Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '14

 
Kategori
Deneme
 

Üretmeden tüketmek

Üretmeden tüketmek
 

Ne yazık ki son yıllarda hızla ve topyekün bir tüketim toplumu olduk.

İşyerimin karşısında bir yardım kuruluşu var. Duyan geliyor, alan gidiyor, koşan geliyor, belediyeye ait bu mekanda bir türlü kuyruk bitmiyor.

İster istemez yardım alanların poşetlerine gözüm takıldı. Tuvalet kağıtları, peçeteler bile var bu paketlerde. Böyle olunca nasıl kuyruk bitsin ki ?

Fakir fukaraya yardım yapılmasına, peçetelere, sütlere karşı değilim ama bu şekilde yardım da insanları üretmeden tüketmeye yönlendirmiyor mu ?

Siz olsanız çocuğunuza süt parası, evinizin ufak tefek mutfak ihtiyacı, yakacak kömürünüz sağlansa çalışıp üretir misiniz ?

"Sosyal bir devlette yardım böyle mi yapılıyor ?" diye  Avrupa'dan gelen tanıdığınız varsa isterseniz bir sorun. Sosyal yardımların böyle yapılmadığını göreceksiniz.

Çağdaş, sosyal, demokratik bir devlette fırsat eşitliğine dayanarak önce insanların iş bulma olanakları ortaya konur. Parti delegeleri  devreye girmez. İş için  istihdam alanları yaratılır. Bütün buna rağmen iş bulamayanlara iş bulana kadar, devlet sosyal yardımda bulunur ve bu  yardımlar vatandaşa devlet tarafından ulaştırılır. Vatandaş yardım kuyruklarında elinde nüfus cüzdan fotokopileri dolaşıp durmaz.

Rahatsızlığı nedeniyle çalışma gücü olmayan muhtaç vatandaşa yine devlet, vatandaşlık onurunu kırmadan aynı şekilde sosyal yardımda bulunur ve gücü yerinde olanların asla üretmeden, çalışmadan  tüketimine izin vermez.

Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atataürk'ün çalışmakla ilgili pek çok sözü var  :

"Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak. Servet ve onun tabii neticesi olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır. ""  cc ss

Son yıllarda gördüğüm, insanların hep bu şekilde alıştıra alıştıra tembelliğe itilmesidir. Nasıl olsa biryerlerden birşeyler geliyorsa kişi niçin çalışsın ki ?

Dostlar, bu durum gerçekten çok tehlikeli. Peygamberimiz: ""İnsanın yiyip içtiklerinin en helal ve bereketli olanı, çalışıp kazanarak elde ettiğidir".[679] demiştir.

İslâmda çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma, başkalarına yük olmaktan üstündür.

Geçenlerde bir çöp konteynerine doğru yaklaşırken sırtı dönük birini gördüm. Elimi cebime atarak bir iki lira ayarladım ki hiç değilse adamcağız evine giderken ekmek alıversin. Tam yanına yaklaşıp parayı çıkaracakken adam bana doğru döndü. O anda donup kaldım. Çünkü kişi benim hayalimde canlandırdığım bir tip değil 24-25 yaşlarında tığ gibi bir delikanlıydı. Elinde eldiven yüzüme baktı ve başımla selam verip geçmek zorunda kaldım. Kendisini geçince de gözyaşlarım kendiliğinden akıverdi.

Ya ben parayı uzatırken:" Abi ben dilenci değilim. Burda karton topluyorum, niçin bana sadaka veriyorsun ki ?" dese ne yapardım ?

İşte size başkasına yük olmak istemeyen onurlu bir fakir.

Bana göre herkesin kendisini yoksul gösterip bu yardımlardan faydalanması devlete ve millete yüktür ve dilenmekten de farksızdır.

Geçenlerde biri bağırıyordu: "Ben kiracıyım, adam benim ev sahibim. Altında kamyonu var ama o yardım alıyor ben alamıyorum !"

Ne demek şimdi bu ? Devlet malı deniz mantığı elbette.

Yazık, çok yazık. Belki münferit bir olay gibi görülüyor ama bence genel bir duruma benziyor. Çünkü binlerce, milyonlarca yardım alan insan !

Oysa tavuğunu bir yumurta için besleyen, ufacık toprağında kabağını, salatalığını yetiştiren, küçücük dükkanında ev yemekleri yapıp satan, hatta çocuklarını namerde muhtaç etmemek için ev temizliğine giden kadın kadar eli öpülesi biri var mı ?

Yine karısını böyle yardım kuyruklarına göndermeyi içine sindiremeyen, odun kesen, çöp toplayan, sigara çakmak satan, okul temizliği yapan er kişi kadar yiğit, onurlu biri olabilir mi ?

Dostlarım üretin, çalışın çabalayın ki sofrada neşeniz olsun. içinizde hep bir şüphe, "Acaba bu yemekte yetim hakkı var mı ? " diye düşünürseniz huzur bulamazsınız onu söyleyeyim.

"İş mi var da çalışayım, işsizim." diyorsanız onurlu bir vatandaş olarak hakkınızı arayın ve devleti, hükümeti istihdam yaratmaya zorlayın. Lafım asla siyasi değil, dünyanın her yerinde imza atılacak evrensel sözler.

Unutmayın, onurunuzu kaybederseniz, özgürlüğünüzü de kaybedersiniz.

Dostlarım yardım almaya alışan emir almaya da alışır." sözünü aklınızdan çıkarmayın ve gücünüz kuvvetiniz yerindeyse hanımınızı böyle kuyruklara falan da göndermeyin. Hepinize özgür, alınteri ile kazandığınız ve neşeyle yediğiniz kazançlar diliyorum.

"Yarım somunun var mı? Bir ufak da evin?
 Kimselerin kulu kölesi değil misin?
 Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya?
 Keyfine bak: Güneşli günler içindesin."  

                                                                  Ömer Hayyam 

 

  

 
Toplam blog
: 123
: 1874
Kayıt tarihi
: 02.07.12
 
 

68 kuşağındakileri iyi bilirim. Çalışmam ziraat üzerine. İnsanların ana dilleri ile konuşmalarını..