Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '22

 
Kategori
Deneme
 

Üzüntü kiralayan adam VE...

Üzüntü kiralayan adam VE…

YAŞLI adam, akşam saatlerinin hüzün kokulu herhangi birinde, ahşap evin penceresini açarken “uzağın da renkleri vardır.” diye düşündü. Ve içeri “siyah” girerken aldırmazcasına mırıldanıp:“ - Yıldızlarını niçin getirmedin?” diye sordu. “Karanlık” konuştu: “Ben gece değilim ki!” Adam - “Gece değilsen kimsin?” Ekledi sonra: “ – Güneşin ışıttığı meyveler altın; ayın ışık yansıttıkları ise gümüştür.” Aşağı eğildi ve pencerenin altındaki bodur elma ağacına baktı. Karaltılardan başka hiç renk yoktu elmaların üzerinde. Oysa bu saatte gümüş olurlardı. Tuhaf! Demek ki gece daha dönmemişti ve bu “karanlık” başkaydı. Korkuyordu: “ – Sen kimsin?” Yanıt alamayınca eski dolapta kararmış bir gümüş şamdan bulup mumu yakmaya çalıştı. Elindeki kibrit çöpünün sürtünmeye karşın tutuşmadığına şaşkınlıkla tanık olurken “Karanlık” sordu: - “Nasılsın ihtiyar?” Adam o anda ellerinin aydınlandığını görür gibi oldu. – “ Pek iyi değilim, sanırım!” Karanlığın yanıtı acımasızdı: - Dediğin bir dünya duruşu. Her gün, beklediğin gibi geçmez. Sen ne yaparsın?” Yaşlı adam: – “ Üzüntü kiralarım.” dedi. – “Dertlerim taze olmadığından başkasının üzüntülerini ruhuma alıp ben üzülürüm.”

Bazen gözlerden yaş akmaz, kalp ağlar sessizce

- “BUNU niye yapıyorsun, bırak başkaları üzülsün!” – “ Anlatayım” dedi ihtiyar: – “ İnsanlar yeterince üzülmüyor. Hem, üzüntü yaşamla doludur ve içinde düş yoktur. Her şey gerçektir. Sonra düşüncelerim üzüntüleri süsler. İşte bu süslemeler farkı yaratır. Bundandır ki; ben başkalarından daha iyi üzülürüm.” ‘Karanlık’ daha daha karardı: - “ Haklı olabilirsin. İnsanların dolu, insanlığın boş olduğu bir dünya bu. Zaman da herkes için daralıyor. Sabah / akşam, yorgun ve doymuş birileri gidip hevesli ve açlar gelecek yeryüzüne. Onlar yer değiştirdikçe senin de yer değiştirme zamanın yaklaşacak”. – “Bırak da bir sigara yakayım, öyle konuşayım.” ‘Karanlık’ ortam aydınlanırsa bu kez kendisinin olamayacağını söyledi: “Sigarayı bıraktın var say ve anlat!...” – “Örneğin kendimle tartışırım.” “Karanlık” sordu: – “ Kim kazanır?” – “Ben kazanırım! Penceremde oturup dünyanın aklımın yettiği yanlarıyla ilgilenirim. Karşı evin siluetini altına almış şu kapkara ağaca bakar mısın? Ölümü basittir. Ağaçlar kolay ölür. Acı çekmek hakkında bir şeyler bildiklerini sanmıyorum. Ama ben yaşamaktan güçsüz, onlarca kez ölmekten de yorgun düştüm.”

Sana hayatı yaşın değil, yaşadıkların öğretir

“YAŞLIYIM ama ya dışarıdakiler! Bir gün capcanlı, istekli görünüyorlar, ertesi gün ölüme boyundurukları başlıyor tek tek. Yaşarken asla geri gelmeyecek bir dönem var: Gençlik! Öldükten sonra da yaşam! İkisi de hiç dönmezler. Hele gençlere bakıyorum da; onların ait olduğu hızlı hayat, benim için çoktan yok oldu. Şimdi ise attığım adımları bile sayabiliyorum. Romancı romanında, dünyayı nasıl yeniden kuruyorsa ben de gençliğimde yaşamı her sabah öyle kurardım. Delikanlı yıllarımda somurttuğumda, bir köy bilgesi sayılan ninem, şunu söylerdi: ‘Evlat! Artık bir an önce mutlu olmaya karar vermelisin. Düşün; yaşlandıkça insanın yaşamına sis çöker ve ilgilendiği, keyif aldığı her şey görünmez olur. Yitirirsin tümünü. Zaten hayat denilen de bunlar değil midir? Söyler misin; geriye ne kalacak? Tecrübe ise, hayatın sana kel kaldıktan sonra tarak vermesidir. Ben derim ki; sen sis çökmeden mutlu olmaya başla! Gençliğin iyimserliği katıdır…Uzun bir konuşma olmuş ve “Karanlık” evin içine acı gibi çökmüştü. Sağlıklı bir bakışa görme şansı vermezcesine kalınlaşmıştı “siyah renk”! İhtiyar, söyleşiyi tek yönlü sürdürdü:

Acı çekmemiş bir ruh mutluluktan ne anlar

- “ KARIMI yıllar önce yitirdim. İki oğlum o büyük savaştan dönemedi. “Karanlık”küstahlaştı: - “Üzüntü kiraladığını söylerken, beyninde böyle dertler kaynadığını anlattın! Hangisi doğru?” - “ İkisi de!” dedi adam. “Benimkiler eski, tanıdık dertler. Artık zarar veremezler. Kiraladıklarım ise çok taze, güncel! Ve beni istediğim kadar üzüyorlar. Yaşamı unutturuyorlar, bana mutluluk armağan ediyorlar! Çocuklarımın ölümünde, savaşın pek etkin olduğunu düşünmüyorum. Savaş o kadar güçlü değil. Onları hiçbir yere götüremedi. Kalbimde, çok yakındalar. Üzüntüleri, yüreğimi delecek sivrilikte değil!” Homurdandı yine “Karanlık”: – “ Sen ‘Shakespeare’in günümüzdeki sürümüsün.” Yaşlı adamın yorgun sesi artık hiç çıkmıyor, silueti de tuhaf “Karanlık”ta görünmüyordu. Ve sonra, bir yerlerde hüzünle dolu “Chopin Noktürnü” havanın ayazını ısıttı. Ardından komşu binadan bir bebek çığlığı işitildi. Yıldızlara tutunup tırmanan ay yükseldikçe, bahçedeki bodur ağacın gümüş elmalarını da ışıldatmaya başladı. Beklediği gece yeni gelmiş; ancak “Karanlık” da ihtiyarı kara kucağında götürmüştü. Geride kiralanacak üzüntü ve yaşlı adam yoktu! / Levent Üsküdarlı

 

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..