Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ürpertinin gölgesinde (İçimizi ürperten kişiler, olaylar, konular, durumlar)

Ürpertinin gölgesinde (İçimizi ürperten kişiler, olaylar, konular, durumlar)
 

Herkesin iç ürperme katsayısı farklı ve tabii herkesin içini ürpertenler de farklı.


Türk Dil Kurumu sözlüğü ürpermek sözcüğünün ilk anlamı olarak "korku, tiksinti, üşüme vb. yüzünden tüylerin dikilip derinin nokta nokta kabarmasıyla görülen ani titreme" tanımını veriyor.

Pek çok insanın zaman zaman yaşadığı ama çok az kimsenin konuştuğu bir şey bu.

Dilerseniz biz gündemimize alalım ve onunla ilgili birkaç şeye açıklık getirelim. İnsanı ürperten şeyler nelerdir, süreçler nasıl işler bir bakalım.

Konu içimizi ürpertenler olunca doğal olarak içimizin ürperme katsayısı ben de buradayım diye bas bas bağırır.

Her insanın iç ürperme katsayısı farklı ve tabii herkesin içini ürpertenler de farklıdır.

Çok güç koşullarda iç ürperten olaylarla çok karşılaşmış olmak bizim ürperme katsayımızı büyütür mü, küçültür mü derseniz yanıt aranacak ayrı bir soru sormuş olursunuz.

Vietnam savaşından, Afganistan’dan, Irak’tan evlerine dönen Amerikan askerleriyle, Çeçenistan’dan evlerine dönen Rus ve diğer uluslardan askerlerin, Bosna’dan Srebreniska katliamından evlerine dönen Sırp gençlerinin ürperme katsayıları ne âlemde acaba, diye de sorabiliriz.

Çeşitli terör örgütlerinde bulunanlarla oralardan ayrılmış olanların ürpermeleri sürüyor mu?

Benim sınır boyunda askerlik yaptıktan sonra eve dönen bir tanıdığım uzun zaman kötü rüyalar görmüştü. Ona tanık olduğum için ayrıca da Doğum Günü Dört Temmuz filmini izlediğim için soruyorum bütün bunları.

İç ürperten şeyler çeşit çeşittir.

Babasını, dayısını, mahallesinin kabadayısını, patronunu, müdürünü, komutanını hatta bazen öğretmenini gördüğünde içi ürperen çok sayıda insan da var ve bunları bilen biliyor. Ayrıca az sayıda da olsa annesinden, üvey anne ya da babasından içi ürperenleri de sayalım.

Şöyle bir tarihin sayfalarını aralayıp köleci toplumlara uzanırsak kendileri gibi insan olan köle tüccarları ya da kendilerini elde tutmak için olmadık zulümleri yapan sahipler ve efendiler ürpertici değiller miydi sizce?

İnsanların sınıfsız bir toplumda eşit yaşamaları tezi ile çarlığı devirip Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğini kuranlar, o katı rejim koşullarını sağlama almak için milyonlarca insanın içine ürpertiler salmadılar mı? Bugün bile  Çeçenistan'dakiler ürpermiyorlar mı? Çin'de mevcut sistem sayısız insanın içine ürperti salmıyor mu?

İran'daki baskı rejiminin başlangıcından bugüne ürperti verdiğini bilmeyen yok. 

Şu anda komşumuzdaki savaş dahil dünyanın türlü yerlerindeki yaşanamaz ortamlardan kaçıp şu ya da bu yabancı ülkede bulunanların tedirgin olmadıklarını, sık sık ürpermediklerini söylemek mümkün mü?

Afetler ve diğer doğa olayları da ciddi ürperti kaynağıdır.

Biz Van Depremi’ni ve diğer depremleri yaşayanların çoğunun hala en ufak sallantıda içlerinin ürperiyor olması da durumlarla, olaylarla ilgili türden.

Sorumluluk duygusu yüksek ve borçlu olanlar da sık sık ürperirler.

Devlete SGK primini, vergisini ödeyememiş sorumluluk duygusu sahibi insanların bu konular gündeme geldiğinde içlerinin ürpermesi durumla ilgili olarak ortaya çıkar. Tabii bütün borç sahiplerini düşünün. İcra takibinde olanlar, her gün artan faizlerle ürperenler.

Üstelik borç derken sadece parasal ya da maddi borcu da düşünmeyin verilen sözler, yapılması gereken işler.

Kimilerimizin katıla katıla gülebileceği şeyler de ürpertici olabilir.

Minnacık bir fare, bir örümcek, her an pencereden girebileceği düşünülen ama gerçekte olmayan hayali bir varlık. Tedavi amaçlı enjektörle yaklaşan bir sağlık görevlisi.

Tüm bu ürpermeler söz konusu olduğunda daha önce ifade etmiş olduğum gibi içimizin ürperme katsayısı da önem kazanır.

Evladı, eşi akşam geç geldi diyerek bin bir türlü kötü olayı aklına getirip olur olmaz içi ürperenler de bu yazının konusu içine girer.

Ağabeyim babamın mirasına el koyup bizi açıkta bırakacak kaygısı yaşayanlar da.

Geçmişte bir kaza yaşamış olduğu için, ya da bir kazadan etkilenmiş olduğu için arabaya, vapura, uçağa binerken ürperenleri de sayalım.

Ürpermek iyiye alamet değil.

Deprem sonrası kalabalıklaşan Van’ımızda ölümlerle ilgili minarelerde okunan salalar artınca bir yakınım “bak bu ölenlerin çoğu depremin korkusunu içlerinde taşıyanlar, o afetten ötürü ödleri kopanlar” demişti ve bu yorum bana ilginç gelmişti. O da bir ürpertinin sonucuydu adamın ifadesine göre.

Şöyle bir düşününce en çok ürperenlerin çocuklarla çeşitli fobileri olanlar geliyor insanın aklına. Bu da işin bir başka tarafı.

Ayrıca bir kereliğine ürperenlerle ömrü ürpermekle geçenleri de ayırmak gerek belki.

Konu ürperme olunca şöyle bir kendimizi yoklamamızda yarar var.

Biz de sözlerimizle, duruşumuzla, davranışlarımızla birilerini ürpertiyor muyuz diye soralım kendimize.

İnsanları, hayvanları ürperten durumların, konumların, olayların bir parçası oluyor muyuz?

Farkında olmadan ya da farkında olarak gereksiz yere birilerini ürpertenleri, insanları ürperten olayların, durumların parçası olanları uyarma cesareti gösterebiliyor muyuz?

Nedeni her ne olursa olsun ürperme genelde kötü bir şey. Bizi pozitif yönde dönüştürmez, harekete geçirmez, verimli kılmaz. Bizi yorar, hırpalar, incitir, endişelendirir.

En azından bunun farkında olalım.

22 Temmuz 2015 Çarşamba

 

14:01

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..