Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '09

 
Kategori
Futbol
 

Ünvan maçı da Fener'in

Ünvan maçı da Fener'in
 

milliyet.com.tr


Cumartesi gecesi ihtişamlı bir oyunla lig liderini nakavt eden Fenerbahçe, tüm futbol otoritelerinin merak ettiği unvan maçında yine rakibine havlu attıran bir futbol ortaya koydu. Herkes 3 gün arayla Fenerbahçe’nin Sivas karşısında aynı etkili futbol’u sürdürüp sürdüremeyeceğini düşünüyordu. Ki bunda da pek haksız sayılmazlar çünkü üst üste Fenerbahçe’nin “iyi” top oynadığını bu sezon hiç görmemiştik.

Kazanan takım bozulur mu, bozulmaz mı kargaşasıyla oyuna çıkmıştı Dede. Çünkü geçen maçta Uğur’la aynı frekansta gözüken ve sırıtmayan Wederson yerine Carlos’u tekrar sahaya sürerek bozmuştu o kadroyu ama madem bozdu o maçta kötü gözüken Deniz ile Deivid ise sahadaydılar yine. İlginçtir o kötü gözüken Deniz maçın ilk yarısında inanılmaz bir şekilde altı pastan boş kaleye topu atamadı ama ikinci yarı Fener’in orta alanının düşmemesini sağlayan ve Sivaslıların sert oyununa karşılık veren adam olduğu gibi, 1 dakika önce 4 kişiye çalım atacak cesareti kendinde bulup, 1 dakika sonra da sorumluluk alıp, ceza sahasından dönerek vurduğu topu gol yapıp, kendini de takımı da tribünleri de rahatlatan oyuncu oldu. İnsan bir Deniz’e bakıyor birde Maldo’lu, Josico’lu kaybedilen puanlara… Bu kötü Deniz, o kötü Maldo ve Josico’dan çok çok daha iyiydi işte. Üstelik yavaş yavaş da General Alex’in etrafında Emre ile birlikte savaşan er pozisyonu almaktaydılar… Geçen maçın kötüsü Deivid de, 3.golü atarak helallik alıyordu taraftardan.

Emre her maç biraz daha güven vermeye devam ediyor, hem tribünlere hem de Alex’e… Gittikçe Emre’nin Alex’in dilinden anlamaya başladığını görüyoruz. Burada Emre demişken altını bir kez daha çizmek gereken bir konu var. O da Emre’nin her maç kırmızı karta biraz daha yaklaştığıdır. Sevgili Emre, saha içinde sana atılan tekmenin hesabını kendin kesmekten vazgeçmelisin. Profesyonel futbolcu hesabı kendi kesmez. Hem kendinin hem de takımın iyi gittiği dönemde kırmızı görerek takımı lütfen yakma. Bugün Aydınus seni atmaya niyetlendi ama o kadar tutarsız kararlar verip seyirciyi çıldırttı ki seni atacak cesareti bulamadı. Ama intikam soğuk yenen bir yemektir. Dikkat.

Bu maçı kafamda tekrar şekillendirip Fener’in neyi kötü yaptığını düşünüyorum ama pek bir şey bulamıyorum. Ligin en az gol yiyen takımına 3 gün içinde yüksek konsantrasyonla 7 gol atıyorsanız size şapka çıkartılır. Maç sonunda tribünlerin büyük mutluluğu vardı ve yine coştular. Hatta bir ara “2 kupayı getirin bize canımızı verelim size” diye bile bağırdılar. Bunu şunun için yazdım. Yavaş yavaş tribünler takımına inanmaya başladılar. Bunu sağlayanlar elbette ki futbolcular. Şimdi birçok kişi “bu futbol devam etsin Kayseri’den de 3 puanla döneriz” demeye başlamıştır.

Fenerbahçe’nin bu 2 maçta oyunu o kadar çok gelişti ki, her şeyden önce Semih’in varlığı orta alanla hücumu birbirine çok yaklaştırdı. Çünkü Semih inanılmaz şekilde top tutup devamlı mücadelenin içinde kalıyor. Semih’in her tuttuğu topta kenarlardan Uğur ve Deivid orta alanda da Alex mutlaka ileri çıkıyorlar. Uğur’la Deivid çıktıkları gibi çok daha fazla içeri giriyorlar. Bu da Fenerbahçe’nin çok daha kalabalık rakip alanda olmasını sağlıyor. Eskiden Fenerbahçe’yi hücum ederken az adamla görüyorduk. Devamlı da uzun toplarla Guiza’yı koşturuyorduk. Şimdi çok daha fazla paslı, kanatları içeri sokan, rakibin huzurunu kaçıran ve ters köşeli paslar atıldığını görmeye başladık. Her 2 maçta da seyirciye “ole” çektiren, rakibin psikolojisini bozan bu paslar oldu. Sanırım bunda yavaş yavaş Dede’nin arzuladığı oyun düzenine sadık kalmanın da etkisi olsa gerek. Dede’de nihayet daha doğru adamları deneme yanılma yöntemiyle !! bularak oturtuyor.

Fenerbahçe adına son sözümü Gökhan için yapmak istiyorum. Türkiye’de son yıllarda gördüğümüz gerçek bir kanat yeteneği. Nasıl bir ciğer var anlamak imkânsız. Her maç tribünlerin sevgisi yanında ortaya koyduğu mücadeleyle saygısını da kazanıyor. Öyle süratli, öyle mücadeleci ve öyle müthiş katkısı var ki oyuna, bu çocuğu seyretmek çok büyük bir keyif haline geldi. Sanırım her yazımda yazacağım lütfen bu çocuğa zam yapın ve ne olur onu da kaçırmayalım. Bu maçta da “Gökhan de Souza” gibiydi ayrıca.

Özgüven yeşeriyor dedik, bir çuval incirin berbat olmaması için Kayseri maçına da aynı “final” duygusu ile çıkılması gerekiyor. Tutunmak ve bende varım demek için Kayseri'de kazanmak tek seçenek.

Ahmet ÇELİKSÜNGÜ

04.Mart 2009

Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 252
: 936
Kayıt tarihi
: 17.03.08
 
 

74'ün İstanbulunda, Sultan şehri Üsküdar'ın, kız çocuklarına "Zeynep" erkeklerine "Kamil" adı kon..