Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '08

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Unutulmuyor

Unutulmuyor
 

Kazanan için de, kaybeden içinde, insanlık tarihinde savaşların değişmeyen tek bir sonucu vardır; tarifsiz hüzün, acı ve gözyaşı.

Kazanan tarafın, kendini kısa sürede toparlama imkanını bulmasına karşın, kaybeden taraf için bu durum hiçte öyle olmamış, savaşın üzerinden geçen her gün, acı ve hüzün nesilden nesile katlanarak büyümüştür.

Çerkesler’i esir almayı başaramayan Ruslar, Çerkeslerin ya Rusya’nın başka topraklarına ya da Osmanlıya sürülmesine karar vermişlerdi.

Sürgünün zor koşullarında, vatanlarını terk ederek göç etmek zorunda kalan dedemin babası ve akrabaları Sinop’un Bektaşağa Köyüne (Blaneğaptze Jajiy) 1880’li yıllarda gelmişler. Bir kısmı da Vezirköprü (Köprübaşı Köyü) ve Ürdün’e dağılmışlar.

Yolun, izin olmadığı ormanın içine, yokluk, sefalet ve çaresizlik içinde iskana tabi tutulan büyüklerimiz, büyük bir yaşam mücadelesi vermişler.

Her şeye rağmen başından beri sığındıkları bu coğrafyalara kendilerini adamışlar. Cumhuriyet kurulurken Mustafa Kemal’in yanındaydılar. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde delegelerin çoğu Çerkes’ti. Sıkı asker, güvenilir istihbaratçı, sadık bürokrattılar. Suriye, Ürdün, İsrail, Mısır, Irak, Lübnan, Kuveyt, Libya, Makedonya, Kosova gibi dağıldıkları onlarca ülkede de fotoğraf aynıydı. Ellerindeki tek sermayeleri yaşadıkları topraklara sadakattı.

Köyümüzü oluşturan Abzeh ( Şınaox, Yexul, Çetav, Apış, Tsey, Najıuk, Blaneğaptze, Xoaj, Xut, Ğış, L’ış, Çoabğo, Pşıl’ı ve Melbox) ve Şapsığ (Açümıj ve Thats ) sülaleri uzun yıllar, dayanışma ve barış içinde yaşayarak bugünlere gelmiştir.(www.bektasaga.com)

Tarihimizle ilgili araştırma yaparken, daha önce rastlamadığım bir anekdotla karşılaştım.

Çerkesya’yı ziyaret eden ilk Amerikalı olduğunu iddia eden ve yazdığı kitabı Rusya’nın Kafkaslardaki sorumlusu olan Prens Vorontsov’a ithaf eden George Ditson, kitabında; “<ı>Kafkasya’daki Çerkeslerin ve Amerika’daki Kızılderililerin aynı dönemlerde boyun eğmek zorunda kaldıklarını, bunun nedeninin de “Çerkeslerin ve Kızılderililerin, doğayı kutsayan vahşi karakterleri ve savaşçı tutumlarıolduğunu yazıyordu.(www.kafkasfederasyonu.org)

21 Mayıs 1864, anavatanlarından sürülen, kendilerine Adige diyen Çerkeslerin, bu büyük trajediyi anma ve yas günüdür. 300 yıl süren savaşların sonunda modern tarihin en büyük kitlesel nüfus hareketlerinden birine uğrayan Çerkesler, sürgün, göç ve soykırımın en şiddetlisini yaşadılar.

O şiddetin acısı ve hüznü, göçtüğümüz dünyanın dörtbir ülkesinde 144 yıldır hiç unutulmadı, unutulmayacak …

Topraklarının ve ailelerinin savunması için savaşan, kan döken o kahramanları bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Yeryüzünden “saygınlık ve onur” silinmedikçe, yaşamdan daha önemli olacak.

Bugün, “ Biz insanlık tarihinin en acımasız sürgün ve soykırımını yaşamış Adigeler olarak; nerede olursak olalım; yaşadığımız soykırımı unutmayacağımıza, gelecek nesillere de unutturmayacağımıza; her türlü asimilasyona karşı koyarak var olacağımıza,

21 Mayıs’ı ulusal – kültürel direnişimizin günü yapacağımıza,

yaşadığımız tüm ülkelerde, Anavatanımız Kafkasya’da ve tüm dünyada,

BARIŞI savunacağımıza atalarımızın manevi huzurunda and içeriz…”

 
Toplam blog
: 272
: 734
Kayıt tarihi
: 13.10.07
 
 

1959 Sinop Bektaşağa Köyü doğumluyum. Yaşamda, anlaşılacak bir şeyi olanlara ve bunu öğreti yapan..