Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '06

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Üst geçitlerden geçmesini bilmek

Günün birinde eğer; "Size göre İstanbul'lu olmanın kriterleri neler olmalıdır?" gibi bir soruyla karşılaşırsanız, acaba bu soruya nasıl bir cevap verirsiniz?

Hiç şüphe yok ki, böyle bir sorunun cevabı; tamamen bizim değer yargılarımızda saklıdır. Büyük şehirde doğmuş, büyük şehirde yetişmiş insanlar olarak hepimiz; haklı olarak burada yaşayan herkesin, büyük şehir insanlarına yakışır bir davranış içinde olmasını isteriz.

Çünkü bize göre İstanbul; medeniyetlerin beşiğidir. Uzun yıllar Doğu Roma İmparatorluğu'nun (Bizans) başkentliğini yapan İstanbul (Konstantinapolis), 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedildikten sonra, bu kez de Osmanlı Devleti'nin başkenti olmuştur.

Tarihe damgasını vurmuş iki büyük imparatorluğun başkentliğini yapan, tarihte bir çağı sona erdirip, yeni bir çağ açan İstanbul, acaba bugün sahip olduğu vizyonu hak etmekte midir?

İstanbul, sahip olduğu ekonomik imkânlar sayesinde; büyük şehirler içinde Doğu'dan ve Güneydoğu'dan en çok göçü alan şehir olmaktadır. On binlerce kişi, aile; büyük şehirde kendilerine iş bulabilmek, kendilerine yeni bir hayat kurabilmenin umuduyla; kendi memleketlerinden, köylerinden kalkıp, bu "taşı, toprağı altın şehir"e gelmektedirler. Bu ailelerin çocukları; diğer şehirlerin okullarından daha iyi şartlara sahip olan İstanbul'un okullarında eğitimlerini sürdürmektedirler.

Büyük şehirin nimetlerinden bu kadar çok yararlanabilen insanlar, kendi memleketlerinden yanlarında getirdikleri bazı âdetlerini de büyük şehir yaşamında devam ettirmek istemektedirler. Şehrin açık arazilerine, izinsiz olarak yapılan evlerle beraber baş gösteren gecekondulaşma; kentin hem alt yapısına, hem de vizyonuna büyük zararlar vermektedir.

Anadolu'dan gelen insanların büyük şehir yaşamındaki sıkıntıları, sadece yerleşimde kendini belli etmemektedir. İnsanlar, toplum içindeki hal ve hareketleri yüzünden de aynı sıkıntıları çekmektedirler.

Örneğin, yaya üst geçitleri...

Acaba yaya üst geçitleri, o insanlara göre ne işe yaramaktadır? Ya da insanlar, yaya üst geçitlerinin işlevlerini bildikleri halde, ne gibi sebeplere dayanarakyaya üst geçitlerini kullanmamaktadırlar?

Bu, tamamen bir kültür sorunu olmaktadır. Hem de büyük şehrin hiç bir yerlisinde görülmek istenmeyen, çok ciddi bir sorun olmaktadır

İstanbul'un yollarında gün geçmiyor ki; ölümlü ve yaralanmalı bir trafik kazası meydana gelmesin. Ve bu trafik kazalarının genel olarak aktörleri ise; ya kafa kafaya çarpışmış iki veya daha fazla sayıda araç, ya da bir araçla bir yaya olmaktadır. Özellikle bir yaya ile bir aracın karıştığı kazalarda; kaza kimin hatası yüzünden meydana gelirse gelsin kazanın faturasını, daima aracın sürücüsü ödemektedir. Yâni, tamamen yayanın hatasından meydana gelen kazalarda bile; kazanın faturası sürücüye çıkmaktadır. Bu şekilde meydana gelen hiç bir kazanın faturasını, daha henüz yayalar ödemiş değil.

O zaman, yazının başındaki sorunun cevabı şu şekilde olmalı:

"İstanbullu olmanın kriterleri; her şeyden önce toplumdaki kurallara uyan, insan haklarına saygılı bireyler olmak, İstanbul gibi bir dünya kentinin vizyonuna yakışacak bir biçimde, örnek bir İstanbul vatandaşı olmanın gerektirdiği hal ve davranışlarda bulunmaktır."

İstanbul, ancak böyle olursa; daha yaşanası bir şehir haline gelir. Hem görsel, hem de kültürel olarak.

 
Toplam blog
: 266
: 1321
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1982 yılında İstanbul'da doğdum. Açık Öğretim Fakültesi İşletme Lisans eğitimimi 2005 yılında tam..