak bunun ne önemi var. Ben o yılların çocuklarının tümünü şahsınızda hatırlayıp tekrar yâd ettim. Sağolun varolun. Gözlerinizden öperim.

İşte gerçek dostluk, işte ahde vefa, işte çıkarsız yaklaşım, işte sevgi seli…

Bun vesile ile şunları söylemekten geçemeyeceğim….

Kim bilir belki birilerine ders olur…

Yılların eskitemediği dostluklar anlamlıdır. Zevk ve çıkar üzerine kurulu, toplumsal ihtiyaç ve sorunların hazırlayıp sunduğu dostluklar ise geçicidir. Çünkü gerçek dostlukların soyluluğunu veremez, ölü doğmuştur ve üç beş günde unutulur gider.

Dolayısıyla çıkarın bitmesi dostluğu da bitirir.

Arkadaşlıklarda iletişim, güven ve saygı önem arz eder. Saygı ve güvenin olmadığı yerde de dostluktan ve arkadaşlıktan bahsedilemez. Çünkü sıradan dostlarla ne sırlar ne de gelecek planları paylaşılır. Aslında en iyi arkadaşlık ve dostluk baba ile oğul arasında ki arkadaşlık ve dostluktur. Ancak olanaksızdır bu. Çünkü baba ile oğul arasındaki ayrımdan dolayı sağlıklı iletişim kurulamaz. Sırlar kimi zaman paylaşılamaz. Ayrıca bir oğul babayı arayıp azarlayamaz. Ve fakat bir arkadaş bunu yapabilir.

Gerçek Arkadaş diğerinin sorununu kendi sorunu kabul edip yardıma koşandır. Arkadaşının gözyaşını silen ve tekrar gülmesini sağlayandır. Sevinç ve mutluluğu birlikte paylaşan, sıcacık elini uzatan ve dolayısıyla sorunların üstesinden birlikte gelendir. Bilmediğimiz bir suda, ayak basmadığımız bir kıyıda suya ve çamura batmayı dost ve arkadaşımız önler. Yani sağlam bir dostluk ve arkadaşlıkta oyun oynamak yerine içtenlik ve samimiyet vardır. Yol yordam gösterme vardır. Olmalıdır da.

Arkadaşlık birbirine pamuk ipliği ile bağlı olmamalıdır. Çıkar gözetilmemelidir.

 
Toplam blog
: 40
: 792
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

1958 Gürün doğumluyum. Emekli öğretmenim. Ülkemin ve dünyanın gündemini oluşturan konularda yazılar ..