Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '08

 
Kategori
İstanbul
 

Üsküdar, Şile ve SHE-LE

Üsküdar, Şile ve SHE-LE
 

Sunset restorandan Şile sahili


Üsküdar... ne diyeyim, ne anlatayım ? Güzel İstanbul'un güzelliklerle dolu bir köşesi, idare edin artık.

Şile... gidip görmek, yaşamak lazım. İstanbul'dan şimdilik uzak ama yavaş yavaş İstanbul tarafından yutulmaya hazır bir lokma gibi, Karadeniz'in kıyısında şirin bir ilçemiz.

SHE-LE... Şile'de armağan ettiğim CD'nin ismi. SHE-LE'yi kendisinden izin alarak adlandırdım. Kimse de zaten sormadı. Aslında albümüme "Metamorfoz" diyecektim ama Tarkan benden evvel davrandı :). Sağlık olsun.

Cuma günü İzmir'den İstanbul'a gitmek istediğimde otobüs şirketleri söz birliği etmişcesine "Yer yok" diyorlardı. Ben de "Herkes :) Şile'ye gidiyor" diye düşündüm, biraz sesli düşünmüşüm ki "Yok, o nedenle değil. İlk ve orta öğretimde bugünden itibaren yarıyıl tatili başlıyor."

Neyse ki ek seferler konmuş, ben de gecenin en son otobüsü ile saat 01:30 da İzmir'den yola koyuldum. Sevdiğim şarkıları dinleye dinleye Topçular iskelesine gelmişiz, saat sabahın 07:00si olmuş. Martılar, burada da aynı. Havada kapıyorlar atılan ekmekleri, gevrekleri. Uğurladılar, "Selam söyle Şile"'ye dercesine.

Otobüsüm Harem'e girmedi, Dudullu'da indirdi beni. Üsküdar servisine bindim. Harem'den Sahilboyu'nca giderken gördüğüm manzara karşısında bir ara şöföre "İndir beni" demek geldi içimden. Hava güzel, hiç olmaza bir kaç fotoğraf çeksem, fena mı? Üsküdar'da serviste indikten sonra üşenmeden Sahilboyu'nda fotoğraflar çekerek Harem'e doğru yürümeye başladım. Yıllar evvel buralara belki bir-iki kez gelmiş olabilirim. Ama bugün sanki başka bir güzellik vardı. Fotoğrafları çektikten sonra tekrar geriye, Üsküdar'a, 139 no.lu belediye otobüsü ile Şile'ye. Bir kaç resim de otobüsün içinden çektim. Soyak konutları, Beşiktaş tesisleri (Fenerliyim, kıyağımı unutmayın) ve Işık Üniversitesi gibi.

Şile'de otobüsten inince Sunset'e değil, diğer yöne gidip bir kaç fotoğraf daha çektim. Sunset'e daha sonra gittim. Hem doğalgaz hem de belediyenin çalışması var Şile'de, kaldırımlara beton dökülüyor. Esnaf haklı olarak şikayetçi. Uzun süredir bu çalışmalar sürüyormuş, iki ay daha sürer diyorlar.

Sunset'ten manzara çok güzel. Tüm sahil sanki ayaklarınızın altında. Şevki bey bizler için on masa yerleştirmiş küçücük salona. Üşümeyelim diye sobamız bile var. Müzik? Ooo, alası, bilgisayar var, yüklenmiş bir sürü şarkı. Şarkılara baktım, zevkler aynı. CD'mi hediye ettim, Oğuz, (Şevki beyin oğlu) nedense bu görevler hep çocuklarındır:) SHE-LE albümümü de yükledi. (Başka CD'lerim de hazır. B Planı.) PC'yi daha sonra içeri taşıyıp düzeneği orada kuracağız. Biraz daha muhabbet, bir kaç bardak çay daha içtikten sonra etrafı dolaşmak için izin istedim. "A! O da ne?" Beton döken kamyon gelmiş, sanki ben dışarı çıkmayayım diye kapının önüne beton
döküyor. (Belgeledim, fotoğrafı var.) Neyse, uzun tahtalar vs. yardımı ile dışarı çıkıp Şile'yi gezmeye başladım. Saat 13:00 ten 16:00 ya kadar dolaştım. Sahili, kayaları, balıkçı motorlarını, kayıkları, kumsalı, denizi, dalgaları, martıları, kuşları... ne gördüysem fotoğrafını çektim. İstanbul'a geldiğimden beri çektiğim fotoğrafların bazılarını daha bu yazımı yazmadan galerimde yayınlamaya başladım. Seyir defterine yorum yazarak duyurdum.

Sunsette çektiğim fotoğrafları yayınlamayacağım. Elektronik posta ile ileteceğim resimleri yayınlayıp yayınlamamalarının arkadaşlarımın inisiyatifinde olacağını düşünüyorum.

Sunset'e tekrar giderken Neşe-Celal-Sema-Mehmet ve Özlem'in girdiğini gördüm. Bir kaç dakika sonra ben de yanlarına vardım. Onlar da bir bardak çay sonrası dolaşmaya çıktılar, bana ısrar etseler de gelemeyeceğimi söyledim.

(O kadar gez-dolaş, sahilde kumlara bat-çık, yetmezmiş gibi kısa yolu tercih nedeniyle tam 179 = yazıyla yüzyetmişdokuz basamaklı merdiven çık, sonra... Bi! daha. Bu kez olmaz.)

Bilgisayarı falan, Oğuz arkadaşı ile içeriye almış bile. Biraz sonra Zeynep (Gülay Kibaroğlu) hanım, Müyesser (Saka) hanım ve eşi Ömer bey geldiler. Otele gitmek için için ayrılışlarına kadar biraz da onlarla muhabbet.

Oğuz şarkıları kolay bulalım diye masa üstüne yerleştirmiş. PC'deki... desktop...yani :) Şarkılara ulaşmak... kolay olsun...anında.

Sabiha Rana hanımefendi (Sabiş) çiçeğini göndermişti. Pirmete'de çiçek göndermişti. Bir çiçek de İzmir'den gelmiş. Ee ben geldiğime göre İzmir'den :) başka kim çiçek olabilir? Neyse kurcalamayayım. Ama elime bir koz geçti... Yandın valla, bilmiş ol...Daha sonra konuklarımız gelmeye başladı. Yanılmadım, Ezgi Umut her zamanki :) dakikliğini gösterdi, üç saatlik rötarla geldi.

Şile toplantısı için daha fazla söze, daha fazla ismi yazmaya gerek yok, herkes bir şeyler ve farklı şeyler yazacak nasıl olsa. Benim gece için söylemek istediklerim;

Güzel, farklı, ilginç, eğlenceli bir geceydi diyebilirim

Güzeldi, tüm arkadaşlarımız bu güzellikler içinde yerini almıştı, hepsi güzeldi.

Farklıydı, ilk kez birlikteliğimize siyasi kimliğiyle bir belediye başkanı katıldı. Şile'nin AKP'li genç ve dinamik belediye başkanı Can Tabakoğlu bizlerle çok şey konuştu, Şile için düşünce ve beklentilerini, genel olarak görüş, düşünce ve duygularını bizlerle paylaştı. Ben de konuşmalarını kayda alacağımı söyledim yani bizlerle ne konuşuysa ne anlattıysa kayıtlıdır. Neskafe içti, şeker değil, sakarin istedi, Zeynep hanım çayına koyarken görmüştüm, kimde var dediklerinde, direkt ona yönelttim belediyenin sözcüsünü. Güzel bir söyleşi oldu.

İlginçti, sevgili Meral Yağcıoğlu'nun babası Ömer bey bizlere (yanımda getirdiğim onca şiirlerden Ümit Yaşar Oğuzcan'dan seçtiği) bir şiiri öylesine içten bir şiir okuduki... Ümit Yaşar Oğuzcan'ın SEVİ ŞİİRİ'ni. Çok duygulandım(k) Neden o şiiri seçtiğini anlamak zor değildi.
Sevgili Alptekin gitarı ve söylediği şarkılarla, Ömer bey Cem Karaca'dan seçtiği şarkıları güzel yorumuyla bizlere
oldukça güzel dakikalar yaşattılar.

Eğlenceliydi, küçücük, oda kadar salonda çok eğlendik. Gecenin süperleri bana göre Bülent Göncü-Yeşim Koç
ikilisiydi.

Birliktelik geç saatlere kadar sürdü. Daha önce Eymir, İzmir ve İnönü'den tanıdığım arkadaşlarımı bir kez daha
daha görmek, kendilerini yazıları ile tanıdığım diğer arkadaşlarımla bu kez bir arada olup, tanışmaktan mutlu olduğumu söylemek isterim.

Bunu bize sağlayan sevgili Leyla'ya, Sunset işletmecisi Şevki beye, eşine ve oğlu Oğuz'a teşekkürler.

Yolunuz Şile'ye düşerse... değil, yolunuz Şile'ye düşmeli. İstanbul henüz Şile'ye ulaşmamışken doğal
güzelliklere sahip Şile'ye gidin.

Yaşadıklarımızı yaşayamaz, bizim gibi eğlenemezsiniz ama gene de gidin.

Şile'yi görmediyseniz, tıklayın:


http://picasaweb.google.com.tr/ilyasbayram35/IleTanismadiysanizGeKalmisSayilmasiniz#


Resim: Sunset restoranda otururken bu manzarayı seyredebilirsiniz. Benim çektiğim fotoğraflardan

 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..