Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Utangaç barbunyalar

Utangaç barbunyalar
 

Dünya tekke değildir. Her şeyi doğru yapmaya çalışan zihniyeti reddediyoruz. Yaptığımız şeylerin bize vereceği mutluluğa ve yaratabileceği olumsuzluğa bakacağız. Biz yazılarımızda kendine güvenenlerin tehlikeli sularda yüzebileceğini, yalnızca meleklerin var olduğu bir hayatın olamayacağını, şeytanla da ara sıra istişarede bulunmamız gerektiğini yazdık. Hayatınızdan yaramazlıkları, kaçamakları, küçük hata ve yanlışları çıkarın bakalım geriye ne kalıyor. İç babam süt babam, akşam sabah öt babam. Hayat bir zücaciyeci dükkânıdır. Hatta öyle ki bu dükkâna girdiğinizde o kadar çok çeşit olmalı ki ne alacağınızı şaşırasınız. Sadece iyiliklerle bakkal dükkânı bile açamazsınız.

Burada sorun bazı malları beğenmeyişiniz yani hayat olaylarının size zarar vereceğini düşünmenizdir. E bir zarar versin ki görelim. Devenin ayağına diken batıyor, çölde yürümesine bağlıyorsunuz. Deve tabii ki çölde yürüyecek, Alplerde slalom yapacak değil ya. Yani (ülkemin halkının malum durumu nedeniyle her satırda bir açıklama yapmam gerekiyor. Bu kelime de sayemde meşhur oldu gitti hahahahaha!) insanın doğası gereği yaptığı ya da yapmak istediği şeylerin yarısına sizler, birileri her neyse ayıp ya da yasak demişsiniz. Olumsuz fetva vermişsiniz. Biri merdivenden düşmüş siz koşmak iyi değil demişsiniz. Ben sizi mınnığıma bile takmıyorum ya takanlar var işte. Sokaklarda hiç koşan birini görüyor musunuz? Oysa ben kendimden biliyorum; bazen insan nefes nefese çocuklar gibi koşmak istiyor. Ama işte sizlerin içindeki bazı görmemiş, cahil angutlar dönüp dönüp bakmasa.

Sonunda sır çözüldü. İnsanlar kendileri bilmedikleri, görmedikleri, yapmadıkları, yapamadıkları şeyleri tuhaf karşılıyor, karşıdakini utandıracak şekilde tepki gösteriyorlar. Bisiklete binmiş köylü kadını İstanbul sokaklarında dolaşsın bakalım. Trafik durur, ambulans, polis çağrılır. Çünkü köylü kadınları bisiklete binmezler, eşeğe binerler. Eşeğe binmiş köylü kadını İstanbul sokaklarında aynı kargaşayı yaratır çünkü köylü kadın eşeğe binebilir ama Taksim’in göbeğinde değil, Karadere köyünde.

Çocukluğumda bazı sabahlar köyün tepesinde pijamalarıyla garip hareketler yapan bir adam görürdüm. Köylülere sordum, deli dediler. Şimdi hatırlıyorum şehirden gelmiş bu adam sabah sporu yapıyordu. Şimdi artık böyle kişilere deli denmez. Demek ki köylüler ilerlemiş, biz ya yerimizde saymışız ya da geri gitmişiz. Eşek üzerinde köylü kadınını niye ayıplıyorsunuz? İnsanların böyle hobileri olamaz mı?

Bir utanma, bir ayıp sanma dürtüsü yüzünden Türkiye’de örneğin çiçekçilik gelişememiş. Sokaklarda koşan birini görmediğiniz gibi (Bu arada zaten sokaklar pek koşmaya müsait değildir, hani koşması gerekti de… Kastımız dağda, bayırda, piknikte, şurada burada da insanlar, birilerinin onlara baktığını düşünerek özellikle kadınlar koşmazlar) eminim elinde çiçek olan birilerini de pek görmüyorsunuzdur. Ülkemizde sadece ölüye ve hastaya çiçek götürülür. Çiçekçi kızlar gazinolarda, meyhanelerde çiçek satarlar. Demek ki ayyaşlar çiçekten daha iyi anlıyorlarmış.

Oysa çiçek pahalı değildir. Hayatımıza güzellikler katabilir. Elinde çiçekle sokakta yürüyorsun. Adam anut angut bakıyor. Ama angut bir tane değil ki. Bozuluyorsun tabii ki. Ya ben gerçekten merak ediyorum, elinde çiçek olan birinin gülünecek, ayıplanacak, tuhaf karşılanacak neyi var? Herkes çiçek alsa. Sevdiklerine götürse. Çiçek sektörü alıp başını yürüse. Milyonlarca işsiz insanımıza bir kapı daha açılsa fena mı olur. Sırf bu modern hayata uyum sağlayamamış görgüsüzlerin yüzünden. Onları gül ağacına asıp ellerine de deve dikeni vereceğim. Herkes sevdiklerine ayda bir çiçek alsa. Bedeli karşılığında bir lira verse. Yılda 12 lira eder. Bu, bir milyar dolara yakın ek iş alanı yaratır. On binlerce gencimiz iş sahibi olur. Yılda vereceğiniz 12 lirayla. Ülkemizdeki işsizliğin göremediğimiz nedenlerinden biri de halkımızın yaşamayı bilmemesidir. Düşün senin her ay sevdiğin birine 1 lira verip çiçek alman 1 milyar dolarlık ek yatırım sağlıyor. Hayata katacağı güzellikler de cabası. Ayda bir de olsa bir dal çiçek vereceğin sevdiğin biri yoksa ne yapayım ben.

Kahreden bir ilişki… Yaşamak için paraya ihtiyacımız var ve parayı sağlamak için de yaşamımızı çeşitlendirmek zorundayız, bunun için de paraya ihtiyacımız var ama paramız yok. Sen muz yemezsen muz sektöründe çalışanlar aç kalır. Tek tek kişilere vurulduğunda küçük paracıklarla yapılan, herkesin sevdiği, istediği şeylerden başlamalıyız. Hem faydalı olmalı, hem de zevk vermeli ama en önemlisi gerekli olmalı. Her gün herkese bir bardak süt uygulaması hayvancılık sektörünün gelişmesine ciddi bir katkı sağlar. Bardağı 25 kuruşa herkes bir bardak süt içebilir. Hem herkes sağlıklı olur hem de günde 17 milyon, yılda yaklaşık 5 milyar dolarlık bir sektör doğar. Bu işleri uzaylılar gelip yapacak değil, bizim insanlarımız yapacaklar. 5 milyar dolarlık bir tarım yatırımı yüz binlerce insanımıza ekmek kapısı açar.“Ülkemizin içinde bulunduğu durum böyledir. Çocuklarımız işsizdir. Üretimin artırılması gerekiyor. Ayrıca zaten bu herkese gerekli…” şeklinde devletin öncülüğünde diğer tüm kurum ve kuruluşların desteği ile halk bu uygulamaya katılabilir.

Ağaç Hareketi ülke düzeni halkımıza onlarca yeni yaşam alanı açacak, hem hayatımız gelişecek, yaşantımız renklenecek hem de üretim alanları genişleyecek ve bütün bunlara bağlı olarak ekonomi gelişecek, işsizliği daha kolay yeneceğiz.

Bugün ülkemizde çalışma hayatı birkaç tane mesleğe odaklı. “Beni ne mühendisler, doktorlar istedi…” türküsü milletin hala dilinde. Öyle yeni iş, meslek ve sanatlar ortaya çıkaracağız ki doktorluğun, mühendisliğin esamesi bile okunmayacak. İnsanlar sağlıklı yaşamayı bilmiyorlar, o nedenle doktorluk revaçta. Yeni düzende zaten kaymakamlık, valilik, müdürlük gibi masa başı işleri yok. Ama tabii ki mühendis üretimin ana unsuru. Daha ziyade üretim, hizmet ve insanların yaşam kalitelerini yükselten alanlarda iş ve meslekler ortaya çıkarılacak.

Kar hesabı yapılmadan kişilerin geçimini sağlayacak her sektördeki (500’e yakın iş, meslek ve sanat) üretimler için halk eğitilip yönlendirilecek. Kişilerin ürettikleri ürünleri satma dertleri olmadığı için ( bkz. Dağıtım ve ihracat birimleri) üretip parasını alacak ve ihtiyaçlarını giderecekler.

Yapılan iş, meslek ve sanatların mantıklı olması da gerekmiyor. İnsanları mutlu etsin, eğlendirsin yeter. Hobi tarzı işler ülkenin her yanına alabildiğine yayılacak. Bir de bazı üretim alanlarının yapılan masrafları karşılayamayacağı yani ekonomik olmadığı durumlar olacaktır. Seri, büyük kapasiteli makine üretimi sanayi için olmazsa olmazdır ama her yerde ve her sektörde bunu yaparsanız 50 milyon işgücünü kum toplamak için Arabistan çöllerine yollamanız gerekir.

Bu, şu anda Türk ekonomisinin önemli çıkmazlarından biri. İnsanlar çalışmak zorundalar ve gelişen teknoloji nedeniyle onlara ihtiyaç yok. Üstelik teknoloji ve bilimi reddedemiyorsun. İşte burada bir yaklaşım(bu sözcük Ağaç Hareketi sistemlerinde çok kullanılıyor. Basit anlayışlarla karıştırılmamalı, geniş bir anlam içerdiği göz önünde tutulmalı) belirlemek zorunlu hale geliyor.

Yazılarımızdan da anlaşılacağı üzere üretimde kapasiteye göre üretim miktarı sınırlaması yapmayacağız ama zaten belli bir kalitede ürünü üreticiler isteseler de çok fazla miktarlarda(fabrika üretimiyle) üretemeyecekler. Buna rağmen yine de kazançları düşmeyecek çünkü bu sefer de kaliteden, farklı ürün seçeneklerinden kazanacaklar. Yeni fabrikasyon projeleri her bir üretim biriminde tek bir ürünün üretilmesi şeklinde hazırlanacak.

Bu durum Türkiye ekonomisini çıkmazdan kurtaracak bir fırsat yaratacak. Daha küçük on binlerce üretim biriminde değişik üretimler yapmak üzere milyonlarca insanımız reel sektörün bu yeni kanadına sokulacak. Yazılarımızda üretimde kapitalizmin, muhteşem girişim ruhu, rekabetçi, birbiriyle yarışan hep daha iyiyi daha kaliteliyi üretme yolunda Ağaç Hareketi ekonomi sistemlerine temel alınacağını söylemiştik. A yani fabrikasyon üretim ve B yani kişisel girişim alanı bir yandan makineler ve diğer yandan milyonlarca insanımız ülkenin dört bir yanında karıncalar gibi üretim yapacaklar.

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..