Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '08

 
Kategori
Siyaset
 

Uygarlık, yurtseverlik, ulusallık ve dünyada tekulusçuluk ütopyası üzerine

Uygarlık, yurtseverlik, ulusallık ve dünyada tekulusçuluk ütopyası üzerine
 

Machu Picchu Antik Kenti


<ı>Ulus ve vatan; ortak uygarlık, dil ve kültürün tarihsel bir çevrimle bir merkezde kümelenmesidir

İnsanoğlunun sosyalleşme düzeyine baktığımızda, karışık şehir yaşamı içerisinde oldukça yoğun, bir o kadar da karmaşık gereksinmeleri vardır. Tüm karmaşıklığın içerisinde bireyin esas ve en önemli ihtiyacı önce beslenme ve ardından barınmadır. Bunları sağlayamayan birey varlığını sürdüremez. Tek bir bireyden yola çıkıp, evrimsel bir zorunluluk ile bireylerin bir araya geldiği toplumsal oluşumları düşündüğümüzde de barınmanın ve beslenmenin varlık sorunu olarak ortada durduğunu söyleyebiliriz. Çoğunlukla aynı dili konuşan, kültürleri birbirine yakın ve yaşayış tarzı itibariyle ortak bir noktada buluşabilen topluluklar, yaşamsal varlıklarını bir yönetim erkiyle sürdürürler ve devlet olarak tanımlayacağımız bir yapı haline gelirler; bir devletin var olabilmesi, ancak bir yerde konumlanması ile mümkün olabilir. O halde, bireyin barınma noktası şeklinde tanımlayacağımız yerleşim yeri, yönetim erkiyle birleşmiş bir topluluk için “bu vatandır” deriz. Vatan içerisinde, ortak bir hedef çerçevesinde birleşebilen bireylerin oluştuğu topluluğa ise “ulus” diyebiliriz. Bu hedefin ne olacağını o ulusu oluşturan bireylerin dinamikleri belirler. Ne olması gerektiği ise aydınlanma ve uygarlaşma sorunudur.

<ı>Ulus ve o ulus için ortak bir hedefin belirlenmesi

Ulusu bir arada tutan bağlayıcıların güçlülüğü, o ulusu oluşturan dinamiklerin ortak hedeflerde buluşabilme heyecanı ile paralellik gösterir. Bu noktada, bu hedeflerin ne olması gerektiği sorusu, sorulması gereken ilk soru olmalıdır. İnsanoğlunun, düşünsel aydınlanma süreci ile elde ettiği kazanımların daha da ileriye götürülmesi; bilim, sanat ve teknoloji dallarında gelişme gösterilmesini sağlayacak önlemlerin belirlenmesi; demokrasi, insan hakları ve hukuk gibi evrensel kavramları da içerisine alacak politikaların geliştirilmesi ana hedef olmalıdır. Bu hedefler ve politikalar, toplumun her birimince adil ve eşit paylaşılmalı ve özümsenmelidirler. Dogmaları değil, bilimi referans alan, ezberci değil, araştırmacı, kendi özgür iradesiyle doğru kararlar verebilen nesiller yetiştirebilen eğitim sistemi için çabalanılmalıdır.

<ı>Ulusçuluk ve vatanseverlik vurgusu, kültürlerin ve uygarlık miraslarının sahiplenilmesi kaygısı taşımalıdır

Bir ulusun üzerinde yaşadığı topraklar, tarihsel bir süreç içerinde farklı kültürlerin, uygarlıkların ve ulusların da toprağı olabilmiştir. Bu aşamadan bakarsak, o toprağı vatan edinmiş bir ulusun ulusallık kavramı, tarihsel bir miras olarak değerlendirilmelidir. Tarih boyunca, o topraklarda yaşamış diğer toplumların kültürleri, uygarlık mirasları, o toprağı vatan edinmiş ulusun da ortak paydası olmalıdır. Vatanseverlik, ortak mirası koruma, savunma ve devam ettirme kaygısıyla açığa çıkan insani bir duygudur. O halde, vatansever bir insan yukarıda vurguladığım hedeflere varma gönüllüğüne erişebilmiş kişidir.

<ı>Global ekonomi; para, sermaye ve hammaddenin daha güçlü uluslara transferidir

Para, sermaye ve hammadde olmadan kalkınmanın olamayacağı bellidir. Kütlenin korunumu kanununu hepimiz biliriz. Aynı şekilde para ile sermayenin korunumu kanununun da varlığını düşünebiliriz. Dünyanın bir noktasında, para ile sermaye ne kadar yoğunlaştıysa, başka noktalarda o kadar seyrekleşmiştir. Ortak kültürün ve uygarlığın eşit paylaşımından bahsedebiliyorsak, paranın, sermayenin ve hammaddenin de olabildiğince eşit paylaşımından söz etmeliyiz. Dünya gerçekliğinden günümüze baktığımızda, para ile sermayenin kimsenin hatırı için yer değiştirmediğini görebiliriz. Dünya üzerinde bulunan tüm devlerin çıkarları bu noktada çatışmaya başlar. Nüfuz, para, sermaye ve hammaddenin elde edilmesi çabası ile açığa çıkan tüm uğraşlar, ne yazık ki insanlığımıza açlık, yoksulluk ve çatışma olarak geri dönmüştür. Dünyamızın geldiği noktada, para ile sermaye, globalleşme kavramı ile güç kazanmıştır. Globalleşme ekonomisi, paranın baskın ve güçlü olan kısmına transfer edilmesi işlemidir. Direnme noktasında ise güç kullanımı söz konusudur. Düşünsel aydınlanma ile insanoğlunun kazanmış olduğu evrensel kavramlar, insanlığın bu durumuyla tezat oluşturmaktadır. Gelişmiş olmak, zengin olmak, teknolojik olarak üstün olmak, uygarlık tanımı ile eş anlamlı değildir. Bugünkü globalleşme kavramı, insan uygarlığının gelişmesini terse çeviren politik bir durumdur.

<ı>Globalleşmeye alternatif tek ulus ütopyasının gerçekleştirebilmesi

Fransız sosyalistlerinden Jean Jaurès : “Yurtseverliğin azı enternasyonalizmi zayıflatır, yurtseverliğin çoğu enternasyonalizmi güçlendirir. Enternasyonalizmin azı yurtseverliği zayıflatır, enternasyonalizmin çoğu yurtseverliği güçlendirir.” demiştir. İlk bakışta bu sözler, karadan uzakta bir yerde, dalgalı bir denizin ortasında kalmış bir kişinin karanın ne tarafta olduğunu bilememesi kadar bir belirsizliği duyumsatır. Yurtseverlik kavramı ile tek ulus kavramının birbiriyle çeliştiği düşünülebilir, birbirine zıt kavramların nasıl olur da birbirini güçlendirebilir diye sorgulayabiliriz. Ancak daha üst noktaya çıkarsak, insanoğlunun tek ulus olabilme becerisi içerisinde, ulusun tüm katmanlarını sevebilme, ortak kültür ve uygarlığın mirasını paylaşabilme zorunluluğu vardır. Tek ulus bilinci ile o noktaya ulaşabilen insanoğlu, ulusunun içerisinde bütünleşik halde bulunmak zorundadır. Ulus bilinci ile ortak kültürleri kucaklayarak, insan uygarlığının mirasçılığını paylaşmaktan söz edebiliyorsak, dünyada bu hedefi benimseyebilmiş ulusların çoğalması gerektiğinden de bahsedebiliriz. Aynı bağlamda, insanoğlu öncelikle kendi vatanında bunu uygulayabilecek kanalları açık tutarsa, bağımsız olursa, uygarlığın, düşünsel evriminin, kişisel özgürlük ve hakların gelişmesini sağlayabilirse, özgür ve aydınlanma düşüncesi açısından hedeflerini ortaya koyabilirse, kalkınırsa, aynı hedeflere ulaşabilmeyi hedefleyen başka uluslarla da bu hedefi paylaşırsa, ancak bu aşamadan sonra adil ve eşit bir tek ulus kavramından söz edilebilir; tek ulus ütopyasının, gelecekte bir zamanda gerçekleşebilecek düşünsel bir evrim olduğu kanısındayım.

Tek ulus ütopyasının matematiksel formülü

Kendi düşünsel bakış açımla, dünyada tek ulus kavramının matematiksel formülünü hazırladım.

A = Tek ulus
B= Uygarlığın ortak mirası ile şekillenen ulus bilinci
C= Bir ırkın sürekliliği ile şekillenen milliyetçilik bilinci
D= Irkçılık
E= Faşizm
F= Hümanizma
H=Günümüzün globalleşme politikaları
k= Güçlü devlet çıkar katsayısı

A farklı H olmak üzere;

H = k*E – F - B

A= F * B + A / C^2 + A/D^4 + F * A / E ^6

Görüldüğü gibi, A tek ulusçuluk, F ile B birbirini doğrusal oranda çoğaltır ve A’yı arttırır; C, D ve E’in küçülmesiyle, A karesel oranlarda hızlı bir şekilde artar. Ayrıca son kısımda A’nın yanında bir F çarpanı vardır. F hümanizma, E faşizm ile ters sinerjiye sahiptir ve E azaldıkça A’yı doğrusal bir hızla arttırır.

-
Bir önceki yazımdan devamla : Uygarlık, düşünsel özgürlük ve insanlığın gelişimi
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=131742


 
Toplam blog
: 136
: 1494
Kayıt tarihi
: 16.02.07
 
 

Yaşam ışığını 1968 yılında Bafra’da gördü. İnşaat Mühendisi ve aynı sektörde yazılım geliştiren bir ..