Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '18

 
Kategori
Güncel
 

Üst Akıl ve Maşa

Üst Akıl ve Maşa
 

Üst akılın bölüp parçalamaya çalıştığı coğrafya...


Türkiye, zor bir coğrafyanın adıdır.

Benim düşüncem odur ki;

Bu zor coğrafyada yaşayabilmek için ülke, devlet, millet olarak çok güçlü olmak zorundasınız.

Öncelikle ülkenin siyasi ve yönetim kademesinde yer alan insanların iyi eğitim almış, kendini iyi yetiştirmiş, aklını, fikrini, söylem ve eylemlerini kendi milletinin emine vermiş nitelikli insanlardan müteşekkil olması gerekir.

Bu yetmez.

Bu zor coğrafyada yaşayabilmek için; ordunuzun, ekonominizin, eğitim ve öğretim kurumlarınızın çok ama çok güçlü olması gerekir.

Ordunuzun iç çelişkileri olmayan, kendini emir komuta silsilesi içinde ülkesinin ve milletinin yüksek menfaatlerini korumaya hazır çok güçlü bir istihbarat ağının yanında, yeniliklere açık en son teknolojik silahlar, araç ve gereçlerle donatılmış, sevk ve idare kabiliyeti yüksek ve elindeki gelişmiş teknolojiyi sahada kahredici bir şekilde sonuna kadar kullanan bir ordu olması gerekir.

Bu zor coğrafyada yaşayabilmek için ekonominizin de çok güçlü olması gerekir. Ekonominizin sürekli büyüyen, güçlü bir ekonomi olması için ekonomiye yön veren ekonominin makro aktörlerinin ve piyasa oyuncularının ihracat ağırlıklı büyüme stratejileri benimsemesi ve izlemesi gerekir.

Ekonominizin, ordunun ihtiyaç duyduğu en son teknolojik silah, araç, gereç ve donanımlarını yerli sanayi ile gerçekleştirmesi gerekir. Yerli sanayinin böylesi karmaşık üretim projelerini gerçekleştirmesi için teknolojik alt yapı kabiliyetiyle ile bilgi birikimi ve yeterliliğinin olması gerekir.

Bu zor coğrafyada yaşayabilmek için; Ülke eğitim kurumlarının çok güçlü ve kucaklayıcı bir kültürel üst kimlik oluşturması, Ülkenin tüm insanlarının bölgesine, iline, ırkına, dinine, inancına, mezhebine meşrebine bakılmaksızın yüce vatandaşlık duygularıyla ülkesine, coğrafyasına ait olma ve bağlılık amacına hizmet eden üst kimlik etrafında toplanması gerekir. Hatta kendisi ile barışık çevresel kültürel bir kuşak oluşturmak için bu üst kültürel kimliğin başta komşu ülkeler olmak üzere tüm ülkelere hızlı ve güçlü alt yapı bağlarıyla, başka coğrafyalarda çok net izlenen TV yayınlarıyla ya da başka bağlantılarla ihraç edilmesi gerekir.

Zor olan Türkiye coğrafyasında; son otuz, otuz beş yıldır kan, kin, gözyaşları hiç eksik olmadı. Bu ülkenin kahraman genç insanları, yiğit askerleri, komutanları kendi ülkesinin iç çatışmalarında, yalçın dağlarında gözlerini kırpmadan bu Ülkenin birliği ve bekası için ölüm şerbetini içtiler. Ülkenin topraklarına kanlarını akıttılar. Genç yaşta vatan toprağını kanları ile suladılar.

Ey bu ülkenin yiğitleri, genç yaşta sonsuzluğa uğurladığımız kınalı kuzularımız mekanlarınız her daim cennet olsun. Kendi Ülkenizin bağrında, kendi topraklarınızda huzur içinde uyuyun. Arz çatlamadıkça, Gök kubbe çökmedikçe ruhlarınız hep bu Ülkenin semalarında dolaşsın.

Aramızda erken ayrılan yiğitlerimiz, bilin ki bu Anadolu topraklarının çilekeş insanları her gün Allah'a yöneldiklerinde, ellerini havaya kaldırdıklarında sizler içinde dua edeceklerdir. Biliyorum bu duaları ıslanan göz kirpikleri eşliğinde kalplerinin tüm sıcaklığı ile yapacaklardır.

Bu ülkede yaşayanlar olarak bizler, hiç şüphe yok ki öteden beri, Türkiye coğrafyası üzerinde sergilenen oynanan ve maşa olarak da bizim insanlarımızın kullanıldığı kanlı, çirkin oyunların bir amacının, bir geri planının ve planlayanlarının var olduğunu biliyoruz.

Ülke yönetiminde birinci derecede sorumluluk sahibi olan yöneticiler, Türkiye coğrafyasıyla birlikte Türkiye coğrafyasının içinde bulunduğu coğrafyayı yeniden dizayn ve tanzim etmek isteyen bir üst akılın varlığından söz ediyorlar, bir üst aklı işaret ediyorlar. Üst akıl veya üstün aklın yeniden dizayn, tanzim etme planı, Türkiye coğrafyasının da içinde bulunduğu tüm Orta Doğu Coğrafyasını parçalara bölerek; ırka bağlı, mezhebe bağlı, hatta boy ve kabileye bağlı veya bu düzeylerde oluşturulmuş birbirine düşman yeni devletçikler ortaya çıkarmaktır. Daha kolay hükmedeceği, daha kolay ekonomik zenginliklerine ortak olabileceği, gerektiğinde de birbiri ile çarpıştıracağı, maşa olarak kullanabileceği devletçikler…

Peki, işaret edilen üst akıl kimdir ya da kimlerdir? Bu üst akıla hizmet eden, üst akılın peykleri olan ülke veya ülkeler hangileridir? Bu sorulara vatandaşlar olarak sağlıklı cevap vermemiz mümkün değildir. Böylesi konular bizler için belirsizdir. Meçhulü olduğumuz konulardır. Ancak en üst yöneticilerin işaret ettiği üst akıldan, dünya siyasetine ve ekonomisine kendi amaçları doğrultusunda yön veren veya vermeye çalışan gizli güç veya güçlerin var olduğu yönünde tahminlerimiz olabilir.

Sadece örnek olması amacıyla tahmin noktasında ve işaret edilen üst akıl anlamında düşünüldüğünde, bir zamanlar Merzifon Anadolu Kolejinde müdürlük yapmış olan Amerikalı George W. White aynen şöyle diyor: “ Hıristiyanlığın en büyük rakibi Müslümanlıktır, Müslümanlarında en kuvvetlisi Türkiye'yedir. Bu hükumeti ve memleketi devirmek için Ermeni ve Rum dostlarımız tarafından o kadar kan feda edildi ki, bunlardan birçoğu İslamlara karşı mücadelede şehit oldular. Unutmayalım ki, kutsal hizmetimizin, sonuna kadar daha pek çok böyle şehit kanı akıtılacaktır. Bizim görevimiz bu fırsatı kaçırmamak ve gereğine uygun hareket etmektir”

Papa II. John Paul, Amerikalı George W. White dikkat çekici sözlerini çok yakın zamanda 1999 yılında şu düşündürücü sözlerle tamamlıyor. Papa II. John Paul şöyle diyor:“Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika, üçüncü bin yılda ise Asya’yı Hıristiyanlaştıralım. Asya’yı Hıristiyanlaştırmanın yolu Türkiye’den geçmektedir”

Bu iki zatın sözlerinden bile çok net olarak bir sonuca varıyoruz. Batı’nın veya üst akıl ya da üstün aklın, Türkiye coğrafyasının da içinde bulunduğu Orta Doğu coğrafyası ve tüm İslam coğrafyasını yeniden dizayn ve tanzim etme planı, bu coğrafyayı parçalara bölme planı olarak karşımıza çıkıyor.. Yine iyi biliyoruz ki, Batı bu planında uzun solukludur. Bu plan kısa vadeli, bu günden yarına olan plan değildir. Geçmişten geleceğe uzanan çok uzun vadeli olan Batı’nın vizyonist bir plandır.

Dün, Batı Osmanlı Devleti’ni Ehlileştirme ve Medenileştirme Siyaseti (BOP) uğraşmaktan hiç geri kalmadı. XIX. yüzyılda Batılı devletlerin nazarında şark, medenileştirilmesi, ehlileştirilmesi gereken bir saha olmuştur. Batı, üst akıl veya üstün akıl bu siyasetini daima sömürgecilik yüzüyle birlikte bu yüzüne paralel olarak yürütmüştür.

XX. yüzyılda Batı ya da üst akıl veya üstün akıl bu siyasetini Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına kadar sürmüştür. Bu gün yani XXI. Yüzyılda ise bu siyaset kendisini Büyük Ortadoğu Projesi olarak göstermektedir. Burada, Bir anlamda Sevr Antlaşması, BOP’ in de temeli olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü Sevr ile Türkiye (Osmanlı) askeri açıdan tamamen yetersiz bir duruma sokulmak istenmiştir. Diğer taraftan ise Sevr, Anadolu toprakları küçük topraklar üzerinde kurulmuş birden fazla devleti öngörmüştür.

BOP kapsamında öngörülen siyasetin sonunda da Ortadoğu olarak adlandırılan bölgenin küçük ve zayıf devletçiklere bölünmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla Sevr’in BOP ’a fikir verdiği çok açık olarak karşımıza çıkmaktadır.

( PKK’ yı Türkiye toprakları üzerinde örgütlemeleri, yine bu topraklarda İran'ın geçmişindeki Hasan Sabbah tipi örgütlenen FETÖ’ yu kendi amaçlarına hizmet edecek şekilde kullanmaları ve diğer İslam Coğrafyasındaki EL-KAİDE, IŞİD, DEAŞ ve benzeri örgütler ile yaşanan savaşlar Batı’ nın geri plan amaçlarına uygun olarak sahaya koydukları uygulamaları olmaktadır... )

İnsan düşünmeden edemiyor... Batı’nın Doğu Sorunu ya da BOP kapsamında öngörülen tüm islam coğrafyasını parçalara bölme siyasetinde çok merak edilen soru üst akıl veya üstün aklın yönlendirmesi ile İsrail mi Batı’yı kullanıyor, yoksa Batı mı İsrail’i kullanıyor?

Bana göre her ikisi de birbirini kullanıyor. En çok da İsrail Batı’ yı kullanıyor. İsrail, bu gün İslam Coğrafyasında Batı’nın Stratejik Planının uygulama sahasında hayati öneme sahip bilgi ve istihbarat desteği veren Batı’nın en düşük maliyetli ileri karakolu durumundadır. İsrail’ in kazancı ise daha büyüktür. İsrail, bu gün, güya bu işlerde eli ayağı yokmuş gibi masum bir düzlemde kalarak, İslam Coğrafyasını bölme, parçalama savaşlarında, kavgalarında Batı’ yı en çok da Amerika’ yı maşa olarak kullanmaktadır...

Batı yada üst akıl veya üstün aklın “Şark Meselesi” veya “Doğu Sorunu” nda amaçları doğrultusunda uygulamaya koydukları planlarından, tertiplerinden, tuzaklarından, bu gün Türkiye coğrafyası ile Türkiye coğrafyasının da içinde bulunduğu Orta Doğu ve İslam coğrafyasında üst akılın oluşturduğu kanlı örgütler güya görünürdeki amaçları uğruna ölüyor, kendi insanlarını çok vahşice öldürüyor. Bin yıllık tarihi şehirler misket bombaları ile yıkılıyor, taş taş üstünde bırakılmıyor, milyonlarca insan yerlerini, yurtlarını terk ediyor, çıktıkları dönülmez, uzun göç yollarında, denizin azgın dalgalarının soğuk sularında yok olup gidiyorlar.

 

Mehmet TURAN

Söğütözü /ANKARA, 24.07.2016

 

 

 

 
Toplam blog
: 47
: 2386
Kayıt tarihi
: 28.10.08
 
 

Mucur / Kırşehir doğumluyum. Uzun süre Maliye Bakanlığı'nda çalıştım. Kabul etmek gerekir ki, Mal..