- Kategori
- İlişkiler
Uzun bir gecenin izi
http://2photo.ru/uploads/posts/4268/20070725/jonas_ranum_brandt/25_07_2007_0634113001185353138_jonas
Bu gece çok yoruldum, kırıntılarımı alıp giden rüzgarla savaşırken yenildiğimi anladım. Sonra düşündüm sabahın o kör karanlığında, gözüm çatal çatal olmuş, bedenim şekilsiz, fikirlerim aykırı, düşüncelerim boş, ruhum o hepten uçmuş halde iken esen rüzgara şapka çıkardım. Bu operanın son perdesiydi ve seramani ile kayıplara karıştı. Sabah oldu, ne gözümü açabiliyorum nede kendime gelebiliyorum. Ağır bir savaşın yıkımından viran düşmüş haldeyim. Kalktım ve yola koyuldum, Masama oturdum ve ilk iş içimi boşaltmak için yazmak oldu. Mühür olmuş dudaklarım ve boş bakışlarımda bir anlamsızlıka yazıyorum tabi buna yazmak denirse. Her kelimenin ardından geriye dönüp düzeltiyorum.
Kılıç mı çekmeliyim, savunmada mı kalmalıyım yorumlayamıyorum çünkü o kadar ağır bir yaram varki. Nedir bunun açıklaması acaba. Yaşanmadan yaşanılmışlığı yaşamak, dokunmadan dokunduğunu hissetmek, seslenirken bağırmak gibi... Serseriyim işte sen demiştin, bunda haklısın. Arada içim acıyor düşünmediğim zamanlarda sadece ama. Düşünmeden edebiliyor musun dersen, ozaman ufak bir tebessümün anlamını bilirsin. Sabah iki defa rüzgarla selam yolladım sana gecenin esintisini durdurmak için ama rüzgar poyraz oldu döndü bana.
Şuan hiç artıları düşünmüyorum sadece yalnızlığımı yaşamaya çalışıyorum, bak yine acıdı içim arada bıçak saplanır gibi.
İşte gidiyorum...