Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '13

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Vadeyi biz bilemeyiz; yaşamın belli bir süresi vardır, daha az yaşıyorsanız nedenini kendinize sorun

Vadeyi biz bilemeyiz; yaşamın belli bir süresi vardır, daha az yaşıyorsanız nedenini kendinize sorun
 

Ne zaman öleceğiniz önceden belirlenmişse sağlıklı olmaya çalışmanın gereği yok; yiyin, için, zevkinize göre yaşayın. Benim için bir takdir belirlenmiş, k…çımı yırtsam saat dakika şaşmayacak, o halde içkiyi sigarayı niye bırakıyorum ki, içsem de, içmesem de saatim gelince Azrail kapımı çalmayacak mı? Ölümde vade böyleyse (ki böyleymiş) yanlış yaşıyoruz o zaman.

Kısacık hayatımda sağlıklı olayım diye ben niye sıkıntıya gireyim ya! Diyet, spor, az ye, hiç yeme… Vitrinlere bak bak yalan. Adama piyango vurdu. Daha önünde upuzun yıllar var. Krallar gibi bir hayat onu bekliyor. Fakat hay aksi, meğer vadesi yetmiş, ertesi gün öldü. Ne bu şimdi? Ömrümüz vadeye bağlı ve vade de bu şekilde ise hayatın anlamı kalmıyor. Uzun bir hayat için hazırlık yapıyorum. Okuyorum iş sahibi oluyorum. Ev alıyor yuva kuruyorum. Evleniyorum. Sonra vadem yetmiş birden ölüp gidiyorum. Böyle bir ilahi nizam olur mu ya! Vade doğruysa yani bu şekildeyse nefes alman bile garanti değil. Böyle bir hayat olmaz ki.

Kutsalın ve bir kısım sakallının dediği gibi sabaha çıkmaya senediniz yoksa hayatla ilgili hiçbir plan yapamazsınız. Kutsal kitapta yazıyor diye insanlar boynu bükük bekliyorlar ama kimsenin de vadeye aldırdığını sanmıyorum. Kimileri bunun “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yarın ölecekmiş gibi ahret için…” anlayışından kaynaklandığını söyleseler de vade konusuna insanlar inanmıyorlar; inansalar da aldırmıyorlar. Çünkü böyle bir şey olamaz. Böyle bir şey varsa hayat olamaz.

Yani deniliyor ki sabaha çıkmaya senedimiz yok. E çıkıyoruz ama! Ölenler mi? Hepsinde ama hepsinde bir yanlış, bir hata, bir aptallık var. Adam savaşta ölüyor; adam ölsün diye mi savaş çıkarılıyor. Aptal insanların aptalca kararı. En kolay şey dünyadaki olayların nedenini kutsala bağlamak. Tanrı istedi böyle oldu. Sen hâşâ Tanrı’nın yanından mı geliyorsun, nereden biliyorsun? Örneğin 2. dünya savaşı olmasaydı 40 milyon insan ölmeyecekti değil mi? Üstelik savaş olmayabilirdi de. Savaşları da Tanrı başlatmıyor herhalde. Bir insanın iradesi ilahi kanunlar karşısında ne ki kutsala inanır, kabul eder, teslim olursunuz lakin şaşırıp anlamadığınızı da söylemelisiniz.

Yani burada öyle bir şey yapılıyor ki “aklım almıyor diyor, hiç şaşırmadan, sanki her şeyi biliyormuş gibi onaylıyorsunuz” Ulemalarınızın açıklamaları kimseyi tatmin etmiyor. Vade konusu açıklandığı gibi ise dünya hayatı olamaz. Ben belki bir dakika sonra öleceksem(vadem öyleyse)nasıl yaşarım? İnsanlar korkak ve ikiyüzlü. Düşüncelerini gizliyorlar. Duygularını gizliyorlar. Şüphelerini, tereddütlerini gizliyorlar. İnanmadıklarını bile gizliyorlar. Sanki Allah bilmeyecek.

Ölümün vaktinin bilinmezliği hayatı da anlamsız kılıyor. 50 yaşından sonra plan yapan yoktur her halde. E 90 yaşında öldün, 40 yıl boşa mı gidecek-ki öyle oluyor zaten- parklarda ensesini kaşıyarak ölümü bekliyor amcam. Bu, insan hayatı için çok ciddi bir sorun. Ayrıca kaza, hastalık gibi nedenlerle meydana gelen erken ölümlerde ulema “vadesi o kadarmış” diyor, bu da çocuğunu doktora götürmeyen ya da kırmızı ışıkta geçen şerefsiz Salih’in hatasını aklıyor. “Bizim suçumuz yoktur, Allah’ın takdiri vardır”

Elbette günü saati değil ama bir insanın ne kadar yaşayacağının bilinmesi gerekir. Yaşamımızda işlerimiz için plan yapmak zorundayız. Gelecekte bilmediğimiz bir zamana göre plan yapamayız. Yaş 70 vaktim kalmadı belki ölürüm, cenazem oralarda kalır diye Maldivler’e tatile bile gidemeyiz. Yaşlı Türkler ve Müslümanlar tatile çıkmıyor, nedeni bu olsa gerek. “Sabaha çıkmaya senedimiz yok” sözü insanlarda boş vermişlik yaratıyor. Nasılsa öleceğim, sonu ölüm değil mi gibi hezeyanlar insanı yer bitirir.  Hala bu yazıyı okurken bile bu boş vermişlik, bu teslimiyet içindesiniz değil mi? Olmaz böyle şey! Kendinize gelir misiniz lütfen! Siz hayatınıza hâkimsiniz. İnsan 3 yaşında da ölürmüş. Hiç böyle bir şey yok. Hastalanırsan ölürsün. Kaza yaparsan ölürsün. Başına bir hal gelirse ölürsün. Ve bunları sen (ya da birileri, doğa, çevre) yaratırsın. Allah kimseyi hasta etmez, sen hasta olursun. Hasta olma, kaza yapma, beladan uzak dur vücudun ne kadar dayanırsa o kadar yaşarsın.

Bilmeniz gereken bu öğüt veren bir yazı değil, işte şöyle yap böyle yap demiyoruz; bir durum tespiti yapıyoruz. İnsan hayatının belli bir süresi vardır. Bu süre vücudunuzun ne kadar dayanacağı ile ilgilidir. Ama önce yok ediciler sizi yok edebilir. Yani tombaladan çeker gibi Tanrı al sana 3 yıl ömür verdim, sana 10 yıl, sana 100 demez. Eğer öyle olsaydı insanlar bir nedene bağlı olarak değil yolda yürürken bile ölürlerdi.

Genellikle ölümlerin 70–90 yaşları arasında olması insan denen canlının anatomik yapısının bu kadar süre dayandığını gösteriyor(Unutmayın hastalık, kaza ve belalar istisnadır) Ancak kendimize pek dikkat etmediğimiz, yaşadığımız ortamların bozuk olması ve bedenimizi koruyucu teknikleri belki henüz tam bilmediğimiz için biyolojik olarak ömrümüz daha fazla (yani 90’ın üzerinde) olmalı diyorum. Biz 124 yıl’ı telaffuz ettik ama insanlar bu konudaki yazımızı okumadılar, bize de güldüler. Dahası bu yazıları ne kadar yazarsak yazalım, inanmış/şartlanmış insanları (hele bir de cahillerse) ikna etmek zor.

Bugün ölecekmiş gibi düşünürken hiç ölmeyecekmiş gibi hareket edilebilir mi? İnanç nasıl bir şeymiş ki böyle her şeyi mümkün kılıyor. Tanrı’nın kulları için bir takdir (yazı) düzenlediği belki doğrudur ama bunun içeriğini biz bilemeyiz. Sabaha çıkmaya senedi olmayan biri nasıl yaşar? Ben kendimi biliyorum ki herkes kendini bilir, ortada örnekler de var (Yüzyıllardır insanlar gözümüzün önünde ölüyor, nasıl ölüyorlar?) Bu durumda geçmiş ve şu anki hayatıma da bakarak ne kadar yaşayabileceğim konusunda bir değerlendirmede bulunabiliyorum. İçki sigara kullanmıyorum, spor yapıyorum, öbür tarafta yeme bozukluğum var, hayatın zor durumları nedeniyle psikolojik travma geçiriyorum, sanırım birbirini götürüyor, yani hayatımda iyileştirici ve kötüleştirici şeyler yok, nötr oluyor. Artık vücudum ne kadar dayanırsa. Yani istisnalar devreye girmezse normal insan hayatı kadar yaşayıp (70–90) arasında bir tarihte öleceğimi ben biliyorum. Ve içimdeki aşırı yaşama tutkusu nedeniyle bunu 90 olarak netleştiriyorum.

Sizlerin hepinizin ölüm tarihleri böyle nettir. Belki 5–10 yıl oynar çünkü biz de tahminde hata yapabiliriz. Ben çocukken bile 3 yaşımda 5 yaşımda öleceğimi hiç düşünmedim, şimdi yolda giderken birden düşüp öleceğimi de hiç düşünmüyorum. Hata yaparsak istisnalar devreye girer. Bir de bizim dışımızdaki istisnalar vardır ama bunun oranı binde birdir ki artık napalım, değerlendirmeye almamız bile gerekmez. İstisnalarınız (hastalık, kaza, bela ihtimalleriniz) çoksa gerçekten sabaha çıkmaya senediniz yoktur. Ama kusura bakmayın bunların çoğunu da biz yaratırız ve yanlış yapan bedelini öder. Şimdiden Allah rahmet eylesin, öbür tarafta görüşürüz artık.

Tabii ki bazı kimseler inançları öyle diyorsa inanç/kabul/teslimiyet saikiyle ölümü ve insan ömrünü ulemaların talimatları doğrultusunda düşünebilirler. Biz düşünen kişiler Tanrı’nın vadeyi belirleyebileceğini ama bunu bizim bilemeyeceğimizi ve bu nedenle söylendiği şekilde bir vade varmış gibi davranamayancığımızı söylemek zorundayız. Üç günlük ömür mantıklı değil; eğer varsa böyle bir şey hayatta mantık aramamak gerekir. O zaman da Allah'ın bize neden akıl verdiği, bu aklın neye yarayacağı sorgulanır. 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..