Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '10

 
Kategori
Tarih
 

Urfa-Picasso-Edesa, bir de Torino

Urfa-Picasso-Edesa, bir de Torino
 

Kara Abgar


Bu Milliyet Blog'u epeydir ihmal ettim. İyi bir yerdir aslında. Araya çok fragman koydum. Birleştirince ortaya birşeyler çıkar herhalde. İşte bir fragman daha. Bak dikkatli okuyun, soru gelebilir sonra.

Şahitlik meselesi canım, Hadi kolay gelsin

Hıristiyanlar'ın Muhammed'i kabul etmemelerin başında şahitlik meselesi vardır. Tamam Muhammed vahiy yoluyla peygamber oldu. Peki şahidi var mı diye sorar hep Hıristiyan milleti. O Hıra dağında yalnız idi. Sonra sonra meleklerle olan diyaloğunu anlatmaya başladı. Tarih öyle yazıyor. oysa İsa'da tam tersi. İsa'nın şahitleri var. (Ama tarihsel gerçekliği malüm) Başta 12 havari veya diğer adıyla 12 şakirt ve sonra İncili oluşturan mektuplar yazan müritler, o mektupların aynı konuda olmalarına rağmen farklılık göstermesi, farklı farklı perspektiflerden bakmaları neden gösteriliyor. (Hiçliğin şahidi yoktur, ona gereksinim duymaz ama tam gerçektir. Şahitlerin tutarsız olma olasılığı çok yüksek olduğu için şahit barındırmayan hiçliğin veya yokluğun gerçekliği varlığın gerçekliğinden daha gerçekçidir). Muhammed'in peygamberliği şahitsiz, kendi başına inandırıcılığından kabul görüyor, İsa'nın peygamberlik ötesinde kutsal ruh yoluyla bir nevi tanrılık göstermesi şahitlerine bağlanıyor. Kitabi mukaddes, yeni ahit böyle hikayelerle dolu. Peki şahit ne kadar işe yarıyor. bırakın kişi bazında düşünmeyi o kişilerin, örneğin İsa'nın resimleri üzerinden gidin, şahitli gerçekler bakın nasıl dallanıp budaklanıyor, biliyorsunuz bu arada medyada yazılıp çiziliyor, Bilmem hangi ressamın tablosu bulundu diye. Bölgeye dikkat: İşte bu bölgeden sadece şimdi olduğu gibi tablolar ortaya çıkmamış, bunun meşhur bir tradisyonu var. Binyıllar önce de oralardan esrarengiz portreler, ve o portrelerin efsaneleri ortaya çıkmış ... Güney Doğu Anadolu'da Irak veya Suriye sınırına yakın bir yerde Picasso'ya ait bir tablo daha bulundu. Tablonun gerçek, orijinal olup olmadığı araştırılıyor, gibisinden. İşte bu mitos yeni değil taa 1800 yıllık tarihi geçmişi var. Bugünün tablo 'Bulundu'su' ile antik tarihi dönemi arasında bire bire benzerlik, koşutluk vardır. Anlatıya göre (Bu anlatının yüzlerce versiyonu vardır) bugünkü Urfa'da, o zamanki Edesa'da bir İsa portresi ortaya çıkıyor. Bu resmin hikayesini bir takip etmeye çalışın, bu günün ciddi bilim adamlarını ve edebiyatçılarını (En son Umberto Eco) nasıl yorduğuna hayretle şahit olursunuz. Hikaye şu ünlü Torino ve diğer İtalya, Fransa bezlerine kadar gidiyor. Edesa'da ortaya çıkan tarihin ilk İsa portresi, (Aslında masum görünüşlü bir Arap'ın resmi olduğu iddia edilir: Bakınız Andrae Tor) daha sonra İstanbul'a geliyor, oradan başka bir yere .. falan. Yani Anadolu'nun güneydoğu sınırındaki (orası hep sınırdır) 'resim ortaya çıktı' mitosu bugün de farklı şekillerde halen devam ediyor. Döneme göre isim değiştiriyor. Zamanına göre İsa, Petrus, Barbarossa veya Picasso olabiliyor. İsa geçerli olduğu dönemde İsa, Picasso geçerli olduğu dönemde Picasso ortaya çıkıyor, aman dikkat sahte olabilirler, bir farkla antik dönemde surette resmi görünen makbülken, şimdilerde sureti yapan makbul oluyor.. bu konuya biraz sonra tekrar döneceğim.

Dinde resim olur mu olmaz mı meselesi tartışmaların odak noktasını oluşturuyor. Bunun için İznik'te, Kadıköy'de İstanbul'da konsiller toplanıyor, dinimizde resim olsun mu olmasın mı, İsa'nın hayali resmi kendisi kadar kutsal mıdır değil midir, resmin önüne geçip dua edilir mi yoksa bu putperestlik midir, Tanrıya şirk koşma yerine geçer mi, geçmez mi? Hıristiyanların İslam Halifesi Yezid'den kopya ettikleri iddia edilen resim yasağının tartışma sürecinde patrikler sürülmüş, kelleler koparılmış insanlar zindanlara atılmıştır. Hak dininde de aynı, resmin dini vazife içindeki yeri sorun, yoksa dışarıda profan periferide normal yaşamda kimsenin karıştığı yok.

Bu İsa'nın resim tarihi, bir de Meryem Ana'nın resim tarihi var. Güya ilk Meryem Ana resmini canlı canlı ilk şakirtlerden Luka yapmış, Luka'nın yaptığı bu resim İstanbul'a getirilmiş ve Bizans krallarının en yüksek koruyucu gücü sayılmış, hatta Osmanlı Türkleri İstanbul'u kuşattığında özel emirle yerinden çıkarılan Luka'nın yaptığı Meryem Ana resmi surlarda elden ele dolaştırılarak Türk neferlerine karşı tutulmuş, yani saldırgan Türkler bu resimden o kadar korkacak, o kadar etkilenecekler ki, geri püskürtülecekler, kuşatmayı bırakıp kaçacaklar ve bir daha da İstanbul önlerinde gözükmeyecekler. (Romanya'daki bazı kiliselerin dış duvarları bu hikayeyi tasvir eden resimlerle süslüdür, bilmem Engin Ardıç gidip görmüş müdür, bilmem ama siz mutlaka görün) Bunun pek işe yaramadığı malum, ya da tarih yanlış yazılıyor. Ya da açık unutulan 'O' sur kapısı Meryem Ana resminin tılsımını bozdu.

Resim sanatı konusunda anlatılacak çok şey var. Resmetme denen şeyin felsefi analizini bir yana bırak, obje olarak bile bir çok şey bulabilirsin. Örneğin bizde şu sıralar ortaya çıkarılan Picasso tabloları. Nerede bulunuyor, Güneydoğu'da. Hani şu Küveyt bağlantılı. Saddam Hüseyin'in Küveyt'i işgali sırasında oradaki müzeler, özel koleksiyonlar talan ediliyor, önemli eserler yok oluyor, vesaire. Daha sonra teker teker ortaya çıkıyorlar (Burasını yazdıktan sonra bu sefer de Irak olayından sonra bura müzelerinden çalındığı iddia edilen, insanlar ne saf yahu) . El altından satılmaya çalışılıyor. Ne hikmetse hep bizim ülkemizde ele geçiriliyorlar. Gazetelerde manşet manşet haberler bir Picasso tablosu daha bulundu falan. Uzmanlar sahte olup olmadığını araştıracak. Aradan aylar geçiyor, ama uzmanlardan bir ses çıkmıyor. Ona ilişkin haber yok. Çünkü bu tabloların alayı sahte. Küveyt efsanesi yaratılıyor. Yiyene kazık atmak için. Bu eserlerin sahte olup olmadığını anlamak aslında çok basit ve kesin yöntemi var. Resim yapan her önemli ressamın kesin bir atölye listesi vardır. Tüm eserler orada istisnasız bir şekilde kayıtlara geçirilmiştir ve atölyeden çıktıktan sonra nereye gittikleri, bire bir kayıtlara geçirilir. Oradan en son akıbeti belli olur. Bizimkiler ise ne yapacak hiç bilinmiyor. Bakarsın o Picasso tablosuna, sonra listeye haa bu eser şuradaymış dersin. Veya öyle bir eser yokmuş dersin. Batıdaki ciddi sanat dergileri bas bas bağırıyor Küveyt'ten (vaya Irak'tan) kaybolan Picasso eseri yok diye. Bizimkiler ise halen yeni Picasso buluyor. İşte burada ilginç bir şeyi tekrar anlatacağım.

Arkadaşlar, sevgili dostlar, bilcümle sanatseverler Güneydoğu'da böylesi tablovari resim ortaya çıkması yeni bir olay değil. (Haa burada bir anti parantez açıp hatırlatayım; Türkiye genelinde toplam iki büyük koleksiyoncunun evinde Picasso resmi vardır, ama çok para vermiş olmalarına rağmen ne yazıkki onlar da sahtedir. Bu nedenle de sahipleri ortaya çıkarmazlar, acayip 'kazık' yemişlerdir) Tarihteki ilk İsa resmi de orada ortaya çıkmıştır. Urfa'da, o zamanların Edesa'sında. İlk defa Urfa'da ortaya çıkan İsa resminin efsanesini bir takip edin, başınız döner, çakılırsınız.. Tüm Avrupa'yı dolaşın. İsa'nın resminin olduğu iddia edilen Torino'daki kefen bezine kadar gider, Hani İsa ölünce üzerine örtülen kefen bezi, işte beze İsa'nın yüz sureti geçmiş falan, o bezin efsanesi öyle bir karışıyor ki Urfa'da ortaya çıkan İsa tablosuyla kavşaklaşıyor. (Şimdi Burada ünlü Urfa Kralı Kara Abgar'ın efsanesini anlatsam çok uzun kaçar, siz bir ara o efsaneye bir göz atın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Yine de bir tüyo vereyim. Büyük ve Kara Abgar amansız bir hastalığa yakalanınca, İsa'nın yüzünü sildiği terli mendil sayesinde iyi olur, iyi bakın bu mendilde de İsa'nın yüzü vardır) Resmi yapan belli, yaptıran belli, o resmin tarihini yazan ünlü tarihçi de belli. Demek ki bizdeki resim efsanesi bitmiyor. Burada estetik olarak sanatın ne olduğu geri planda kalıyor. Put mudur, nedir diye soruyoruz. İtalyanların Bergamo diye bir kenti var. Oradaki bir müzede çok çeşitli porteler var. Carrera isimli bir asilzade bu tablolardan geniş bir koleksiyon oluşturuş ve adına yaptırdığı bu müzede toplamış. İlginç olan ne biliyor musun resmi yapılan kişi varlıklı ise adı, sanı belli, ve olduğu gibi resmedilmiş yani güzelse güzel çirkinse çirkin, eğer portresi yapılan kişi parasız biriyse, yani ressama ücret ödememiş ise adı da yok, ama hepsi güzel insanlar. Burada ister istemez bu resimler olsa ne olur, olmasa ne olur diye soruyorum. Olacaksa herkes olsun isimleriyle, adıla sanıyla paralı parasız, güzel çirkin ve sonradan olmayan şeyler sanki varmış gibi efsaneler ortaya çıkmasın. Hiç bir resmi belgede İsa'ya ilişkin ciddi bir kayıt yok, ama kaydı olmayan tarihsel bir şahsiyetin resmi var, hem de tıpkısı gibi imiş, olacak iş değil. İsa çirkin biri imiş aslında, resimleri idealize edilmiş. Yeterince kaynak var bu konuda. Bir de Hıristiyanlık dininde de resim yasağı olmuştur. Ünlü reformistler Calvin ve Zwingli tam bir resim karşıtı idiler. Onların peşinden giden Fransa ve Hollanda'da binlerce resim imha edilmiştir, örneğin 1566 yılının Hollanda tarihine bir bakın. Biraz geriye gidelim: Bizans Kralı Leon, İsa resimlerini yasaklayınca, bunun Halife Yezid'in benzer kanunnamesine atfen olduğunu yazdı batılı tarihçiler. Hatta Kral Leon'un Suriye asıllı olduğu bile iddialar arasındaydı.

Yaaa neler oluyor hayatta.

ALİ MERCİMEK

 
Toplam blog
: 29
: 500
Kayıt tarihi
: 17.08.08
 
 

İstanbul ve Münster Üniversiteleri basın yayın mezunuyum. Gazeteci olarak çalışıyorum. İlgi alanl..