Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '15

 
Kategori
Felsefe
 

Ütopik bir Beden

Herkesin er veya geç bir gün dönmek istediği ,

Hayali gerçek Cibran-vari bir adası vardır…

İki ön iki arka, kürekle çekenler peri,

Varınca indirirler seni, yakarlar tekneni…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Yok-ada halkı, şölene gider gibi giyindi,

Beyaz giyinen, sadece başsız gelendi.

Önünde diz çöktü Cellat, altın bir kolye verdi;

“Ah vicdansız vicdanımdı, peşin sıra getirdi,

Senden af dilerim! lütfen bağışla beni!” dedi,

Mor-Thomas  alnından öptü onu, ve gülümsedi…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Adayı ilk görünce yüreği kabarıverdi,

İşte Mor-Thomas yazdığı ütopik cennetteydi…

Her okuyan ruhta silinmeyen bir yer edindi,

Sanki herşeyin herkese ait olduğu yerdi,

İhtiyaçlar karşılanacaktı, herkes emindi,

Orada ne zengin fakirdi, ne de fakir zengindi…

Hiçbir şeyleri yoktu, yani herşeyleri vardı,

Ekmek elden, su gölden, havaysa zaten adaydı,

Haydi söyleyin! daha büyük zenginlik varmıydı,

Oğlan sefalet çekmezdi, kızlar kaygılanmazdı,

Herkes özgür ve mutluydu, ve kadınlar kadındı…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

O adada , hayaldi gerçeğe karışıveren,

Mülkiyet ortaktır, mağaralarda resmedilen,

Ütopya ne güzel ada! sanki cennetten gelen,

Her ruhu özgür yaşatarak eşitleyen,

Acıları ve haksızlıkları kaldırıveren,

Baskıları yok eden, lüks tutkusuna son veren…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Her işe yeter, günde dört saat çalışıveren,

Yarı sabah, yarısı öğleden sonraya gelen,

Bilim ve sanat, eğlenceden önce yediveren,

Tiksinir, üzülür, her savaş anısı dinleyen,

Hoş yaşar, her şeyin tadını çıkarmak isteyen,

Mutludur, sevinçli sofrasına oturuveren,

Eh olmasın! para, mal, mülk, yok ki! geçinemeyen,

Bir düşler ülkesidir, mutluluk diyarı ada…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Foucault dedi ki; bedenim ütopyanın aksidir.”

Sabah uyandığında, işgal ediverilirsin,

Gözleri açtın bir kere! kaçamazsın dertlenme,

Değiştirsen kar etmez yerini, onsuz gidemezsin,

Dünyanın bir ucuna kaçsan, başedemezsin,

Örtünün altında büzüşsen, yokedemezsin,

Güneş altında bile bıraksan, eritemezsin…

Bedenin başka bir gök altında olmayan şeyin,

Ah! sayesinde vücut bulduğun mutlakiyetin…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

İşte bedenim! şu acımasız ütopyam benim,

Keşke umursamasaydım seni, misal gölgenim,

Ya da bir baca olsaydım, belki görmezim derdim,

Şimdi her sabah aynanın karşısıdır gözlerim,

Muşmulaşmış bir surat, kambur, yaşlanan bedenim,

Mankafamın bu çirkin kabuğunda, kafesteyim,

Müebbet yemiş deri altında çürümekteyim…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Oysa olduğundan da güzel, ütopyam cenneti,

Bedensiz bir bedendir! o sahip olduğun yeni,

Güzel mi güzel! duru mu duru! sonsuz güvenli,

Perilerin, büyülerin, hep iyiler ülkesi,

Görün ya da görünme! sensin o ada prensi…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Bedeni niye silmek ister, ölüler ülkesi?

Mumyayken Mısır’da, en büyük kralın bedeni,

Zamanın ötesinde, daimiyken ütopiği,

Silahsız kalmış kralların, altından maskesi,

Bitmeyen bir gençlik, Tanrı gibi ölümsüz hali…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Ortaçağdan mı, bedenin hüzünlü ütopyası?

 Bende ikamet eder, ondandır ruhun sarması,

Bazen kaçmak ister!  düş görmek için uyuması,

En son kaçışı! ben ölürken hayatta kalması…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Ruhum ne güzelsin! Beyaz ve temizdir saflığın,

Tek kabusun! bedenin kirletmeye kalkması,

Varsın ha kirlensin! nasılsa bir erdem olası,

Kutsal binbir jest var! kolaydır ruhun arınması,

Bundandır!  beden çürürken, ruhun hep yaşaması…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Ey tüm ütopyalar sevinin! bedenim kayboluyor,

Üflenip püflenip, mum alevi gibi yok oluyor,

Ruhlar, periler, büyüler onu almak istiyor,

Ağırlığı, çirkinliği üfürün, ben doluyor!

Hatta gözü ışık süzen, bir anka kuş doğuyor…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Bedensin sen! yeniden haykırsan; “ben kolay ölmem!”

“Unutma! Var dünyaya açılan iki pencerem!”

“Biri içeri, biri dışarı, bundan hep görmem!”

Başımın tatlı belası! senden vazgeçemem…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Ancak parmaklarımla yokladığım, kafatası

Bir ayna hilesiyle görebildiğim, sırt kası,

Aynaların serabında, bir hayalet parçası,

Koşar, arzular, ta ki, acıdandır sızlaması,

İşte o zaman, bir yıkıntı hal alır, yapısı…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Ey ütopya! Bedenin kendisinden doğmuş olan,

Sonra döndüğünde, bedenin aleyhine yalan,

Şahitlik ederek, onu silmeye doğru koşan,

En eski ütopyalardan biri, dünyayı yutan,

Bedenlere karşı, efsanelerin kalbinde yatan…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Dövmeler yaparım, boyanır,  maskeler takarım,

Gizli görünmez güçlerle, iletişim kurarım…

Bilmecesi şifrelenmiş, gizli bir dil, kutsalım,

Kim bilir! ya Tanrılardır, yalvarıp yakardığım,

Ya da diri bedence, sonsuz arzuladığım…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Belki de bedenim! her zaman başka bir yerdesin,

Hatta dünyadan bile, daha başka ellerdesin,

Ya da alemin,  sıfır noktasında bir sessin,

Hiçbir yerde değil, yerkürenin yüreğindesin,

Ah güneşin şehri! Gerçek ve ütopik bedenim…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Turuva da beden yokmuş! Kalkmış kollar, bacaklar,

Homerosta bir tek gördük, kadavradan vücutlar,

Aynalardan öğrenirler bedenleri çocuklar,

Ütopik saflığı bozar, aynalar, kadavralar,

O ütopya üstüne kapanıp, bedeni saklar…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Sevişirken hissettiğim, ütopik varoluşum,

Sihirli ellerimle, ne güzeldir dokunuşum,

Parmaklarımın okyayışı, zevkten kayboluşum,

Öte dudağın serinliğinde meşke doluşum,

İşte bu yüzdendir, bir bakışla hep mahvoluşum…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

Aşk ve ayna, birde ölüm! birlikte kardeşmiş,

Bedenimin ütopyasını hemen dindirmesi,

Susturup, kutuya kapatıp sakinleştirmesi,

Hatta tehlikelere rağmen seviştirmesi,

Demek ki bu yüzdenmiş! sevişmek aşta bedenmiş…

Bir daha unut! İstesende dönemezsin geri,

Zaten hiç kimse terketmemiş ki, o cennet yeri,

Ütopik bedende yaşar, gerçek hakikat eri…

 

(ABBA: 9 Temmuz 2015, Gümüşlük Otel, Tavşan Adası anısına… Benimde var ütopik bir adam. Tavşan da derler, Asarlıktır adı. Gümüşten bir denizin ortasında. Cennetten bir güzelliktir altı. Bin yıllık ilahiler yükselir hala. Bu yüzdendir üstüne kapanan. Ütopik bedenimin sarsılması…Selahattin YILDIRIM hocama en derin sevgi ve saygılarımla…)

 
Toplam blog
: 156
: 390
Kayıt tarihi
: 04.10.13
 
 

Ayça Marangoz Coşar, Üniversite, Akademi istanbul, Gazeteci Abbas COŞAR , Mektebi Mülkiye, Ye..