Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

12 Şubat '07

 
Kategori
Sevgililer Günü
 

Ürperti..(2)

Ürperti..(2)
 

Aşk:

-Düşüncelisiniz usta?

Usta:

-Yaklaşmakta ömür sonu, lafım hayata...

Aşk:

-Hımmm

Usta:

-Başladın madem, bitir şu tiyatronu hayat. Neymiş bir görelim sonumuzu, eğer layık görürsen acısız bir ölümü, derimi çizmeden; kanatmadan ruhumu, hangi kapıdan girmişsen aynı kapıdan çıkmayacağını bileyim. Tüm yaşamım boyunca içimde taşıdığım, "öğrettiklerimle genç kalan ruhumun" hangi kapıdan çıkacağını bilmeliyim. Anne kordonundan girer ruh, ama çıkarken yaşadıklarını söyler "kapı". Şarkıcının ruhu gidiş yolunu ağızdan seçer, bebek katillerinin ruhu g.t'ünden (efadersiniz), kadınları cinsel meta gören erkeklerin p.. uçlarından, erkekleri para ve kariyer aracı gören kadınların meme ucundan, çiftçinin- balıkçının ellerinden, yazarın- bir kısmı- parmak ucundan, düşünürünse -bir kısım yazar da dahil- gözlerinden çıkar ruhu giderken.

Aşk:

-Benim neden hep genç kaldığımı bilir misiniz? Enerjilerimi, aklımı, beynimi? bir "ürpertiye" borçluyum herşeyimi. Öyle severim ki, ürperirken; yanaklardaki kızarmaları, nutkun tutup kalbi kırbaçlamayı. Teninde gerilme, kabarma, tüm tüylerin başını kaldırıp "kim bu" diye baktığı, "hayret"in yanında renkli misketler gibi kaldığı; o an, an, ürperti, beni var eden. Oradayım hemen, iki elim kanda da olsa, hemencecik oradayım. Işık yavaş hızıma, düşünce yavaş hızıma, en Büyük'ün dışında en hızlısıyım ben. Siz ışığı akıtamazsınız geri, ben akıtırım, geriye döndürebilirim zamanı, renkli bir gömlek giydiğinde, olur adı "ihtiyar delikanlı", kim yaptırır, tabiki ben...

Usta:

-Yine başladın ben, ben...ayın ondördü geçsinde hele, unuturlar seni yine. "Alışverişin kapitalist adı aşk" olmuş şimdilerde.

Aşk:

-Usta sizi sever sayarım ama bu kez yanıldınız. İnsanlar karşılaşırlar alış verişte, anımsanmak, benim adım da olsa, bırak "bir gün" unutturayım onlara, güzel yalanlarımla.

Usta:

-Kusura bakma, "kötü düşünen kötüdür" aslında. Değiştirdin fikrimi, ikna oldum şüphelerim kalsa da...

Aşk:

-Sizi dönüştüren, üzerine serptiğiniz "ölüm toprağını" ben dağıtırım. Sizi zamanda geri çeviririm, üstelik aynı yoldan da dönmezsin geri. Düşünmeye bulamazsın zaman, çıkacak yerini çoktan öğrenmiştir zaman, ruhunu özgür bırak, gelin "an" çalalım zamandan.

Usta:

-"Aşk nedir" diye bana sorsalardı ne derdim bilir misin?

Aşk:

-Çok merak ettim usta, söyleyin ne derdiniz?

Usta:

-"Elele tutuşmuş ellerin içindeki sıcaklık" derdim.

Aşk:

-Korktum usta, diyeceksiniz herkes gibi, gözlerinde...

Usta:

-Gözler yalan söylemeyi sever. Aşkın yalanı olmaz, olursa aşk olmaz. Işığın doğusunda gözlere bakılmaz, o an, yakalanırsa, bir insanı utandırmamak için, erdem için, bakılmaz gözlere. Gerektiğinde ve zamanında...

Aşk:

-Haklısınız usta, kaçırır gözlerini sevdiğinden, sanırdım heyecan kaplayacak yüreğini; istemez o yüzden. Görmek istemez, beyin kıvrımlarındaki ulaşılmaz sevgilinin minicik eksiğini.

Usta:

-Bir soruda benden.

Aşk:

-Buyurun usta..

Usta:

-Neden bazen çok üzersin insanları? "Acı" olur adın bazen, neden?

Aşk, yüzüne yakalanmış olmanın hınzır gülücüğünü özenle yerleştirdi. Saçlarını düzeltti, iki parmağı takılı kalmışken saçlarına, uzaklara çevrilmiş gözlerini bir kez kırptıktan sonra , döndü ustaya;

- ben bencilim be usta. Hem de çok bencil. O yüzden, tüm acılar... Çok şey isterim, "çokçokları" verebilmek için; çok şey isterim. Ayna yaparım kendilerine kırmızı "sır"lı, bordo renginde üzüm damıtırım ışıldayan gözlerimde...sabırsızım da. Sevmem beklemeyi, gün nasıl 24 saatse, tamamı ancak yeter bana. Gün, aşksızlar için gündüzken, geceyi de alarım, gün olur "aşık" için. Zaman geçer, gitme vakti gelir, bohçamı alırım, içine yeniden koyarım; ürpertiyi...Gitme hazırlığındayken alışkanlıklar gelir, ortalığa çeki düzen verir, ardından gelir sevgi. Sevgi de bohçasında "saygı" getirir, "sabır" da. Derken aradan zaman geçer, bazen yıllar, yine çağırırlar beni, olur çokca. Gerçek sevgilerde...Ama "öz özeldir" usta. Acı ihlal ettirir. Acım sadece insanlarda olmaz, her canlıda olur.

Usta:

-Kıskançlığı unutuyorsun.

Aşk:

-O, acının içinde var usta, acının en derin yerinde... Ben gideyim artık.

Usta:

-"Akdenizli'ye birşeyler soracaktım" diye gelmiştin, az sonra gelir, beklemeyecek misin?

Aşk:

-Beklemeyeceğim usta, çünkü o beni çağırmadı. Sizinle konuşmak yetti bana.

Usta aşka elini uzattı, sıcacık elini tuttu aşkın, ürperti sardı tüm bedenini, bırakmak istemedi elini.

Aşk:

-Gitmeliyim usta, gitmeliyim...

Gitti...

Akdenizli:

-Ustam, aşk değil mi o giden?

Usta:

-Evet, aşkımdı giden..

Akdenizli:

-Ne dedin usta, "aşkım" mı dedin yoksa?

Usta:

-Sana öyle gelmiştir. Aşk dedim. Bu yaştan sonra...

Akdenizli:

-Doğru usta, aşk genç insanları sever, o yüzden gençleşirsin aşık olduğunda...

Usta:

-Bir kaç gün sonra gemiler hazır olduğunda yola çıkacağım, biliyorsun. Bırak şimdi aşkıda şu kitabeyi tamamlayalım.

Akdenizli:

-Şu "erke"tenin olduğu masaya koyayım mı usta kitabeyi?

Usta:

-Kaldır onu, hala ne işe yaradığı belli değil. Kimsede bir açıklama yapma gereği bile duymadı halka. Halklar arasındaki biribirine geçmiş halkaları koparamadılar ama, çok ayıp ediyorlar halka.

Sağlıcakla...

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..