Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Uzaklarda bir yerlerde çok kar vardı...

Uzaklarda bir yerlerde çok kar vardı...
 

Ev sıcak, dışarıda ise karakış bütün görkemiyle esip kavuruyor. Kar taneleri serseri mayın gibi camlara çarpıp dağılıyor. Rüzgâr gecenin efendisiymiş deıslık çalarak dalga dalga saldırıyor sanki oturduğum şehirde...

Camlara saldıran kar taneleri içimi üşütüyor. Bira şisesini dikerek sonuna kadar çekiyorum. Pencereyi açıyorum. Rüzgâr ve kar, karakışın sertliğini yapıştırıyorsuratıma.Aldırmıyorum.Sandalyeye çökerek bir süre seyrediyorum kar tanelerini.Normal de üşümem, üsütme başıma kalın birşeyler almam gerekiyor elbet.Ancak hiçbir şeye aldırdığım yok.Pervaza koyduğum kollarıma düşüyor yolunu şaşırmış kar taneleri.Sonra kısa sürede eriyip ısalk bire iz bırakarak yol alıyor.Bir bira daha açmak istiyorum.Ağzım dilim kurumuş. Sandalye, rüzgâr, soğuk, kar tanelri ve kış olduğum yere mıhlıyor beni.Kar tanesinin biri gelip gözümün içine sızıyor.Öfkeleniyorum;ama, yine de yerimden kalkamıyorum.Dışarıya yaklaşıpyüzümü gökyüzüne çeviriyorum.Nazlı nazlı süzülüyor kar taneleri.Kollarımda küçük küçük ıslaklıklar.Dalıp gidiyorum...

*********

14 yaşında bir çocuk görüyorum. Annesinin sabah sabah söylenerek hazırladığı bir tas sıcak sütü mısır ekmeği iile mideye indirdikten sonra buz gibi havaya çıkıyor.Babasının eski ve birkaç numara büyük gelen ceketine sarınmış, karınkapattığı yola çıkıyor.Kendisinden önce birileri daha geçmiş yoldan, ancak yine de yürünebilecek gibi değil.Bacakları yoruluyor düz arazide yürürken.Elinde bir çanta taşıyor küçük adam.Okul çantası.Küçük eli donmak üzere.Arada bir soluğu ile ısıtmaya çalışıyor elini.Sonra çantasını öbür eline alıyor.Rüzgâr bazen yoklayıp geçiyor ağaç dallarını, ardından yerdeki karla didişmeye başlıyor.Düşen kar tabakasını yürümesini engelliyor küçük adamın, yüzüne, gözlerine kar saldırıyor.Çantasını siper ediyor kara, ağaç dallarından kopup gelen parçalar acımasız.

Karadeniz kışı çok sert değildir.Kural tanımaz bir kış gelip çatmış.Denizden kopup gelen poyraz kuyruğunu titretiyor insanın.İşte yine geliyor o rüzgâr.Dallarda ne kadar kar varsa iniyor yere.Rüzgâr yerdeki karı da darmadağan ediyor.Başına siper ettiği çantası kayıp düşüyor elinden.Çantam diyor, kendi kendine, aklı başına geldiğinde.Öğretmene nasıl anlatabilir derdini, çantası yanında olmadan.Annesine de hesap vermek gerekiyor tabii.

Karın üzerine oturuyor.Soğuktan kızarmış ellerini yüzüne tutuyor.Hıçkırıyor, küfrediyor, isyan ediyor, kara, okula, evine, yoksulluğa.

Kar suyunun her yanına girdiğini, donuna kadar ıslandığını fark ediyor.Ağlama krizi biitiğinde üşüdüğünü hissediyor.Yerinden kalkıyor ve çantasını aramaya başlıyor.Bir yandan da rüzgârın uğultusuna dikkat çekiyor.Şansı yaver gidiyor.Debelendiği yerde çantasına ulaşıyor.Kapıp alıyor karın koynundan ve evladına sarılır gibi sarılıyor çantasına.Yürümek zamanı.Akşama doğru kar yağışı duruyor.Küçük adam eve dönüyor, başına gelenleri annesine anlatıyor.Bir yıl kadar sonra belinin sağ taraflarına saplanacak olan ağrıdan o sırada söz etmesinin imkânı yok elbette.Yoksul sofrarya oturup mısır ekmeği ve fasulye turşusunu yiyor.AYranını içiyor...

Kendime geliyorum. Kollarım buz tutmuş. Ne kadar süre pencerede öylece kaldığımı tam çıkaramıyorum."Ulan hayat", diyorum pencereyi kapatırken, "o küçük çocuğun ille de şimdi şu evin penceresinden sokağa bakabilmek için bunları yaşaması zorunlumuydu ha..."
 
Toplam blog
: 19
: 1370
Kayıt tarihi
: 21.08.07
 
 

1961 Samsun - Çarşamba doğumluyum. Memur emeklisiyim. Evli ve üç çocuk babasıyım. Halen Kdz. Ereğ..