Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '14

 
Kategori
Dilbilim
 

Ural-Altay Dilleri

Ural-Altay Dilleri
 

Ural-Altay dillerinin dünyadaki dağılımı (İnternet)ten


Türkçenin yeryüzü dilleri arasındaki yeri, Ural-Altay dilleri grubudur.Ural-Altay dilleri terimini, ilk kez kullanan M.Castrén (Kastren) adında bir Fin bilginidir.(Ediskun,1963,s.17) Doğu Asya’dan Kuzey Avrupa’ya, uzanan alanda konuşulan Türk dilleri altı öbeğe ayrılır;
            1 Fin-Ugor                                                                                                              
            2.Türk- Tatar                                                                                                                       3.Samoyet      
            4.Moğol-Mançu
            5.Tunguz
            6.Karadeniz-Hazar

Ural-Altay Dil Ailesi, eskiden birtakım dilbilimcilerinin varlığını savunduğu, fakat üzerinde genel olarak anlaşmaya varılmamış olan kuramsal bir dil öbeğidir. Günümüzde Altay ailesi ve Ural ailesi olarak ele alınan bu dil aileleri, eskiden aralarında var olduğu düşünülen dilbilimsel genetikten dolayı “Ural-Altay” dil ailesi denmekteydi Tüm Ural-Altay dillerinde:

1) Ünlü uyumu vardır.                                                                                                          2)Sonekli yapı kuruluşu vardır.
             3) Sözcüklerde erkek, dişi biçiminde dilbilgisel tür ayrımı bulunmaz.
            4)Kimi ekler çekim eki olmalarına karşın yapım eki olarak da kullanılır.
            5) Birtakım ses, yapı, sözdizimi ve sözcük benzerlikleri vardır.
             6)Türkçe ve Macarcada durum ekleri çoğul ve iyelik eklerinden sonra gelir.                                                                                                                             (Bozkurt,2002,s 50)   

Bu “ailenin” Altay kolu Türkçe, Moğolca, Tunguzcadır. Macarca, Fince ise bu ailenin Ural kolundandır.Moğolca, Mançu-Tunguzcanın; Korece ve Japonca ile yakın ilişkisi vardır. Bazı bilim adamları, ilişkinin ödünç alınmış sözcüklerden kaynaklandığını ve temelli olmadığı görüşündedir. Son zamanlarda yapılan karşılaştırmalı çalışmalar, bu tezin hatalı olduğunu, Türkçe ve Japonca’nın temel ilişkilerinin bulunduğunu kanıtlamıştır Poppe’ye göre Moğolca ile Mançu-Tunguzca arasındaki yakınlık öbür dallar arasındaki yakınlıktan fazladır. Öte yandan, Türkçe ile Moğolca-Mançu-Tunguzca arasında Korece ile olduğundan daha fazla yakınlık vardır. O halde Ana Kore dili, Türk-Moğol-Mançu-Tunguz dil birliği varlığını sürdürürken bu birlikten ayrılmıştır.(Tekin,2003,s.77).Bazı dilbilimciler Korece ile Japoncayı da bu aileye katmış olsalar da, bu yöndeki kanıtlar zayıftır. Türkçe ait olduğu Altay Dil Ailesi’nin en çok kişi tarafından kullanılan dilidir. 5500–8500 yıllık bir geçmişi olduğu sanılmaktadır. Azeri, Türkmen, Tatar, Özbek, Başkurt, Nogay, Kırgız,Kazak, Yakut, Çuvaş gibi bölümleri vardır.

.Günümüzde çoğu dilbilimci Ural ve Altay ailelerindeki benzerlikleri “tarihsel özgün”ya da “yakınsama” ile sonuçlanmış karşılıklı etkileşim ile açıklamaktadır. Sondan ek alırlar. Ural veAltay arasında ünlü uyumu, sondan eklemelilik, tümcede özne-nesne-yüklem sıralaması ve dillerin dilbilgisel olarak cinsiyetsiz olması gibi güçlü benzerlikler göstermiştir.Fakat bu tipbenzerlikler yapısaldır. Tarihsel dilbilim araştırmasında ortak sözcük kökleri önemli bir yer tutmaktadır. Örnek olarak yazılı Türkçe üzerine kaynaklarda (MÖ 1766 yılık Çin kaynaklarında ) ilk kez tutanaklarda tanrı, ordu, kılıç ve kut (mutluluk) sözcükleri bulunmaktadır Günümüzde bu dil ailesinin varlığına dair bulunabilecek bilgilerin çoğu 1950 öncesi kaynaklara dayanmaktadır. Ural Dil Ailesi ile Altay Dil Ailesi’nin ayrı incelenmesi gerektiğini savunanlar da azımsanmayacak kadar çoktur ve birçok modern dilbilimci bu görüştedir. (Vikipedi))

Türkolog ve Moğolist Ramstedt, Türkçe, Moğolca ve Mançu-Tunguzcanın akraba olduklarını ve bir ortak atadan, Ana Altay dilinden türedikleri görüşündedir.( Tekin,2003,s.73) Ural- Altay dilleri arasındaki yakınlık, bir kaynak birliğinden çok bir yapı birliği biçimindedir. Onun için bu dillere şimdilik bir dil ailesi değil, bir dil öbeği olarak bakmak gerekir.( Ergin,1990,s.8)Fransız dil bilgini Antoine Meillet, dünya dillerinin bir anadilden dallanıp geliştiğini; özellikle Hint –Avrupa dilleriyle Ural-Altay dilleri arasında soy yakınlığı olduğunu bir varsayım olarak ileri sürmektedir.(Gencan,1975,s.24)

Altay dillerinin akrabalığı konusunda, dilbilimciler aynı görüşte değildir. Kimi dilbilimciler Altay dil ailelerinin akrabalığına inanmalarına karşın, kimileri bu diller arasındaki ortak öğelerin dil ailesi olmalarına yetmediğini, dil ailesi olabilmeleri için yeterli ölçütlerin bulunmadığını belirtmektedirler. Kaynaklarına göre Türkçe, Ural-Altay Dil Ailesinin bireyi sayılır. Ancak, Türkçenin Ural-Altay dil ailesinden olduğu kesin olarak kanıtlanmamıştır. Bu konuda değişik görüşler vardır: “ Önce belirtilmesi            gereken konu, Ural-Altay      olmak üzere iki kolda incelenebilinecek olan bu öbekler arasındaki yakınlık ve ilişkinin herkesçe benimsenmiş olmadığıdır. Hatta dilimizin içinde sayıldığı Altay grubunda bir akrabalığı kanıtlayacak ölçüde belirgin güçlü kanıtların bulunmadığını savunan bilginler de vardır.”( Aksan,1995,s.110)

Kaynağına göre yapılan ayırımda Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin bireyi sayılır. Ancak bu öbeğe giren diller arasındaki benzerlikler bir akrabalığı kanıtlayacak ölçüde somut değildir. Ural-Altay dil ailesi en önce Ural ve Altay olmak üzere ikiye ayrılır. Ural-Altay dil ailesi adını iki dağ dizisinden alır. Bu dil ailesinin ilk belirleyicisi 1709 yılında Poltova savaşında Ruslara da tutsak düşen Philip von Strahienberg adlı İsveçli bir subaydır. Strahlenberg, on üç yıl süren tutsaklığını Sibirya’da geçirir. Bu süre içinde yerli halklardan, pek çok gereç derler. Ülkesine döndüğünde “Asya ve Avrupa’nın kuzeyi ile doğu kesimleri” (Das nord und östlicher Teil von Europa und Asia) adlı dili incelemesini 1730 yılında Stockholm’de yayınlar. Yapıtında değişik dil ve’ lehçelerden yaklaşık 60 sözcüğü karşılaştırır. Sibirya ve Volga boylarındı konuşulan Türk lehçelerini inceler. Böylece Strahlenberg, Ural-Altay öbeğinin ilk taslağını çizer. 0 zamandan günümüze dek uzanan sürede bu ayrıma oldukça çekidüzen verilir. Ancak tüm çalışmalara karşın Ural-Altay dil ailesinin akrabalığı kesin biçimde kanıtlanamaz.(Bozkurt,2002,s.50)

Ural-Altay dilleri diye kanıtlanmış  bir dil ailesi yoktur. Başka bir anlatımla Fince, Macarca, Samoyedce vb. irili ufaklı bir yığın dil kendi aralarında bir aile oluşturmakla birlikte Ural dilleri Altay dileri ile akraba değildir. Pek çok yapıtta genel olarak Türkçenin Ural-Altay dillerinin Altay koluna bağlı olduğu dile getirilir. Ancak artık çok eskimiş olan bu görüş yanlıştır. Köken bakımından akrabalıkla ilgili çalışmalar, yazılı kaynaklara, yazılı kaynakların olmadığı durumlarda da karşılaştırmalara dayanır. Bunlardan hareketle ana dilin olası görünümü ortaya konulmaya çalışılır. Elbette akraba dillerle ilgili yazılı belgeler ne kadar eskiyse dillerin kökene dayalı sınıflandırılmalarındaki başarı şansı da o kadar fazladır. Ne var ki dünyada dillerin çoğunun eski dönemlerinden kalma yazlı belgeleri yoktur ya da yeterli değildir. Bu nedenle pek çok dil, herhangi bir dil ailesinde yer almamaktadır. (Demir ve Yılmaz,2006, s.43–44)

Ural-Altay dilleri arasında akrabalık bulunduğunu düşündüren benzerlikler şunlardır:

             1) Bütün dillerde akrabalık ve sayı adları ile kesinlik kazanır. Özellikle 2- 5 arası sayı        adları akraba dillerde ortaktır. .
             2) ‘Ben, sen, o’ gibi kişi sözcükleri benzer olmalıdır.
             3) ‘Kardeş, amca, ‘dayı, yeğen’ gibi akrabalık adlarının benzer olması gerekir.
             4) ‘Baş, ayak, yürek’ gibi vücut bölümlerinin adları benzer olmalıdır. Bu durumlardaki benzerliklerin rastlantı ya da ödünçlemeye dayanmadığı kanıtlanırsa   dil akrabalığı kesinleşir.(Bozkurt, Ön. ver, s.50)

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..