Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '09

 
Kategori
Psikoloji
 

Uzaklarda

Sanki müzik yazıdan daha etkili. Zihnime böyle bir cümle geldi. Yazıyı yazmak için balkona oturmuş çayımı yudumlarken. İçimde yazmaya karşı bir direnç mi oluştu birden?

Uzaklarda gökyüzünü şimşek aydınlatıyor. Birden bir varlık belirtisi gösteriyor. Sonra yok oluyor. İçimde bir yas. Bir şeylerin yasını tuttuğumu hissediyorum. Kendimi zayıf hissediyorum birden.

Yazın nasıl geçtiğini bile anlamadan sonbahar kendini gösterdi. Pinhani’yi dinlerken oluştu bu duygulanım: “Yalnız kaldıysan, kalkıp pencerenden bir bak. Güneş açmış mı, yağmur düşmüş mü? Dön bak dünyaya. Herkes gitmişse, sakince arkana dön bir bak. Dostun kalmış mı, aşkın solmuş mu? Dön bak dünyaya. Bir sonbahar kadar yalnız, bir kış kadar savunmasız Ya da ilkbaharsan, yolun başındaysan, Asla vazgeçme, kalkıp da pencerenden bir bak, Güneş açmış mı? Yağmur düşmüş mü? Dön bak dünyaya.”

Gün boyu problemlerini dinlerken insanların hep yüzleşirim kendimle. Etik olarak nötr duyguyla dinlemek zorundayızdır. Hep öyle söylerler bizi eğitenler. Mümkün mü? Zor. Anlatanlar anlaşılmak isterler. Bir duyguyu anlamanın yolu da empati yapabilmektir. İnsan yaşamadığı bir duyguyu anlayabilir mi? En iyi dinleyici, en iyi terapist tüm bu duyguları bizzat deneyimleyendir. Öyle olmasa Hz Mevlana der mi: “Ayrılıktan parça parça olmuş bir kalp isterim ki iştiyak derdi mi anlatayım.”

İçimden bir ses yanlış yapıyorsun diyor. Zayıflığını gösteriyorsun insanlara. Kim değil ki? Ona öyle söylüyorum. Zayıf olduğumuzu aciz olduğumuzu öğrenmek değil mi yaşam? Hep birer Tanrı gibi doğarız. Gerçekle temas ettikçe bir hiç olduğumuzu öğrenip veda ederiz dünyaya. İnsanlara hiç olmayı, ölmeden önce ölmeyi öğretmeye çalışırken bir yandan güçlü durmaya ve güçlü görünmeye çalışmak aldatmaca değil mi? Öğrendiklerimiz en temel ilkenin dürüstlük olduğunu söylerken. İnsan kendini yasını tutmayı da becerebilmeli. Yas tutmanın en iyi yolu seni dinleyecek sevecen bir kulak bulmaktır der Dr. Vamık Volkan. Ben de öyle yapıyorum aslında. Sevecen kulaklara anlatıyorum. Siz de öyle yapın. Hz Pir “Ney yarinden ayrılmış olanın arkadaşıdır. Ney gibi hem zehir hem panzehir kim görmüştür.” Der. O olgun bir gönül bulmayı önerir. Bu daha da iyi. Hayatın kendisi bir yas reaksiyonudur. Asıl anavatanımızdan ayrılığımızın yası. Diğerleri ana yasın yansımaları. İşte bizi olgunlaştırıp hiç yapan da budur. Gittiğimiz zaman cilalanmış, ayna gibi parlayan gönüller götürelim diye Yusufumuza. Kendi güzelliğini seyretsin diye o aynada. Hz Pir’den bir şiirle bitirmeli sözü, hem şiir ama asıl niyaz: Allah’ım bu vuslatı hicran etme Aşkın sarhoşlarını nalan etme Sevgi bahçesini yemyeşil bırak Bu mestlere bahçelere kasdetme Dalı yaprağı vurma hazan gibi Halkın başı dönmüş zelil etme Kuşunun yuvasının ağacını Yıkmada kuşlarını Perran etme Kumunu ve mumunu karıştırma Düşmanları kör et de şadan etme Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır Onları asan etme İkbal kıblesi yalnız bu halkadır Umut kabesin öyle viran etme Bu çadır iplerini öyle katma Çadır senindir eya sultan etme Yok dünyada hicrandan daha acı Ne istiyorsan et de onu etme.

Dr Faik Özdengül fozdengul@gmail.com

 
Toplam blog
: 23
: 744
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Tıp doktoruyum, Mesnevi'yi bir psikoterapi kitabı gibi okumaya çalışıyorum, çıkarımlarımın adını 'Aş..