Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '07

 
Kategori
Güncel
 

Valiler, kaymakamlar ne iş yapar?

Valiler, kaymakamlar ne iş yapar?
 

Kömür kamyonu


İnsan yaşadıkça öğreniyor. Bu öğrenme biçimi de çoğu kez bedelli oluyor. Şimdilerde valiler ve kaymakamlarla birlikte bizler de onların ne iş yaptığını öğreniyoruz. Öğreniyoruz ki, Atatürk’ün ninelerimiz ve dedelerimizle birlikte kurduğu Cumhuriyetin yöneticilerinin hangi durumlara düşürüldüğünü onlarla birlikte yaşadıkça bedelini ödeyerek biz de öğreniyoruz.

Şu soğuk kış günlerinde Başbakan’ın yöneticilere verdiği ilginç talimatı gazetelerde okuyunca şok oldum. İnsanlarına iş olanağı tanıyacak yatırımları yapmayanlar, insanlar yoksullaştıkça hayır dernekleri gibi yönetmeye başlamaları ne zamana kadar sürecek? Ben bunu bir türlü anlayamıyorum.

<ı>

Erdoğan kömür dağıtma ile ilgili vali ve kaymakamlara şu talimatı verdi:
"Valilerimiz, kaymakamlarımız şunu bilecek. Eğer evinde sobası yoksa sobasını da al, benim fakirim onurludur gururludur, senin kapına gelmesini, ne yapacaksın, beklemeyeceksin. Gideceksin, arayacaksın, bulacaksın. Nerede fakir var nerde garip var. İcabında sayın valim sayın kaymakamım atlayacaksın kamyonun şoför mahalline oturacaksın gerekirse sen gideceksin, kapıyı çalacaksın kömürü sen vereceksin. Bunu yaptığın gün bu Türkiye ne olur biliyor musun, uçar uçar. Hep beraber bunu yapmaya devam edeceğiz." (M<ı>illiyet Gazetesi 25.12.2007)

Bir ulusun insanı yoksullaştıkça, üretmeden tüketmeye başladıkça, elindeki tüm değerleri sattıkça, yabancıya bağımlı olmaya başladıkça nereye uçacak?

Bu bana iki olayı anımsattı. Birisi İçanadolu Bölgesinin büyük bir ilçesinin köyünde geçiyor. Köyün ağalarından birinin oğlu evlilik yaşına gelmiş. Ne de olsa ağa köyün ileri gelenlerinden birisi. Oğluna şanına yaraşır bir düğün yapması gerek. Yedi gün yedi gece süren ikramı bol bir düğün yapılıyor. Davullar, zurnalar eğlence tam ağanın şanına göre. Onca masrafı karşılayabilmek için de ağa elinde ne var ne yok satıyor. Düğün bitiyor, ağanın varlığı da bitiyor. Ağa ve oğlu sonunda çiftliklerini sattıkları yeni ağanın yanına yanaşma olarak girip çalışmaya başlıyorlar. Bir düğünde uçup giden insanlar şanlarına halel getirmiyor ama geleceklerini başkalarına emanet ederek yaşamak zorunda kalıyorlar.

İkinci olay Karadeniz’in şirin bir ilçesinde geçiyor; Deniz kıyısındaki bu şirin ilçesinin bir köyüne yıllar önce günlerden bir gün bir satıcı geliyor. İncik, boncuk ne ararsanız var. Sempatik tavırlarıyla köylünü güvenini kazanıyor. Mal almak için ilçeye inse köylüler merak ediyor, yolunu gözlüyor, başına bir iş mi geldi yoksa diye. Köyde de etkin bir tarikat var. Hemen hemen her akşam bir evde ayin düzenleniyor. Bizim satıcı da artık köylünü güvenini kazandı ya, o da tarikata giriyor. “ Bir akşam üç katlı ahşap bir evde yapılacak ayin. Ev ağzına kadar dolu. Yaz günü pencereler de açık. İnsanlar o gece uçacaklarına inanıyorlar. Ben de tedirginim. Evin üçüncü katından birisi uçacağım diye atlasa kendini yerde bulacak. Güvenlik için gereken önlemleri aldım. Ben de onlarla birlikte evin üçüncü katındaki bir odaya oturdum. Ayin başladı. Uçacaklarını iddia edenler başladı sallanmaya. Hemen güvenlik güçlerini çağırdım ve onlar uçamadan ben hepsini etkisiz hale getirdim ama zapt edemiyorum. Öylesine inanmışlar ki uçacaklarına vazgeçmiyorlar. Uzun bir ip buldum hepsini sıra ile birbirine bağladım. Tuvalete bile birbirlerine bağlı iplerle gidiyorlardı. Sonunda hepsini karakola sevk ettik. Şimdi ne durumdadırlar bilmiyorum” diye olaydan 20 yıl sonra 1970 yılında o günkü satıcı kılığındaki görevli anlatmıştı.

Başbakan’ın “Türkiye uçar” sözlerini okuyunca nasıl uçacağımızı kestiremediğim için bu iki olayı anımsadım.

Yıllar uçup gidiyor ama ülkelerin ve insanlarının nasıl uçacağı şüpheli görünüyor.

Hatta hangi yöne doğru uçacağı da biraz bilinemez gibi değil mi?

Uçmak iyi de beynimizin üzerine düşersek ne olur?

Valiler ve kaymakamların görevleri arasında neler olduğunu da bir türlü çözemedim.

Şikâyet edildiğim bir kaymakamın “Siz zaten kötüymüşsünüz, eşiniz daha iyiymiş.” Sözleri ise hep kulaklarımda… Bu sözlerle azıcık bir şeyler öğrendiğimi düşünürken gazetelerde Başbakan Sayın Tayip Erdoğan’ın bu ilginç talimatını okuyunca aklım iyice karıştı. Bu aralar zor toparlanır gibi de görünüyor…

Resim: http://www.thewallpapers.us/k-kamyon-759.htm

<ı>

 
Toplam blog
: 222
: 1359
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Matematik öğretmeniyim. Liselerde okutulan MEB Talim Terbiye Kurulundan onaylı matematik ders kit..