Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '06

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Üsküdar'da fındık 8,5 lira

Üsküdar'da fındık 8,5 lira
 

Nareddin hocanın hikâyesini hepiniz bilirsiniz. Hani kızlarından birini çiftçiyle, birini de tuğlacıyla evlendirmiş. Kızlarından birini ziyarete gittiğinde laf oradan buradan konuşurken ekonomik duruma gelmiş. Eee, nasıl gidiyor evladım hayat, diye sormuş.

Çiftçi damat, "babacığım ekinleri ektik, inşaallah bu hafta şöyle bir güzel yağmur yağarsa, bu yıl ürünümüz bol olur, yüzümüz güler" demiş.

Ertesi gün öbür kızını ziyaret eden hoca, sohbet konusu ekonomik duruma gelince, yine aynı soruyu sormuş.

Bu sefer tuğlacı damat, "babacığım tuğlaları döktük, inşaallah bu hafta şöyle güneşli bir hava olursa, epeyce kâr ederiz" demiş.

İşte o zaman Nasreddin hoca, "ikinizden biri hapı yutacak ama, bakalım hanginiz" diye söylenmiş içinden...

Gerçekten günlük hayatın en büyük çıkmazı, menfaatler çatışmasıdır. Birimize iyi gelen bir uygulama, diğerimizin belini bükebilir.

Sözgelişi, bankalar milyonlarca kredi kartı sahibinden her gün hiç emeksiz, milyarlarca lira kazanmaktadırlar. Sonra da yılın ilk üç ayında şu kadar kâr ettik diye de övünerek bunu kamuoyuna sunmaktadırlar.

Oysa dar gelirli milyonlarca insan, bankaların ellerini ovuşturarak sahiplendikleri o üç beş kuruşu, çoluk çocuğunun rızkından keserek ödemektedir.

Geçmişte parasını dolara yatırarak her gün döviz piyasasındaki artışı sevinçle izleyen insanları görmedik mi? Enflasyon yükseldikçe, dolar borcu, mark borcu olanlar, her sabah uyandıklarında, daha beter battıklarını farkediyorlar, Türk parasıyla alışveriş edenler de, dün almak istedikleri bir malı, bugün aynı paraya alamıyorlardı.

Bir tarafın kârı, öbür tarafın zararını oluşturduğu zaman ortada bir dengesizlik var demektir. Tefecilik ve kumar onun için hem dinen hem yasal olarak yasaktır. Çünkü emek sarfetmeden birileri, birilerinin cebinden resmen parasını kendi cebine aktarmaktadır.

Oysa normal ekonomi, iki tarafın da gönlünü hoş eden bir eylemdir. Zaten "alış-veriş" kavramı, bunu anlatmak için güzel bir tercihtir. Biri isteyerek alıyor, öbürü de isteyerek veriyor. Normal bir alışverişte, aradaki kâr ve kazanç iki tarafa da eşit bölünmektedir.

Enflasyon ekonomisi dedikleri ucu bucağı belirsiz bir kaosun içinde yıllarca bocaladıktan sonra, şimdi fiyatların ve ücretlerin aynı kalmasına henüz alışamadık. Hepimiz maaşımıza eskisi gibi her ay zam beklentisi içindeyiz. Esnaf da her gün etiket değiştirdiği o eski günleri arıyor.

Oysa normal bir ekonomide fiyatlar arz ve talep dengesiyle oluşur. Evet, maaşımız artık durmadan artmıyor ama, satın aldığımız malların fiyatı da her gün yükselmiyor. Hatta azalanlar da var.

Enflasyon alışkanlığı hükümetleri de sürekli seçim yatırımı amaçlı olarak üreticiye fazla fiyat vermeye sevkediyordu. Fındığa, pancara, buğdaya geçen yıldan üç kuruş beş kuruş fazla para verilince, çiftçi bayram yapıyordu.

Peki sonuçta ne oldu? Fiyatlar arttı, ücretler arttı, fiyatlar arttı, ücretler arttı. Görüntü tam bir milyon kere şişti. Nitekim paradan atılan altı sıfır bunu açık biçimde gözler önüne seriyor.

Yaşı müsait olanlar, gazetelerin 25-50 kuruş arasında olduğu günleri hatırlarlar. Ekmeğin 35-40 kuruş olduğu dönemi de. Gelirlerimizse o zamanlar bugünkünden daha iyiydi. Oysa görünüşte maaşlarımız hep arttı da arttı. Aslında yanına sadece sıfır eklendi. Öyle olmasaydı şimdi hepimiz oldukça iyi durumda olurduk. Halbuki değiliz.

Evet hatırlarsanız hükümet fındık üreticilerini küstürme pahasına bu yıl ürüne istedikleri fiyatı vermedi. "Herkesin keyfine göre hareket mi edilir, gerekirse birileri küsecek" diye düşünmeyin. Şimdiye kadar oy kaygısıyla kimse böyle bir şey yapmaya cesaret edememişti.

Nitekim son anketler Akparti'nin oy oranının düştüğünü açıkça gösteriyor. Özellikle Karadeniz yöresinde bu oranın taban yaptığından söz ediliyor.

Hatırlar mısınız bir zamanlar fındık rekoltesi yüksek olduğu için tüketimi teşvik amacıyla "her gün bir avuç fındık iyi gelir, aganigi naganigi" diye reklamlar yapılmıştı. Peki buna rağmen ürünün perakende fiyatında bir düşüş olmuş muydu? Hayır! Tam tersine satışlar arttığı için fiyatlar da yükselmişti.

Şimdi üreticiye verilen düşük fiyat, tüketiciye de yansımış bulunuyor. Ben bugün Üsküdar'dan kilosu 8,5 liraya fındık aldım. Hem de tadı ve yemesi çok güzel. İkinci sınıf bir mal değil. Geçmişte fındık üreten bir ailenin çocuğu olduğum için iyi bilirim.

Şunu da hemen ifade edeyim ki, hâlâ bazı marketlerde ve kuruyemişçilerde 25 liraya kadar fındık satıldığını da görüyorum. Ama Vatandaş bilmeli ki bugün fındığın normal fiyatı 8-10 lira arasındadır. Daha pahalısını kimse almamalı, tüketici hakkını kullanarak talep durumuna göre arz fiyatının belirlenmesinde etkili olmalıdır.

Evet bu yıl fındık üreticisi belki biraz mağdur oldu ama, tüketiciler de fındık yemenin tadına varacaklar.

Demokratik haklarımızı kullanarak liberal ekonominin tadına varmayı bir öğrenebilsek, insan gibi yaşamak için daha çok fırsatlar kazanacağız.

Konuyu lütfen bir vatandaş gözüyle irdeleyelim. Olaya particilik açısından bakmayalım. İktidarda filan parti var diye bize faydası olan şeylerden kendimizi mahrum etmek zorunda değiliz. Hangi parti olursa olsun, iktidarın görevi halkın ekonomik seviyesini yükseltmek, onun hakkını korumak, ona insanca onurlu bir hayat yaşatmak değil mi?

Particilik kavgalarıyla hayatı kendimize zehir etmek yerine, bilinçli bir vatandaş olarak, mutlu ve huzurlu bir hayat yaşamaya çalışalım. Yaşamanın zevkine varalım. İmkânlarımızı iyileştirmenin, hayatı kolaylaştırmanın yollarını arayalım. O zaman başkalarına da yardım etme imkanına kavuşuruz, haline sadece acıyıp ağıt yakmak yerine birilerinin elinden tutma fırsatı buluruz.

Herkes kendinden daha kötü durumdaki birine yardım elini uzatsa, bir anda pozitif kaynaklarımız ikiye katlanmış olmaz mı?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..