Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '11

 
Kategori
Dilbilim
 

Usta: Anlamadığını anlamadığını anladığımı anladın mı? Çekirge: Pardon hocam? Usta: Zıt Erenköy!

Usta: Anlamadığını anlamadığını anladığımı anladın mı? Çekirge: Pardon hocam? Usta: Zıt Erenköy!
 

Anlamak, anlatmak, anlaşılmak zor zanaat doğrusu.


Anlamak olayı hakkında, özellikle de onun mantıksal formlarına ve yollarına dair, devasa bir uluslararası literatür vardır.

Bu yazımda, bunun çok ama çok küçücük bir kısmından, bir konuya dair müzakere eden iki kişinin birbirlerini anlayıp anlayamamalarının olasılık hesabından bahsetmek istiyorum.

Ancak öncelikle, gelin, birlikte 'anlamak' meselesine kuş bakışı bir bakalım diyorum.

Diyalog halinde olduğumuz muhatabımıza, ya da üzerinde çalıştığımız bir konuya lâyığıyla nüfûz edip edemediğimiz sorgulandığında, dört temel farkındalık ya da bilinç hali söz konusudur.

1 - Anladığını ya da anlamadığını anlama hali (ariflik kipi, bilgelik mood'u).

2 - Anladığını ya da anlamadığını anlamama hali (cahillikkipi /  mood'u).

3 - Anladığını ya da anlamadığını anlamlandırmakta zorluk çekmek hali (kafası karışık olmak kipi /  mood'u)

4 - Anladığını ya da anlamadığını anlamadığı halde, sanki anlamış gibi mesaj ve sinyal vermek ve üstüne üstlük bir de bu durumun farkında olmama, olamama hali (karacahil, zırcahil, echel, echel-i cühelakipi / mood'u)

Birisini, ya da bir şeyi anlamak söz konusu olduğunda ortaya çıkan temel bilinç hallerini, farkındalık durumlarını başlıklar halinde verdikten sonra, sıra, diyalog halinde olan iki kişinin birbirlerini anlamalarının, ya da anlamamalarının kaç durumda, kaç olasılık halinde oluşacağını mercek altına almaya geldi.

Evet, işte, 'iki kişinin ilişkileri, diyalogları sırasında yaşamaları olası olan birbirlerini anlama / anlamlandırma hallerinin  (mood, kip) bazıları:

1 - Anlamadığımı anladığımı anlamadığını anlamak,

2 - Anlamadığımı anladığımı anlamadığını anlamamamak,

3 - Anlamadığımı anladığımı anladığını anlamamak,

4 - Anlamadığımı anladığımı anladığını anlamak,

5 - Anlamadığımı anlamadığımı anlamadığını anlamak,

6 - Anlamadığımı anlamadığımı anlamadığını anlamamak,

7 - Anlamadığımı anlamadığımı anladığını anlamak,

8 - Anlamadığımı anlamadığımı anladığını anlamamak,

9 - Anladığımı anladığımı anladığını anlamak,

10 - Anladığımı anladığımı anladığını anlamak,

11 - Anladığımı anladığımı anlamadığını anlamamak,

12 - Anladığımı anladığımı anlamadığını anlamak,

13 - Anladığımı anlamadığımı anladığını anlamak,

14 - Anladığımı anlamadığını anladığını anlamamak,

15 - Anladığımı anlamadığımı anlamadığını anlamak,

16 - Anladığımı anlamadığımı anlamadığını anlamamak.

Şayet istenirse, yukarıda 16 tanesini paylaştığım hallerin geriye kalanları da hiç kuşkusuz listeye katılabilir. Ancak ben, daha fazlasının bu metnin sınırlarını zorlayacağına inandığımdan, şimdilik bu kadarıyla yetiniyorum.

Bu yazıyı tamamlamadan, son bir hususa daha değinmenin, bu metnin anlamsal bütünlüğü bakımından, faydalı olacağına inanmaktayım. 

'Anladığımı ya da anlamadığımı' anlamlandırmak söz konusu edildiğinde bir tutum daha vardır. O da, anlamdırmak noktasında, muhatabında tamamen aksi bir algı oluşturma gayreti içine girmektir. Bu argümanımla, anlamışken anlamadığı, ya da anlamamışken anladığı havası yaratmayı ve bu doğrultuda mesaj ve sinyal vermeyi kast etmekteyim.

Bu son tutum, gerçeklikle ters algıyı oluşturmaya çalışan kişinin, verdiği ters mesaj üzerinden bu mesajın ima ettikleriyle bir politik duruş / tarz inşa gayretinden başka bir şey değildir.

Yazımı, muhtevasına yakışan bir hüküm cümlesiyle tamamlıyorum:

Beni anladığınızı anladığımı anladığınızı anladığımı bildiğinizi biliyorum.

 
Toplam blog
: 297
: 1623
Kayıt tarihi
: 29.08.11
 
 

1958 Fatih / İstanbul doğumlu. Etiler Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü me..