Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '06

 
Kategori
Edebiyat
 

Ütopya - Heterotopya - Otopya

Triyalektik Bir Okuma İle Poliyalektik Bir Küsuratlı Mantığa Ulaşma Çabası

Kaynaklar: Ursula K. La Guin, Mülksüzler, çeviren: Levent Mollamustafaoğlu, Ağustos 1997, beşinci basım, 350 sayfa, Metis Yayınları.

Samuel Delany, Triton, çeviren: Metin Çetin, Aralık 2000, 400 sayfa, Metis Yayınları.

Ütopya

‘Mülksüzler’i ilk okuduğumda 1990 yazıydı. O günden bu yana onun üzerinde kez okudum. Her kezinde beni farklı etkiledi. Ana eklemler:

· Romanın esas kahramanı bir erkek.

· En önemli idol ise, bir kadın ama ölü.

· Kadın-erkek karşıtlığı, tam da erkeklerin kadınlara bakış açısını içeriyor: Erkek entellektüel ama kadın yaşamcıl…

· ‘7-1-8-2-9-3-10-4-11-5-12-6-13’ gibiki bir zaman dizisi ise, henüz hiçbir edebiyat yapıtında görmediğim bir zaman kurgusu içeriyor. Mekan kurgusu da özgün ama tasarlanabilir durumda kalıyor…

Heterotopya

Michel Foucault (kitaptaki alıntıdan ayıklanmış alıntı): “Ütopyalar söylemlerin oluşmasına olanak sağlar ve dilin en belirgin özelliklerini içinde akar. Heterotopyalar konuşmayı kurutur, sözcükleri yolunda durdurur, dilbilgisinin olanaklarına kaynağında karşı çıkar ve mitleri yıkar.”

Romandaki ‘hetero’, en çok cinsellikteki ‘öteki’ye gönderme yapıyor; öyle hedeflese de, dili dağıtmıyor. Katastrof Kuramı’nı ve Muğlak Mantık’ı teğet geçerek ıskalıyor. Cinsellikteki ondalıklar, yani küsurat, tam sayılar (ya da birler), yani ‘kadın’ ve ‘erkek’ değildir.

Eksik olan, yalan aldatma, kıskançlık gibi işin çirkin yüzleri… Bir tek finalde yalan var. Oysa, gerçek yaşamda kadın-erkek ilişkisi (aslında aile, yani anababa-çocuk ilişkisi de) yalan dolandan ibarettir. Hemen tüm iktidar söylemlerinin kaynağıdır, dolayısıyla faşizmin de… Kimse demokratik bir kadın-erkek ilişkisinin nasıl bir şey olacağını sormuyor. Tabii ondan önce ‘ben neye eşitim’ sorusunun yanıtlanması gerek ki denklem iki taraflı olarak kurulabilinsin.

Heterotopyanın ironik ikilemi, aslında ütopyanın yapması gerekeni yapması ve matematiksel bir söylem düzleminde seyretmemesi (her ne kadar onu sürekli ihlal ediyorsa da)…

Altbaşlık: Post-modern Muğlaklık

“A eşittir B demek; A, B ile karıştırılıyor, demektir.”

Yazarın Andy Warhol’u tanıyıp tanımadığını çok merak ettim. Romanın yazıldığı yıl, tam da ABD’nin post-modernizmi zirveye çıkardığı yıldır (bunu 25 yıl sonra saptadığımı belirtmek gerek.) Warhol da anlamsal açıkseçiklik olmadığını önesürerdi.

Otopya

Benim seks ütopyamın, yani otopyamın temel özelliği, birbirine eklemlenen, yani yaşam pratiğinden dolayı istiflenen boş kümelerden oluşmuş olmasıdır… ‘Poliseksüel-agamist’ de denebilir, ‘aseksüel-poligamist’ de… Çünkü çoğulluklarım ve değillemelerim, istemeden ana akış çizgisinin dışına kaydı.

Başka bir gezegen mekanı, bende / zihnimde tamamen ‘de facto’ bir durumdu. Dünyadan nefret ediyordum. O zamanlar başka gezegen sistemleri olduğu bilgisine henüz ulaşamamıştım, onun için beynim yeni bir gezegendi.

‘Bir’in bulunması, tarihte altı bin yıl aldı ama ‘sıfır’ın bulunması, dört bin yıl daha aldı. Cinsellikte bir nedir? Sıfır nedir? Bir, iki midir? Cinsellikte bir ve iki bulunmuştur ama sıfır henüz bulunmamıştır. Sıfır nedir? Her iki cinsteki aseksüalite mi? Frijidizmi mi(tanımlanmamış olarak erkekteki hali de dahill)? Yumurtlamayan dişi mi (yarışma için aybaşını geciktiren sporcudaki gibi)? Menisiz erkek mi? Her iki cinsteki kısırlar mı? Platonik cinsellik mi (aşktan söz edilmiyor)? Evliliksiz çocuklar mı, çocuksuz evlilikler mi?

Ütopya x Heterotopya

İki roman arasındaki temel çelişki / çatışkı yazarlarının cinselliğinde. Tuhaf olan, erkek olanı daha sonra yazmış ve kadına atfedilen dolambaçlılığa çok haiz. Ama Le Guin’in o loş, ayaz, derin cinsellik anlayışı bir tuhaf ve benzersiz…

Erkek yazarın saptadığınca, kadın tam sayı iken, erkek yazar küsuratlı… En basiti, cinsellik düalizminde / diyalektiğinde ellinin üzerinde olası durum saptıyor. ‘homo x hetero’, ‘a – mono – bi – tri- poli’, ‘bio – nekro’, ‘pedi – x – geri’, ‘homo – zoo’ seçenekleri yeterince, permütasyon ve kombinasyon içeriyor zaten… Bunlara bir de tek bir kişinin zaman içinde alabileceği onlarcaya varan konum eklenirse, işin nerelere varabileceği hesaplanabilir. Üstelik; bunların hepsi dünya tanımlı, Güneş Sistemi dışı olasılıklar yok / tanımlanmamış.

Otopya x Ütopya-Heterotopya

Otopyamın özgünlüğü, boş kümeliğinin onların dolu kümesini değilleyebilmesi… Değilleme, onların elden kaçırdığı yeti… Kendi yeranlarıyla çok kısıtlılar, aşkınlık ötelemeleri yok… Metnin 1970’lerde yazıldığı sırıtıyor, keza Doris Lessing’inkiler de öyle (Canopus Arşivleri)… Neden belli: Beklemedikleri bir başkalaşım geldi, onlar değişimi ıskaladılar ve kültürel fren işlevi gördüler. (Lessing 25 yıl sonra, feministlerin erkeklere çok haksızlık ettiğini söylemiş.)

İkirciklilik Bunun Neresinde?

Her iki roman da ikircikli filan değil… Ana akış söylemine kendi ana akış söylemini dayatıyor yalnızca… Aradan geçen 25 yılda ikisinin de mit olmasından belli değil mi? (Kaldı ki kendi geleneğini yaratıp orada kalan öncü, yani yalnızca yeni bir gelenek olmak, yalnızca bilimkurguya değil, örneğin modern dansa da özgüdür.)
Kaosa ve Geçici Muğlaklığa Çıkış

‘Mülksüzler’ eleştirimde belirtmiştim. Diyalektikten triyalektiğe geçiş, tam sayılı Aristo Mantığı’nı kendiliğinden terk etmek anlamına gelir. Bugünkü matematik, nedense küsurata kendiliğinden kaos kaplamı / kapsamı yüklüyor.

Kaldı ki bir düzen bozulduğunda, küsuratlı düzenler yerine, kargaşa çıkması da tarihçe momentleriyle çakışıyor.

Kadın başlamadı. Başlamasının gecikmesi üzücü ama başlayacağı da besbelli. Ortalık sallanıyor. Artık Dünyada milyonlarca özgür kadın var. Tüm istatistiklere karşın, içlerinden biri ikisi mutant olacaktır. En uygun örnek, bilimkurgu romanı yazarı kadınların olması…

Bu sav-karşısav ikilisi, tanım söylemini yanlış yerde kurmuş. Elbette yenileri de kurulacaktır.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..