Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '08

 
Kategori
Haber
 

Uyarıyorum, değiştiremezsiniz…

Uyarıyorum, değiştiremezsiniz…
 

Devlet adamı konumunda bulunanların <ı>“Efelenme” hakları yoktur. Onlar ancak akıllı, sakin, iradeli ve kararlı davranmak zorundadırlar.

Devlet yönetiminde <ı>“Efelenme” olmaz.

Bunu saptadıktan sonra, Sayın Başbakan’ın her hangi bir <ı>“Hukuk” bilgisi geçmişi olmadığını da söyleyerek konuyu açalım.

Sayın Başbakan ne diyordu, hem de ülke dışında?

<ı>“Siyasi simge olsa ne olur? Yine de yasaklayamazsınız.”[1]

Arkasından da ekliyor <ı>"Bunun çözümü çok kolay. Otururuz beraberce mutabık kaldığımız bir cümleyle bu çözülür."

Yani, Sayın Başbakan’a göre <ı>“Bir cümle ile çözülecek” kadar basit bir mesele.

Hayır, değil <ı>“Bir cümle” ile “B<ı>in cümle” ile de uğraşsanız, çözemezsiniz. Tabi eğer <ı>“Hukuk devleti”nden söz ediyorsak. Eğer Anayasanın varlığından ve içeriğinden söz ediyorsak, eğer Anayasa’yı ve temel ilkelerini tümden ortadan kaldırmayı amaçlamıyorsak… <ı>“Bir cümle ile” değil “B<ı>in cümle” ile bile değiştirmek olası değildir.

Acaba diyorum Sayın Başbakan, Anayasa denilen yazılı metni okumuyor mu? Acaba Sayın Başbakan, Anayasa denilen metnin <ı>“Başlangıç” bölümü ile ilk üç maddesini içine sindiremiyor mu?

Anayasamızın <ı>“Başlangıç” bölümünden size iki paragraf aktaracağım, bir kısmını kalın harflerle ve altını da çizerek.

<ı>“Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;”

<ı>“Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;”

Bir de Anayasamızın 2. ve 4. maddesini tekrar hatırlayalım, ondan sonra da diyeceğimizi diyelim…

<ı>

<ı>II. Cumhuriyetin nitelikleri

<ı>MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

<ı>

<ı>IV. Değiştirilemeyecek hükümler

<ı>MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

<ı>

Eğer yukarıdaki yazılı olan anlatım, Anayasamızın <ı>“Başlangıç” bölümünde ve hemen başındaki maddelerinde varsa, öyle <ı>“Bir cümle ile” hiçbir şeyi halledemezsiniz, ama halledeceğiniz bir şey vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tümden halledersiniz.

Anayasanın orasına burasına, bu amaçla <ı>“Bir cümle” olarak eklenecek her ifade, hem başlangıç bölümüne, hem de Anayasanın 2. maddesine <ı>“Aykırılık” oluşturur. Dolayısıyla da, eğer <ı>“Hukuk devleti” denilen bir şey varsa, o zaman <ı>“Anayasa Mahkemesi”nden döner geri gelir ve ülkemin milleti, yeni bir rahatsızlığın içine düşer.

Eğer Sayın Başbakan ve partisi ve ona <ı>“Oy” kaygısı ile <ı>“Payanda” olma hevesinde olan MHP’nin ve Genel Başkanının böyle bir rahatsızlıktan çıkar bekliyorlarsa, konu kalmamıştır.

MHP, aşağıdaki Anayasanın 10. maddesine fıkra eklenerek konun çözüleceğini varsayıyor. Halihazırda madde şöyle…

<ı>X. Kanun önünde eşitlik

<ı>MADDE 10.<ı> – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

<ı>

<ı>Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

<ı>Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

<ı>

<ı>Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

<ı>Bir de ekleyerek yazalım…

<ı>

<ı>X. Kanun önünde eşitlik

<ı>MADDE 10.<ı> – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

<ı>

<ı>Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

<ı>Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

<ı>

<ı>Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

<ı>

<ı>(Eklenecek ifade)<ı> <ı>D<ı>evlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetinin sunulmasında ve bu hizmetlerden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.

<ı>

İşte <ı>“Bir cümle” olarak MHP’nin tasarladığı bu ifadedir.

Eklenecek bu <ı>“Bir cümle ile” hem üniversitelerde <ı>“Türban” olayını çözeceklerini, hem de tüm kamu kurumlarında başörtülü veya türbanlı kadınların <ı>“Eşitlik ilkesi” adı altında çalışmasına olanak sağlayacaklarını düşünmektedirler.

Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 85 yıllık geçmişi, laik yapısı, Atatürk İlke ve İnkılâpları yerle bir edilecektir.

Ondan sonra da…

Artık <ı>“Osmanlı dönemi” kıyafetlerine dönmemiz, sarık, fes, cübbe, kalpak, kara çarşaf ve bu arada Atatürk düşmanlarının daha da abartmasını nasıl önleyeceksiniz?… Kıyafet yasasına, modern yapıya aykırı ne kadar kıyafet varsa, her tarafta, üniversitede, kamu kurumlarında ve hatta ilkokuldan başlayarak tüm eğitim kurumlarına kadar yayılacaktır.

Uyarıyoruz da, anlayan var mı acaba…

<ı>18 OCAK 2008

<ı>



[1] Örnek gösterdiği Avrupa örneklerinde bazı siyasi simgeleri kullanmak yasaktır.

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..