Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Uzaklar

Uzaklar
 

http://www.milliyet.com.tr/content/galeri/yeni/


Sevginin önünde durur ‘uzaklar’ her daim. Her ilişkiye musallat olmayı başarır bir şekilde. Kurtuluş yoktur gidecektir aşıklardan biri her hangi önemli bir sebepten dolayı uzaklara.

Gidecekti. Gitmesi gerekiyordu, gitmeliydi de. Yine de iç geçirdi, gitmese ne vardı. Yakında dönecekti biliyordu. Yakın zaman nasıl bitecekti, o zamana nasıl katlanılacaktı? Düşünüldüğünde basitti aslında, okula ara verilmişti, burada kalması her geçen gün masraf demekti. Zaten zar zor yetiyordu parası. Gitmeliydi, evet mantıklı bakınca gitmesi gerektiği kesindi.

Sabah erkenden kalkmış koştura koştura gelmişti sevdiğinin yanına. Pek özenmemişti makyajına falan şimdi laf etmeseydi bari aksi adam... Kocaman bir demlikle demlenmişti çay. Sindire sindire içilecekti. Gidecekti birkaç gün içinde sevdiği. Çay dahi sindire sindire içilmeliydi, tadına varılmalıydı her anın. Öyle yapmaya karar verdi o da. Daha çok haz alıyordu çaydan...

Acı bir şeydi sevdiğini uğurlamak uzaklara. Geri döneceğini bilseniz de, uğurlayan olmak çok zordu.

Doldurdu yeniden çayları. İki haftadır süren finallerin ardından, neredeyse zorlukla açılan gözlerinin içine girmek istiyordu sevdiğinin. Sokuldu iyice çaylarla birlikte. Şimdiden özlemeye başlamıştı bile… Uzun uzun konuştu ilişkileri üzerine ve söz verdi bu kez sıkmayacaktı sevdiğini uzaklardayken. Yormayacaktı gereksiz kıskançlıklarıyla… Yerli yerine oturmuştu her şey, gitmek gerekiyorsa gidilecekti. Hem ilk değildi, daha önce de uğurlamış bir kaç kez. Her uğurlamanın ardından, bir sonraki daha basit olacak diyordu kendine. Olmuyordu, her ayrılık diğerinden daha çok acı veriyordu. Yine de alıştığını söylerdei sevdiğine...

Muhabbete dalıp unutulan kahvaltıyı hatırladılar birden, çaylar yeniden dolduruldu, bir kaç zeytin-peynir daha yendi. Geçirdikleri güzel anlar hatırlatırlayıp, gülündü, eğlenildi, hüzünlenildi… Güzel günlerdi her biri.

Telefon çaldı, konuşmaya daldı sevdiği. Arayan uzaklardan bir akrabaydı ve konu git gide ilginçleşiyordu. Amerika’dan falan bahsediliyor, masraflar konuşuluyordu… İyice kulak kesildi, hele bir tam anlayabilseydi. Görüşme sona erer ermez sordu; nerden çıktı tatlım şimdi Amerika işi?

“Bilmiyorum güzelim, ama olursa gidebilirim” cevabı ‘uzaklar’ı daha bir uzak yaptı. Çatıldı kaşları, düştü omuzları. Yormuştu sanki telefon görüşmesi onu. Artık emindi uzaklar hep olacaktı hayatlarında. Gitmesi gereken gidecekti, gitmeliydi. Anlaşılmayacak bir şey yoktu fakat nasıl anlatacaktı bunca mantıklı şeyi gönlüne? Üstesinden gelebilir miydi kuş gibi çırpınan kalbi, uzaklardayken sevdiği? Bir iki tartıştılar, koydu son noktayı delikanlı; şartlar uygun olursa giderim, seni de alırım.

Uzaklara alışmıştı da daha uzaktı arık hayallerindeki uzak, dönülmesi daha zor.

Uzatmalı kahvaltı bitmiş, gitme vakti gelmişti. Ortalığı toparladı ağır usul. Çıktılar. Minibüs yerine yürümeyi tercih ettiler, her anını değerlendirmek gerekti artık zamanın. Yaklaşmıştı sevdiğinin gitme vakti. Yürümek iyi gelmiş olmalı ki; elinde sevdiğinin ilk gülü, karma karışık zihni, yüzünde gülücüklerle uğurladı sevdiğini gitmezden evvel …

Murat aydemir

 
Toplam blog
: 127
: 902
Kayıt tarihi
: 06.12.07
 
 

Gazeteciliğe az çok bulaşmış, memleket meselelerini ve dünya gündemini takip eden, okuyan yazan b..