Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '19

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Vah Bize Vah İnsanoğlu

Ne günlere kaldık Rabbim.

Sohbet sadece telefonda.

Geçenlerde, arabadayım, şöyle bir dışarılara bakayım belki değişik bir şeyler görürüm dedim.

Değişen yine hiçbir şey yoktu.

Bütün insanlar sanıyorum gelen bir emirle birbirleriyle telefonda konuşuyorlardı.

Yoksa…

Bu kadar insan, yürürken, durakta beklerken, otobüsün içinde, dolmuşta, alışverişte, çocuk arabasını itelerken, araba kullanırken, alışveriş yaparken, otobüste ayakta dururken, karşıdan karşıya geçerken, vapurda otururken, ayakta dururken bu kadar çok telefonda konuşmazdı.

Birçoğunu uzunca izledim.

Sanıyorum birbirlerine kitap okuyorlardı.

Sanıyorum hayat hikayelerini anlatıyorlardı.

Sanıyorum bir akşam önceki izlediği dizinin ilk bölümünden itibaren onu anlatıyordu çünkü bitmiyordu. Durmadan konuşuyorlardı.

Anlamadığım dinleyen yoktu, çoğunun dudakları kıpırtı içindeydi, gözleri dalgındı.

Bazıları mutlak komik bir şey anlatıyor olmalıydı ki karşıdakinden ziyade kendi gülüyordu.

Hem konuşuyor hem güldüğüne göre…

Şaşkınım.

Nerede kaldı benim çocukluğum.

Nereye gitti benim gençliğim.

Biz yüz yüze bile bu kadar konuşmazdık.

Konuşacak malzeme mi çoğaldı, insanlar daha mı konuşkan oldu, daha ziyade mi arkadaş edinildi?

Anlayana aşk olsun.

Hani telefon bir sohbet aracı değildi, bir iletişim aracıydı.

Hani, telefonda az ve öz konuşulurdu.

Yok benim gördüğüm bunun tersiydi.

Dahası da var, metroda, otobüste, hatta ayakta yürürken oyun oynayanlar var cep telefonlarıyla.

Şaşkınım.

Gerçekten şaşkınım.

Gelelim internete.

Ciddi bağımlılık var hepimizde.

Bu nasıl bir derttir?

Gözümüzü açıyoruz, ilk iş çay demlemek değil artık, ilk iş internet.

Peki…

Ya sessizlik!

Kimsenin sessiz olalım diye bir derdi yok,

Kimsenin sessizlikte olalım diye bir derdi hiç yok.

Peki, aklımız,

Peki beyin yorgunluğumuz.

Eskiden bu kadar yorgun akıllar, hafıza kayıpları, hatırlamamak, unutmak var mıydı?

Anneanneler, babaanneler, ailemizin bir hayli yaşlıları o zamanki biz gençlere taş çıkartırlardı.

Nedenler o kadar çok ki şimdi yorgun beyinlerimiz için…

Bir ağaç gölgesinin huzuru, akan küçük bir derenin sessizlikteki aheste sesi, uzaklardan yakınlaşan rüzgârın yapraklarla cilveleşmesi, otların yeşil yeşil kokan mis kokusu.

Nerede bunlar?

Ve olmadıkları için mi bizler bu kadar gerginiz.

Biri selam verecek diye ödümüz kopar hale geldi.

Nasılsın?

Telefonda söylerim.

Bir yerlere gidelim mi?

Olmaz internetteyim.

Dışarı arkadaşlarla buluşsak.

Deli misin dizim var.

Vah bize. Vah insanoğlu.

Daha ben meditasyon yapmalıyız diyemiyorum bile…

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....