Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '11

 
Kategori
Güncel
 

Uzun gecenin grevi

Uzun gecenin grevi
 

Uluslararası mali danışmanlık şirketi Deloitte'un Aralık ayı içerisinde açıkladığı rapora göre, 36 bin olarak bilinenin aksine Türkiye'de toplam varlıkları 460 milyar doları aşan 273 bin milyoner bulunuyormuş.

Varlıklarını nakde çevirmemiş diğer zenginler bu hesaba dâhil değil.

Devletimizin vergi düzeni bu zenginlerden vergi almıyor.

Ancak adalete değer veren(!) devletimiz, verginin “adil” olmasını sağlamak amacıyla, büyük çoğunluğu yoksulluk sınırı altında yaşayan 74 milyon insanımızdan vergi topluyor.

Öyle ki vergiyi “tabana yayan” devletimiz milyonlarca insana reva görülen 659 TL’lik asgari ücretten bile vergi alıyor.

Ayda 659 TL ücrete talim ettirilen asgari ücretli emekçi, “gelir sahibi” sayılarak   %15 gelir vergisi ödüyor.

Bu adaletsizliği sistematik olarak yaşayan kesim hiç kuşkusuz kamu çalışanlarıdır.

Kamu çalışanlarının “özenle” hazırlanan bordrolarına yansıyan kesintiler, devletin vergi adaletinin aynası gibidir.

Örneğin 1500 TL alan bir kamu çalışanı 23 bin liralık ikinci dilime tabi olduğundan %20 gelir vergisi ödemek zorundadır.

Bu hesaba göre yıllık geliri 23 bin ile 80 bin arasındaki kamu çalışanı ise %27 gibi bir oranda vergi ödemektedir.

Yani kamu çalışanına yıllık yüzde 3–4 gibi refah payı veren devlet, bırakın piyasa zamlarını, enflasyonu,  yılsonu vergi dilimleriyle katlarca fazlasını geri alıyor.

Sakın bu rakamların ve oranların yukarılara çıktıkça zenginleri de kapsadığını düşünmeyin.

Getirilen çeşitli yasal muafiyetlerden dolayı, pek çok zengin asgari ücretli kadar bile vergi ödemez bu “cennet ülkede”.

Ama devletimiz her yıl “vergide adalet” için araştırmalar yaptırır, bilimsel raporlar yayımlar.

Her raporun ardından ise halkın ödeyeceği vergiler, “hem çeşitlenir hem de güncellenir”.

Son 15 yılda devletin üstlenmek zorunda olduğu sağlık, eğitim, güvenlik gibi harcamaların devlete “ağır maliyet”  getirdiği propagandasıyla bütün halkın beynini iğdiş ettiler.

Amaç kamu hizmetlerini parayla alınıp satılan bir mal durumuna getirmek, vatandaşları müşteri yapmaktı.

Liberal politikaların güdümüne sokulan hükümetler anlı şanlı şirketlerden, bankalardan, servet sahiplerinden, toprak ağalarından, ithalatçılardan, para vurguncularından vergi almamak için yüzlerce yasal düzenleme yaptılar; halkın devletine “yardımcı”(!) olmasını sağlamak üzere yeni yollar, vergiler, katılım payları icat ettiler.

Özelleştirme, taşeronlaştırma, güvencesiz çalıştırma gibi politikaların usta mimarı AKP hükümeti, sağlığı ve eğitimi paralı hale getirdiği halde  “sağlıkta, eğitimde devrim” propagandasıyla halkın oylarını almayı başardı.

Her geçen gün “katılım payları”nı yükselten AKP hükümetine karşı şimdilik “mırın-kırın” şeklinde öne çıkan tepkilerin örgütlü hale gelmesini ummak istiyorum.

Bunun için KESK’in grevini önemsiyorum.

KESK muhalefete dönük baskıların söze ve eyleme geçmesini, kamu çalışanlarının grev ve toplu sözleşme haklarının uygulanmasını sağlamak amacıyla bugün “21 Aralık’ta, en uzun gecede, en kısa günde, karanlığın en koyu,  ışığın en az olduğu günde aydınlığı arttırmak için grev” yapıyor.

Hem demokratik hakların kazanılması hem de başta sağlık olmak üzere bütün kamu hizmetlerinde çalışanın, yoksulun, işsizin cebinden “katılım payı” adı altında alınan paralara “hayır” diyebilmek için bu grevin desteklenmesi önemli bir fırsattır.

KESK’in  21 Aralık grevi için yaptığı çağrı ve talepler de, zaten hemen herkesin ortaklaşacağı temel taleplerden oluşuyor:

“Grev hakkımızın yasal teminat altına alındığı bir Toplu Sözleşme düzeni için,

Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine son verilmesi için,

KHK Demokrasi ”sine son verilmesi için,

Her türlü güvencesiz çalıştırmaya son verilerek tüm çalışanlara kadrolu iş güvencesi sağlanması için, 

Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için, 

Ek ödemelerin tüm emekçiler için eşitlenerek emekliliğe yansıtılması için,

Net asgari ücretin açlık sınırı olan 1.000 TL’ye çıkarılarak tüm ücret ve maaşlarda bu tutarın vergi kesintisi dışında bırakılması için,

Hukuksuz, haksız ve mesnetsiz biçimde yapılan gözaltı ve tutuklamalara son verilmesi, tutukluların serbest bırakılması için”

Bu talepleri paylaşıyorsanız Konfüçyüs’ün dediğini yapın:

 “Karanlığa küfredeceğine bir mum yak !” 

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..