Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '11

 
Kategori
Deneme
 

Vah garip Avrupalılar

Vah garip Avrupalılar
 

Ortadoğu’da bomba ve silah sesleri arasında yaşama tutunmaya çalışan sıradan insanların, çocukların,


Birkaç gün önce internet haber sitelerindeki güncel ülke gündemi ve dünya haberlerine göz gezdirirken düşündürücü bir haber çıktı karşıma. 

Avrupa nüfusunun neredeyse yüzde 40'ı ruhsal ve nörolojik hastalıklarla mücadele ediyormuş. Haberin devamı şöyle: 

‘’Almanya merkezli bir araştırma, Avrupa'da 165 milyon kişinin her yıl depresyon, uykusuzluk, şizofreni, bağımlılık, epilepsi, parkinson veya bunama gibi rahatsızlıklarla mücadele ettiğini ortaya koydu. Bunun nedeni ise hastaların çalışamayacak durumda olması ve kişisel ilişkilerin çökmesi.’’ 

 

Düşündüm de bu araştırmayı yapanların gözden kaçırdığı ya da görmemeyi yeğlediği yaşantılar var bir yerlerde. 

Ortadoğu’da bomba ve silah sesleri arasında yaşama tutunmaya çalışan sıradan insanların, çocukların, ana kucağında dünyadan habersiz, yarına çıkıp çıkmayacağı belli olmayan, anneli babalı büyüyüp büyüyemeyeceği belli olmayan bebelerin varlığından habersiz mi Dünya? Onların psikolojisi ne durumda dersiniz? Somali'de açlıkla savaşan, yardıma muhtaç, susuzluktan ve açlıktan bir deri bir kemik kalmış insanlar? Psikolojileri düzgün müdür acaba? Ajda ve Sertap ile birlikte şarkı söyleyip dans edince düzelmiş midir her şey? 

 

Peki ya birkaç gün önce Tunceli'de halı sahada maç yaparken teröristlerin saldırısı sonucu şehit olan 5 yıllık komiser ve öğretmen eşinin anne babası ve yakınlarının ne durumdadır şu an psikolojileri? 

 

Ve diğerler şehitlerin aileleri… 

Bir baba isyan ediyor, diyor ki: ‘’ Telefonumda adı var, aradığımda kimse açmayacak artık, sesini duyamayacağım. O artık yok... ‘’ 

Bir diğerinin babası da şöyle seslendiriyor acılarını: '' Hakkım bu vatana helal değildir'' 

 

İşte bir başka şehit babasının isyanı: "Ülkenin, yetimin hakkını yiyenlere ve sudan sebeplerle çocuklarını askere göndermeyenlere hakkımızı helal etmiyoruz" 

 

Genellikle şehit haberlerinden sonra alışık olduğumuz manzara şudur: Bir devlet görevlisi ya da bir asker, bir polis acılar evine gidip onların acısını paylaşmaya çalışır, şehitlerin anne ya da babası da acılarını biraz olsun hafifletir düşüncesiyle, dik durmaya çalışarak '' Vatan sağ olsun bir oğlum daha olsa onu da şehit verirdim '' gibi sözler söylerler. 

 

Acıyı paylaşmak için orada olup fotoğraf karelerinde yerlerini alanlardan bazıları da '' kanları yerde kalmayacaktır'' ... gibi sıradanlaşmış sözlerle görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Dün de buna benzer bir şekilde Tunceli’de maçtan toprağa giden şehitlerin töreninde yer alan Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar da yapılan saldırılarının hiçbir zaman yerini bulamayacağını bildirdi. Saldırıyı yapanların ve onlara destek verenlerin yanına kar kalmayacağını ifade etmiştir... 

 

Kısacası hiçbir söylem gidenleri yerine geri getirmediği gibi psikolojileri de düzeltemiyor. 

Son vedaların ardından beyinlere kazınıp kalan o görüntülerle ve sözlerle yaşamına devam etmek zorunda kalan ailelerin psikolojisi hakkında kim ne yapacak? Yerine ne koyulabilir bu kaybıpların? 

Dünya Barış gününde bile molotof kokteyli ile korku yaratmayı beceren çakallar yaşarken aramızda, polis ve asker kıyafetiyle rahatça dolaşıp istediği yere girerken, emniyet zaafiyeti her alanda varken, silahlanmaya hâlâ birçok devletin büyük bütçeler ayırdığı bilinirken, dünyada bugün 500 bini bilim adamı olmak üzere 15 milyon kişi silah ve silah geliştirme endüstrisinde çalışıyorken biter mi bu acılar, düzelir mi depresyonlar? 

 

Söyleyin bana Dünya Barış Günü’nün hâlâ beylik laflarla her yıl bir görev gibi kutlanmasının, şehit törenlerinde şablon sözler edilip benzer fotoğraf karelerinin geriye kalmasının, yazımın en başında sözünü ettiğim araştırmanın ne anlamı var? Sözlerin ve anlamların bittiği yerde miyiz? 

 

Müşerref ÖZDAŞ 

 

 

 
Toplam blog
: 59
: 676
Kayıt tarihi
: 13.09.09
 
 

10.06.1961 Kütahya-Simav doğumlu. Tüm eğitim hayatı İzmir'de geçti. 1982 E.Ü.Fen Fakültesi Biyolo..