Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Uzaklara mektup

Uzaklara mektup
 

...


Seni şimdiden çok özledim canım benim.

Aslında senden uzak kaldığım her dakikada seni ne kadar çok benimsediğimi anlıyorum. Sensiz yaşadığım nadir şeylerden mutluluk duyuyorum… Sokaklarda yürümek, bir yerlere gitmek yalnızca senin varlığını hatırlatıyor bana. İçinde adının geçtiği her cümlede yüzüme güzel bir tebessüm yayılıyor. Sonra düşünüyorum; yanımda olmasan bile aslında ne kadar içimde olduğunu…


Birilerinin hep bizi örnek alarak yollara düşmeleri zaman zaman komiğime gidiyor. Çünkü sen ve ben gibi olamayacaklarını daha anlayamamışlar. Senin gibi özü sözü bir, fedakar, özverili, gözlerinin içi gülen, karşındakini kendinden daha çok düşünen birinin olabileceğini düşünmüyorum doğrusu…


Senden gelen, senin olan her şeyi seviyorum. Bitmiş parfümünü koklamak bile huzur veriyor bana. Gözlerimi kapatıp da o kokuyu içimde hissettiğimde, yüzün canlanıyor. Önce o güzel gözlerin, gülen dudakların, küçükken hokka(!) olan o çirkin burnun: ).


Resimlerimize baktım gittiğinden beri. Orada burada çekilmiş resimler. Ama bir tanesi var ki daha önce hiç dikkat etmemişim ona… Ben elimdeki notlarla boğuşurken çekmiş biri resmimi. Arkada sen çıkmışsın… Öyle bir bakmışsın ki bana. Bir anda gözümden tek bir damla yaşın akmasına mani olamadım dersem de kızma bana. Sarmış sarmalamış, korumana almışsın bakışlarınla. Melek gibi yani… Sanki benim yanımda ki koruyucum gibi çıkmışsın…


Daha çok başlarda bir gece aniden uyanmıştım uykumdan hiç unutamadığım bir gece olacakmış meğer o gece. Telefonumu elime aldım ve sana mesaj atmak istedim… Benim o büyülü kelimeleri yazmama fırsat vermeden telefonum titredi. “ Uyku tutmadı sana mesaj atmak istedim. Sanırım üstün açılmıştır güzel gözlüm…” Şaşkınlıkla baktım telefona. Sen ve ben olmaktan sanırım o zaman çıkmıştık. Aynı şeyi aynı anda düşünmek bizi biz yapmıştı galiba…


Ellerim buz tutmuştu okulun giriş kapısında. Dışarıda yayan lapa lapa kar, kapanmış yollar ve hasta olmuş, ateşi çıkmış ben. Ve karşıdan gelen sen… Hiçbir şey konuşmadan uzattığın bir avuç dolusu karanfil yaprağı, her birinin üstünde yazan “SENİ SEVİYORUM” cümlesi…


Düşündükçe o kadar güzel şeyler geliyor ki aklıma… Senin yokluğunda sanırım bu sebepten iyi oldu. Seninle geçirdiğim zamanların kıymetini anladım. 7 Mart 2008 de beraber yediğimiz ilk dondurmalarımızın çubuklarına bile baktım. Bizi birleştiren şarkıları dinledim teker teker… “Acele Etme” , ”Bir tanem”, “Gönlü Gün Eden Sevda”, “Sarı Saçlım”…


Gecelerce düşünmeye sığmayacak kadar çok şey yaşamışız. Mühim olanın çok yaşamak değil yaşadığın her günü hatırlayabilmek, diyenleri haklı çıkarmışız biz. 2 yıldır geçen her günün bir özelliği varmış meğer.


Şımarıklık hediyesi olarak aldığın kitabı hatırlıyor musun? Kitaplığımın tozunu alırken düştü ellerime, açılıverdi ilk sayfası… “ Şımarıklık hediyesi 5 Nisan 2008” yazıyor üstünde. Ya da ilk kavgamızı anımsadın mı hiç, aklına geldi mi? Bensiz dışarı çıkmıştın arkadaşlarınla. Üstelik bana da geç haber vermiştin. Çok kızmıştım o gün sana sanki neyse… İlk kavgamızdı o. Hatta ilk ve son diyebilirimde…


Bana bu dakikaları yaşattığın, her günümü bir diğerinden daha anlamlı kıldığın, bana benim olanlara aileme duyduğun sonsuz saygıdan ötürü, yüzümü hep güldürdüğün, gözyaşlarımı ellerinle sildiğin, derdime üzülüp, bana her konuda sonsuz destek olduğun, her kararımda yanımda olduğun için, varlığınla beni sevindirdiğin için sana minnettarım….

Son olarak iyi ki benimlesin, iyi ki varsın…

 
Toplam blog
: 58
: 1647
Kayıt tarihi
: 13.05.09
 
 

Marmara Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümü öğrencisiyim. Okumak, yazmak ve hayata dair yorumlar ya..