Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '22

 
Kategori
Üniversiteler
 

Van YYÜ nasıl kuruldu!

 

Van YüzüncüYıl Üniversitesi (Van YYÜ) kuruluşunun 40. yılını kutluyor. 1982 yılında kurulan üniversitemizin kurulması için Vanlılar yoğun bir mücadele verdi.  Bu mücadelenin arka planında yaşanalar yazılmadı, pek de bilinmiyor. Üniversitemizin kuruluşunda en büyük pay sahibi Van Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Derneği’dir. Dernek Başkanı Dr. Özçelik Okayer,  yazılmayanları, konuşulmayanları, ilginç diyalogları, zorlu mücadeleyi, kırgınlıkları, memleketi Van’ı ve yaşamından kesitleri gazeteci İkram KALİ’ye anlattı.

 

Röportaj İkram KALİ/Van-İstanbul

Üniversite kuruluş mücadelesinden önce ailenizin hikâyesi ile röportajımıza başlamak istiyorum. Ailenizi anlatırmısınız?

Van’ın eski yerli ailelerinden Ulu Camii  Baş İmamı büyük dedemden, yani babamın dedesinden dolayı soyadı kanunundan önce bize lakap olarak Mollaoğluları denilmiş. Büyük dedemin 8 oğlu varmış. Büyük dedem bir gün ailesini toplayarak artık Mollalık ile karnınız doymaz, toprağa dönün demiş. Böylece o yıllarda köy statüsünde olan bugünkü İskele mahallesini ailemiz yurt edinmiş. Senelerce toprak ekip biçip hayvancılık yapmış babamın dedesi. Büyük dedem İskele köyü zenginlerinden Terzioğluları ailesinin evinde misafirlikte iken vefat etmiş. Rahmetli babam çok küçük yaşta anne ve babasını kaybedince dedesi Hacı Recep Efendi büyütmüş.

Babanız Van’ı, komşuluk ilişkilerini, yaşamından kesitleri sizlere paylaşır mıydı?

Babam Alı Rıza Okayer, 8 çocuk yetiştirmişti. Çocuklarının en küçük ferdi benim. Eski silahlar çakmaklı olduğundan babam çevresinde Çakmakçı Rıza Usta diye tanınırdı. Van Kalesi güneyindeki yakılıp yıkılarak harabeye dönen eski Van şehrinde Müslüman ailenin çocuğu olarak Ermeni ustasından silah yapım ve tamiri sanatının yanı sıra Ermeniceyi çok iyi anlayıp konuşurmuş. Babam bu sanatla çoğunlukla İskele köyünde Ermenilerin uğraştıklarını, ailemizin Ermenilerle iyi ilişkilerinin bu sayede iyi olduğunu, Ermenilerin kendi sanatlarını genelde Müslümanlara pek öğretmediklerini anlatırdı. Babamın amcası Yakup Efendi de Ermenilerle Van Gölü’nde ortaklı taşımacılık, balıkçılık yaparak gemi işletirmiş.Babamın anlattığına göre komşu evdeki Ermeni mama annemi sabah kahvaltısına bazen davet edermiş. Babam İskele köyünden Zekâi Dağtekin’in babası Karakelleoğlu Zekeriya Dağtekin ile yakın arkadaşlardı. Delikanlılık döneminde yakın arkadaşı  Şıhkaralı (Gülsünler) Süleyman Solmaz (Süleyman Dayı eski Özel İdare Müdürlüğü Köy Hizmetleri Şefi, folklorcu ve iyi ata binen rahmetli Mustafa Solmaz ve Osman Solmaz’ın babaları, Van Orta Ölçekli Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi Başkanı Fahri Solmaz’ın dedesi) ile Ermeni düğününe gitmişler. Ermeni gençler çok şarap içtiklerinden sarhoş olup bizim çayırda düşüp uyuya kaldıklarından söz ederdi. Rahmetli Ali Yarımbatman’nın babası Kazım Usta ile Polatoğlu Sobacı Memiş Usta babamın meslek arkadaşlarıydı. Babam faytonculuk yapan Kâhya Mehmet ile birlikte bir süre faytonculuk da yapmıştı.

1915’de Vanlıların büyük çoğunluğu katledildi, hayatta kalanlar ise canlarını kurtarmak üzere Diyarbakır’dan İstanbul’a, Adana’dan Trabzon’a yurdun dört bir yanına göç etmek zorunda kaldı. Sizin aileniz de muhacir olmuşmu?

1915 Ermeni isyanı ve Rus işgalinde Vanlı Müslüman aileler kadın, çocuk, yaşlı canlarını kurtarmak için aç susuz yollara düşerek muhacir olmuş. Bizler trajik muhacirlik hikâyeleriyle büyüdük. 1915 Ermeni isyanının yıkım ve  acı olaylarının yakın tanığı babam, 18 yaşındaymış. Taşnak çeteleri öncülüğünde başlayan Ermeni isyanı sırasında babam Ermenice bilmesi sayesinde katliamdan kaçmaya muvaffak olmuş, yoksa Ermeni çeteler babamı da öldüreceklermiş. Hâlbuki isyan ve işgal öncesi Ermenilerin Türklerle münasebetleri gayet iyiymiş, hatta dostluk ve komşulukları varmış. İngiliz, Rus ve diğer güçlerin kışkırtması sonucu devlet kurma hayaline kapılan Ermenilerin ayaklanması ile Van'da acı günler yaşanmış. Babam 7 sene meslek öğrenmek için usta yanına giderek kalfa olmuş. Öğrendiği meslek kolunda altın bilezik olduğundan her zaman her yerde ekmeğini kazanmış. Ailemiz Urfa’ya göç etmiş, 8 yıl Urfa’da, Van’a dönüşte 1 yıla yakın Diyarbakır da kalmışlar. Ağabeyim Mevlüt Okayer 1919'da Diyarbakır’da muhacir çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Genelde Güney Doğu vilayetlerinde yaşayanlarda sinek tarafından cilde yerleşen bir parazitin oluşturduğu yaranın izi görülür. Abimin yüzünde Diyarbakırlılara has şark çıbanı denilen bu iz vardı. Bu yara bir anlamda muhacirliğin iziydi.

Benim de ilkokulu okuduğum İnönü İlkokulu’nda öğretmen olan merhum Mevlüt Okayer Hoca ilgili neler söylemek istersiniz?

Büyük abim Halk Eğitim Müdürü Mevlüt Okayer, iki ablam ilkokul öğretmeni, bir abim lise mezunudur. Abim Van Merkez Orta Okulu ( İnönü İlkokulu’nun yerinde)’nu bitirdikten sonra 4 yıl Erzurum Darülmuallimin’den (Lise, aynı zamanda bir öğretmen okulu) 1939- 1940 yılında mezun olmuş. Gezici başöğretmen olarak devletin verdiği at ile Van’da köyleri dolaşmış. Van Milli Eğitim Müdürü ile köylerden kız çocuklarını toplayarak okumalarına sağlamış. Daha sonra Başkale’de öğretmenliğe devam etmiş. Prof. Dr. İlhan Atilla Dicle’nin dayısı avukat rahmetli Hüsnü Ayhan’ın Başkale’de öğretmenliğini yapmış.

Avukat Hüsnü Bey ile çok güzel bir röportaj yapmıştım. Hüsnü Bey, öğretmeni Mevlüt Hocanın yönlendirici ve destekleyici etkisinden söz ederek eğitim hayatına katkısını anlatmıştı. Mevlüt Hoca nasıl bir öğretmendi?

Mevlüt Hoca, Hüsnü Bey’in zeki ve çalışkanlığını daha ilkokul çağında keşfederek babası Sabri Ayhan’ı ikna ve teşvik ederek eğitimine devamını sağlayarak çok başarılı avukat olmasına neden olmuştu. Ayrıca gezici başöğretmen olarak Şüşanıs ( Kevenli) köyünden Van Milletvekili Osman Gülaçar’ın büyük babası Molla Marif’in oğlu Mehmet Gülaçar’ı eğitmen yaptırmıştır. Meşgeldek ( Gölkaşı) köyünden eğitmen Sait de onun eseridir. Başkale’den sonra Erciş Çelebibağ ve İskele köyünde öğretmenliğin ardından 1961 yılında İskele Yatılı Bölge Okulu müdürlüğü yapmıştı. Van Halk Eğitim Müdürlüğü ve emeklilik dönemi onun neşesi, ilgisi kendi nevi şahsına münhasır dönemiydi. O dönemlerde Vanlıların lakaplarını içeren folklorik çalışma yürüttü. Mevlüt Abimin büyük oğlu Kurtcebe Okayer, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi mezunuydu. Ankara Emniyet Sarayı'nda apandisitin patlaması sonucu 1979 kaybettik. Bir diğer oğlu Mehmet Kankılıç Okayer, emekli hâkimdir. Kızı Asuman emekli tarih öğretmeni, torunu diş doktorudur.

Dr. Özçelik Okayer kimdir? Kendinizden söz eder misiniz?

1944 yıllında Sıhke Caddesi’nde evimizin yakınında bulunan kerpiç iki katlı ( Bugünkü 100. Yıl Pasajı’nın yeri) Van Doğum Evi’nde doğmuşum. Kerpiç bina eşraftan rahmetli Hüsnü Yörük Konağı’nın ekiydi. İlk, orta ve lise tahsilimi Van’da okudum.1962 yıllında Atatürk Lisesi’nden mezun oldum. İnönü İlkokulu’nda; Akın Kuralkan, Tümer Okay, Mustafa İlgün, ortaokulda; Galip Duruk, Atatürk Lisesi’nde; Zekâi Taşoğlu, Oktay Türkoğlu, Aydın Perihanoğlu arkadaşlarımdı. Bitişik komşumuz Burhan Büyükbaş  benim gibi doktor, karşı komşumuz akrabam Adal Okay avukata oldu.

Öğrencilik yıllarınızda hayalinizde ne olmak istiyordunuz? Yükseköğrenime hangi üniversitede devam ettiniz?

Doktor olmak istiyordum. Kader yolumu Ankara Hacettepe Üniversitesi’nde Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın kurduğu Tıp Merkezi Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu Tıbbı Teknoloji bölümüne götürdü. Bu durum beni üzmedi, bilakis yoğun İngilizce öğrenmeme vesile oldu. Aynı okul ertesi sene Tıp Fakültesi oldu. Sınava girerek Tıp tahsiline başladım. Bir sene hazırlıktan sonra 1970 yılında mezun oldum. Aynı yıl haziran ayında sınavı kazanarak iç hastalıkları (dâhiliye) dalında ihtisasımı tamamladım. 1974 Eylül ayında Sağlık Bakanlığına gittim. Zat İşleri Müdürü Kerküklü Hicran Gözüm’e dilekçemi verdim. Evladım biraz önce Dr. Mehmet Ali Mızrak’ın tayinini yaptım. Erciş  münhal hemen Erciş’e tayinini yapayım dedi. Ben de Vanlı hemşerilerime hizmet sözüm var. O zaman gider muayenehane açarım dedim. Çünkü Hacettepe de çalıştığım yıllarda yardım isteyen Vanlı hemşehrilerime seve seve rehberlik etmek bana zevk ve mutluluk veriyordu. Van Devlet Hastanesi’nde kadro olmadığından Van Verem Savaş Başkanlığına atamam yapıldı. Vanlı hayırseverlerin başında gelen Ezberciler ailesinin Kazım Karabekir/ Maraş Caddesi’nin köşe başında bulunan ( Ezberciler İş Merkezinin yeri) eski kerpiç evinde özel muayenehane açtım.1975 yılında kısa devre yedek subaylık yükümlülüğümü Ankara Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu’nda yaptım. Van’dan doktor, eczacı ve dış tabibi arkadaşlarla aynı birlikteydik. Eğitim bir ay sürdü. Bir sabah komutan bizi askeri gazinoda toplayarak “Size hastanelerimizde ihtiyacımız var” dedi. Kurada Van’ı çektim. İskele Caddesi üzerinde hizmet veren Van Asker Hastanesi’nde 3 ay kısa dönem Tabip Asteğmen olarak askerlik görevimi tamamlayarak terhis oldum. Askerlikten sonra kadro açılınca 1940’lı yıllarda Ercişli hemşehrimiz Op. Dr. Kemal Tuğcu, sonrasında sırayla Op. Dr. Enver Atmanoğlu, Dr. Ahmet Uras, Op. Dr. Ertuğrul Yeğınaltay’ın başhekimlik yaptığı Van Devlet Hastanesi’nde uzman hekim olarak göreve başladım.1977 yılında Dr. Ertuğrul Yeğınaltay istifa ederek Adalet Partisi’nden Van Milletvekili adayı adayı olması üzerine hemşehrilerimin arzusu, rahmetli Ferit Melen’in tercihi ile başhekimlik görevine atandım.  Mayıs 1979’a kadar bu göreve devam ettim. 

Mustafa Kemal Atatürk, Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi’nin hayata geçirilmesi için talimat veriyor. Atatürk’ün ölümü sonrası proje gerçekleşmiyor maalesef. Proje için neler söylemek istersiniz?

Tarihsel, bölgesel ve stratejik konumu nedeniyle Van’a çok özel bir önem veren, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm bölgeleriyle eş zamanlı kalkınmasını isteyen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Van ile ilgili düşünceleri ve hayali çok farklıydı. Ulu Önder,  daha 1927 yıllında zamanın Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necatı Bey’e güçlü ve muasır medeniyetlere Türkiye’yi taşıyacak olan üniversitelere yönelik düşüncelerini ve bu bağlamda Van için öngördüğü Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi’ni açıklıyor. Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey’i incelemeler yapmak üzere Van'a göndererek şu talimatı veriyor:

“ İstanbul Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) halen Avrupa’ya göre bilimsel gerçeklerden uzak bir medrese kimliği taşımaktadır o nedenle üniversiteye dönüştürülecek. Ankara’da bir iki okul üniversiteye dönüştürülecek.  Üçüncü üniversite Van Gölü havzasında ilkokulları, yatılı bölge okulları, lise ve  üniversitesi, kültür merkezleri opera, sinema salonları, tiyatroları ve spor merkezleriyle Van üniversite şehrine dönüştürülmelidir. Zaten Van eski  kültür merkezimizdi.  Bunun için en az 15 yıl bir süreye ihtiyacımız var. Hazırlıklara başla…” Talimat üzerine Bakan Mustafa Necati Bey, Van’a gelerek yaptığı incelemeler yapıyor.  Üniversite kurulmasının gerekli olduğunu görüyor.

Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi ile ilgilenen ilk Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey kimdir?

Mustafa Necati Bey’in babası aslen Malatya Darendeli, annesi Maraş Elbistanlı’dır. Babasının Kadılık görevi nedeniyle Mustafa Necat Bey İzmir’de dünyaya gelmiş. Lise eğitimi sonrası Hukuk Mektebini bitirerek, avukat olmuş. İzmir’de millî mücadeleyi başlatan Kuvayı Milliye’ye katılmış. Mustafa Necati Bey, Van incelemesinden bir yıl sonra 1928 yılında, öğretmen Ferit Nuri (Kuran) Bey’i Van’a göndererek mevcut ortaokulu liseye dönüştürerek, kurulması tasarlanan üniversitenin çekirdeğini oluşturmasını isteyen çalışkan devlet adamıdır.

Van’a gelen öğretmen Ferit Nuri Kuran Bey hakkında bir bilginiz var mı?

Mustafa Necati Bey’in üniversitenin temelini oluşturmak üzere Van’a göndereceği öğretmen sıradan biri olmamalıydı.  Nitekim gönderilecek öğretmen için yarışma açılarak ilan veriliyor. İlanda birinci olan öğretmene 100 TL mükâfat verileceği belirtiliyor. Katılanlar içinde Kabataş Lisesi matematik öğretmeni Ferit Nuri Kuran birinci seçiliyor. Ferit Nuri Kuran daha 14 yaşında Atatürk’ün çini mürekkebiyle portresini çizen, eski yazıyla İstiklal Marşı’nı yazan başarısı ve vatansever yönüyle dikkatleri çeken özelliğe sahip öğrencidir. Ferit Nuri Kuran Hocamı Etiler’de evinde ziyaret ettim, ama elini öptürtmeyerek, “Otur doktor evladım. Vanlılar hoş gelmişsen, başım gözüm üstüne gelmişsen derler. Sende hoş gelmişsin başım gözüm üstüne gelmişsin. Seni ve İzzet Sarımurat’ı alnınızdan öperim. Sizler Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhunu şad ettiniz, onun arzu ettiği üniversitenin kuruluşunu gerçekleştirdiniz.” Dedi.

Atatürk’ün TBMM’de gündeme getirdiği Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi gerçekleşmiş olsaydı bugün Van, nasıl bir şehir görünümü kazanırdı?

Van’a çok özel bir önem veren  ve  Van projesini yakından takip eden Atatürk, 1 Kasım 1937'de, TBMM açış nutkunda, 'Doğu Bölgesi için Van Gölü Sahillerinin en güzel bir yerinde ilkokulu ve nihayet üniversitesi ile modern bir kültür şehri oluşturmak yolunda şimdiden faaliyete geçilmelidir.'  Talimatı veriyor. Bu kez dönemin Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan'ı arazi tespiti için Van'a gönderiyor.Atatürk, 1938 yılı kasım başında TBMM açış nutkunda ise,“ İstanbul Üniversitesi'nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi'nin tamamlanması ve Şark Üniversitesi'nin yapılan etütlerle tespit edilmiş olan esaslar dairesinde, Van Gölü civarında kurulması hızla ve önemle devam etmektedir' diyor. Atatürk, ülkenin gelişip kalkınmasını Doğu Anadolu Bölgesi ve Van’ın kaderiyle birlikte düşünüyor. Ancak ömrü vefa etmiyor. Sizin kaleme aldığınız “ Atatürk’ün ölümü Van’ı nasıl etkiledi?” başlıklı makalede belirttiğiniz gibi Atatürk’ün vefatı ile Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi sahipsiz kalıyor. Proje bir şekilde engellenince Van’ın parlak geleceğinin yolu kesiliyor. Proje gerçekleşmiş olsaydı her alanda gelişmiş, kalkınmış, bilim, kültür ve sanat kenti Van’dan ve ünü ve başarısı yurt dışına taşan Vanlı isimlerden söz etmiş olacaktık. 

Van’a üniversitesi kurma mücadelesine ne zaman ve nasıl katıldınız?

 Eski Van Belediye  Başkanı rahmetli Tayyar Dabbağoğlu 1968 yılında Van Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Derneği kurmuştu. Tayyar Bey’in girişimleri sonucu Erzurum Atatürk Üniversitesi  Rektörü Kemal Bıyıkoğlu, Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne bağlı Van Fen Edebiyat Fakültesi kurulması kararı almıştı. Kararı o zaman milletvekilimiz olan, Van’da büyük hizmetleri, eserleri bulunan rahmetli Ferit Melen kararname ile TBMM’den geçirmişti. 1977 yılı kasım ayında Van Belediye Başkanı Tayyar Dabbağoğlu talihsiz bir kaza sonucu evinin çatısından düştü ve uçakla Ankara’ya kaldırıldı. O zaman Van Devlet Hastanesi başhekimiydim. Aynı uçakla eşi Dr. Süheyla Hanım ile birlikte Ankara’ya götürdük. Ancak Vanlı hemşehrimiz beyin cerrahı Prof. Dr. Hızır Alp ve ekibinin tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamayarak vefat etti. Entelektüel kişiliği olan Tayyar Bey, vizyon sahibi, çok cesur, çalışkan, dürüst, hayalleri ve projeleri olan eşişiz belediye başkanıydı ama erken kaybettik. Ölümü Van için çok büyük kayıp oldu. 1978 Senesi Temmuz ayında Van Belediyesi İktisat Şefi, 2 Nisan kurtuluş günlerinde Van Valisi Haydar Bey’i at üzerinde temsil eden rahmetli Mustafa Dervişoğlu, çocukluğumdan beni tanırdı. Steyr marka bisikletini bizim hana bırakır, bende ondan gizli İnönü  İlkokulu bahçesinde turlardım. Bisiklete sürmeyi düşe kalka  öyle öğrendim. Neyse. Mustafa Bey derneğin genel sekreteri ve muhasebecisiymiş. Bir gün öğleden sonra gelerek dedi ki “Derneğin yıllık kongresi yapılması gerekiyor, yapılamaması durumunda dernek münfesih olacak. Vali Bey ile aran iyidir. Derneğin Ziraat Bankası’nda 21 bin lira parası var, konuş genel kurul yapalım kapanmasını önleyelim.” Sorumluluk almaya hazırım yanıtı vererek mücadeleye katıldım. Ertesi gün  Vali Doğan Pazarcıklı ’ya giderek derneğin durumunu, Van için önemini anlattım. Vali Bey, ilgi göstererek destek olacağını söyledi. Hemen Nail Başıbüyük’ün sahibi, Servet Mehterbaşı’nın yazı işleri müdürü olduğu ilkeli ve saygın gazetecilik yapan İkinisan Gazetesi’nde olağan genel kurul ilanı verdik. 1978’de  Van eşrafının katılımıyla genel kurul yaptık. Rahmetli ağabeyim Öğretmen Mevlüt Okayer,  Sanat Okulu Müdürü Vasfi Leventoğlu, Eczacı Übeydullah Müftüoğlu, Eczacı Aydın Perihan, İş ve İşçi Bulma Kurumu Başkanı Özdemir Zırhlıoğlu, Diş Tabibi Saadettin Özok,  Diş Tabibi Özger Yalım, İş Adamı Oğuz Hacırüstemoğlu’ndan oluşan yönetim kurulunda başkan seçildim. Özdemir Zırhloğlu’nu 1979’da  trafik kazasında kaybettik. Aynı yıl Ubeydullah Arvas İstanbul'a yerleşti. Yönetim kuruluna  banka müdürü Atilla Sönmez, eczacı Ahmet Besalet Bilgin ilave oldu.

Üniversitenin kurulması için ilk olarak nasıl bir adım atınız?

Randevu alarak pazartesi günü Vali Bey’e ziyarete gittim. ‘Sayın valim kâğıt üzerinde Atatürk Üniversitesi’ne bağlı Fen Edebiyat Fakültesi  var ama ortada fakülte, öğrenci ve eğitim yok.  Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hurşit Ertuğrul’a görüşerek fakültenin açılması için çalışma başlatmasını söyler misiniz’ dedim. Çevresinin bilgilendirmediği Vali Bey’in bu ayrıntılardan haberi yoktu. Bana ‘Telsiz odasına çık sen rektörle konuş bu daha münasip olur’ dedi.  Çıktım telsizci beni Rektör Hurşit Ertuğrul’a bağladı. ‘Sayın rektörüm Van halkı Fakülte’nin eğitime başlamasını arzu ediyor’ dedim. Aradan bir  süre geçti.  4 aralık 1978’ de Prof. Dr. Ahmet Türker Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı olarak atandı.  Dekan Bey’i ve Edremitli Diş Dr. Seyfettin  Baydaş’ı alarak daha önce  arkeolog olarak İstanbul Üniversitesi Van Tarih Araştırma Merkezinde çalışmış,  Çavuştepe kazılarında bulunmuş,  babası Van’da Muhasebe Müdürlüğü yapmış olan Trabzon Sürmeneli bir ailenin çocuğu  olan Vali Doğan Pazarcıklı’yı Çimento Fabrikası sosyal tesislerinde düzenlediğimiz yemeğe davet ettim. Yemekteki sohbetimizde  üniversite kurulması için vereceğimiz mücadeleyi görüştük.

Vanlılar arasında toplumsal bilinç ve dayanışma oluşturmak için neler yaptınız? Halka gittiniz mi?

Vanlılar siyasi nedenlerle üniversite hakkının ellerinden alındığını iyi biliyordu. 1978 ağustos ayında derneği aldık. Mücadeleye başladığımız günden itibaren yönetim kurulumuzla beraber kapı kapı gezerek halka gittik. Cumhuriyet Caddesi, çarşı esnafı, sebze hali, kasap esnafı, toptancı hali esnafı ve kabzımalları ziyaret ettik.  Ziyaretlerimizde üniversitenin Van’ın gelişmesine, aydınlanmasına, geleceğine, insanımıza, gençlere nihayetinde bölgemize sağlayacağı faydaları anlattık. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Van Projesi’nin hedefi buydu dedik. Üniversitenin Van Projesi’nin yüksek eğitim kurumu olduğunu söyledik. Bunlarla yetinmedik. Öğretmenlerimize, eğitim camiamıza, halkın tüm kesimlerine hatta köylere giderek yurttaşlarımıza üniversite kurulmasıyla ilgili bilgilendirici paylaşımlarda bulunduk. Çünkü Vanlıların içinde bulunmadığı, desteklemediği bir mücadelenin başarıya ulaşmasının mümkün olamayacağını biliyorduk.

 

Üniversite kurulmasını isteyen Vanlılardan beklediğiniz destek geldi mi?

Van halkı bizim samimi çabalarımıza inanarak gönül ve omuz verdi. Vanlılar üniversite kurulması için kenetlenerek seslerini yükseltmeye başladı. Birçok konuda Sanat Okulu Müdürü Vasfi Levendoğlu, Beden Terbiyesi Müdürü ve Kızılay Başkanı Saffet Demiroğlu, Şengençlerspor Kulübü Başkanı Van Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Nevzat Amiklioğlu, Şoförler ve Otomobilciler Odası ve eski Van Belediye Başkanı Burhanettin Türkoğlu, TRT Van Radyosu Şefi Celil Akan destek verdi. En büyük katkıyı gideceğimiz adresleri ve etkili kişileri söyleyen rahmetli ağabeyim emekli öğretmen Mevlüt Okayer sağladı.  

ValiDoğan Pazarcıklı’nın desteği devam etti mi?

1979 yılı sonunda eğitim konularında uyumlu olarak çalıştığımız, Van’da Türk Eğitim Derneği Koleji (TED) açılması konusunda ve üniversite mücadelemize destek veren valimiz Doğan Pazarcıklı merkeze alındı, Yurdanur Uğur atandı. Dernek olarak ziyaret ettik. Çok sıcak ve samimi davrandı. Ancak bizi adeta şoke eden, hepimizde hayal kırkılığı yaratarak enerjimizi düşüren çok ilginç bir ifade kullanarak: “ Kardeşim ne uğraşıyorsunuz, Van’a üniversite kurulursa anarşi gelir!” dedi. Cumhuriyet valisinden beklenmeyen bu yaklaşım arkadaşlarımız arasında üzüntü yaratarak canımızı sıktı.

Vali Bey’in olumsuz yaklaşımı üzerine dernek çalışmalarına ara vererek mücadelenizi noktaladınız mı?

Tabi ki hayır. Aksine daha hırslandık. Vali Bey’in tavrı bizleri etkiledi ama mücadelemizden geri adım atmadık, inandığımız yoldan geri dönmedik.  Bu mücadele Van’ın, Vanlıların onur meselesidir dedik, çalışmalarımıza devam ettik.

Üniversite kurma mücadelenizde daha sonra nasıl bir gelişme oldu?

Tepebaşı Mahallesi’nde bulunan İnönü İlkokulu’nun bir kısmı Fen Edebiyat Fakültesi için dekanlık, Hüsrev Paşa  İlkokulu yanında Kebapçı Kemal Karakuş’un bir kaç dairesi dekan ve genel sekreter lojmanı olarak tahsis edilmişti. 11 eylül günü Van Kalkınma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Akyürek Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde işi olduğunu ( tohumluk buğday alacak), bana sende gel yol arkadaşı olursun dedi. Bende çok iyi olur,  başta Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hurşit Ertuğrul ve yakın dostum, Van Fen Edebiyat Fakültesi Sekreteri, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin idari kuruluş, kampüs arazisi istimlak çalışmalarında büyük emekleri olan Lütfü Sezen’in dayısı Pof. Dr. Zeki Başar Hocamızı görüşürüm  dedim.  Ayrıca seneye ÖSYM sınavına Van’da ki Fen Edebiyat  Fakültesi’ne öğrenci alınması için istekte bulunurum diye düşündüm. Sabah Van Kalkınma Vakfı’nın Land Rover aracı ile erken yola çıktık. Erciş yolunda rahmetli Kemal Kurdoğlu’nun petrolünü az geçince durduk. Tarladan gelen biri bayan iki İngiliz arabaya bindi. Türkçeyi çok güzel konuşuyorlardı. Bu kadar güzel Türkçeyi nasıl öğrendiniz dedim. Londra’da lisan kursu aldıklarını söylediler. Yaşları 35’i geçmemiş olan bayan ve erkek İngiliz beni adeta sorgulamaya  başladı:

Sen Kürt müsün  yoksa Türk mü?”  Bende  “Sizi ne ilgilendirir. Ben Türküm. Bakın biz İngiltere’ye gelip İrlanda meselesini karıştırdık mı? Sizin amacınız nedir? Bir asır önce Ermeni komşularımızı kışkırtarak tahrik ettiniz. Hem onların hem de Müslüman ahalinin geleceğini mahvettiniz. Şimdi farklı bir senaryo uygulama peşinde olduğunuzu biliyoruz.  Ama bu topraklarda böl parçala yönet planınızda, kardeşi kardeşe kırdırma amacınızda asla başarılı olamayacaksınız. Kürt Türk kardeştir” dedim. İki İngiliz Erciş’te arabadan inip ayrıldı. Bizde yolumuza devam ederek Erzurum’a vardık. Öğleden sonra üniversiteye gittik önce Rektör Hurşit Ertuğrul’u ziyaret ettim. 1980-1981 yılı için Van Fen Edebiyat  Fakültesi’ne öğrenci alınacağının sözünü aldım. Zeki Başar Hocamla dostane görüşme yaptım. Ziyaretler bitmiş Ahmet Akyürek de  tohumluk buğday almıştı.  12 eylül günü sabah erken saate Van’a doğru yola çıktık. Horasan’ı geçtik, iyice karanlık çöktü. Tahir Dağı sonrası Jandarmalar durdurdu. Bir tuhaflık vardı ama epey bekletildik. Hiç bir izahat verilmedi. Eleşkirt’i geçtik Ağrı Hamur Deresi, Tutak, Patnos her yerde bir süre alıkonulduk. Derken Erciş, nihayet Van Karayolları Bölge Müdürlüğü kavşağında tankları görünce Askeri Darbe olduğunu anladık. O zaman cep telefonu, internet falan yoktu. Gece saat 24’ü geçiyordu. Eve varıp  televizyon açtığımda Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, "İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur" açıklaması yapıyordu.

Kenan Evren ilk yurt gezisini Van’a düzenlemişti. Evren ile görüşerek üniversite talebinizi iletme olanağı buldunuz mu?

İhtilalin ilk haftasında Kenan Evren ilk yurt içi gezisini Van’a yaptı. Van’a Üniversite Kurma ve Yaşatma Derneği olarak Vanlıların üniversite isteğini yansıtan bir kaç döviz hazırladık. Kenan Evren, vilayet önünde halka seslenirken dernek üyesi arkadaşlarımız dövizleri kaldırarak Evren’in görmesini sağladılar. Kenan Paşa dövizleri görünce umut veren açıklamalar yaptı. Sesimizi bu şekilde duyurduk. 

Evren’in olumlu açıklamaları üzerine umutlandınız mı?

Doğrusu umutlandık. Ama daha sonra Kenan Evren’in talimatı ile yeni üniversiteler kurulması kararı alındı. Milliyet Gazetesi’nde yer alan haberde YÖK taslağı ile birlikte İstanbul’da Marmara ve Mimar Sinan, İzmir’de  Dokuz Eylül, Antalya’da Akdeniz, Ankara’da Gazi, Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi’ne ilaveten ikinci  üniversite olarak Osman Gazi Üniversitesi kurulacağı belirtildi. Bu üniversiteler arasında Van’ı görmeyince çok üzüldük. Karar Van’da burukluk yarattı. 

Gelişme üzerine nasıl bir yol izlemeye başladınız?

Kenan Paşa’nın Van ve Hakkâri ziyaretinden  kısa süre sonra derneğimizin üyesi eczacı Ubeydullah Arvas arkadaşımdı. Babası Hac farizasını yaparken vefat etti. Bu vesile ile Van Müftüsü merhum Öner Azmi Sarımurat Bey’in oğlu, Van’ın asil evladı, cennet mekân, ruhu şad olsun, eski emekli Albay İzzetin Sarımurat’ın eniştesi Şeyh Taha Arvas’ın taziyesi için Van’a geldi. Taziye Çatak ilçesindeydi. Mahalle arkadaşı ağabeyim Mevlüt  Okayer,  İzzetin Sarımurat’ın Kenan Evren ile sınıf arkadaşı ve samimi olduklarını daha önce anlatmıştı. İzzettin Sarımurat, Zeynel Abidin Hoca’nın biraderi,  Dr. Saadetin Sarımurat ve terzi Muhittin Sarımurat’ın abisiydi. İki kız kardeşlerinden biri Hacı Bilal Güldal, diğeri Hacı Davut Ezberci ile evliydi. Molla İbrahim Sarımurat’ın da amcasıydı. Taziyede İzzetin Sarımuratoğlu ile sohbet ederek dernek olarak amacımızın Van’a üniversite kazandırmak olduğunu söyledim. Onun üniversite konusunda benden daha ateşli, daha istekli ve kararlı olduğunu gördüm. İzzettin Sarımurat, 1928 senesinde Ulu Önder Atatürk’ün direktifleriyle Van’a gelen,1929 ocak ayında  apandisten vefat eden Mustafa Necati Bey’in özel olarak seçerek gönderdiği Kabataş Lisesi fen dersleri  öğretmeni Ferit Nuri Kuran Bey’in talebesiydi. Bana “İşte ev telefonum, ev adresim: Esentepe Emekli Subay Evleri, Bina 10, No 4 numaralı dairede oturuyorum. Ankara'ya gelmeye karar verdiğinde beni birkaç gün evvel ara. Söz veriyorum seni Devlet Başkanımız Kenan Evren Paşaya götüreceğim. Van'a üniversite kurma  çabanızda yanınızda olacağım, her türlü desteği sağlayacağım. Van için hayati meseledir” dedi. Bu sözleriyle İzzettin Sarımurat heyecanımıza heyecan, gücümüze güç katmıştı. Güzel gelişmeyi dernek yönetim kurulumuzla paylaştım.

İzzettin Sarımurat ile Kenan Evren arasında nasıl bir diyalog vardı?

İzzettin Sarımurat sınıf arkadaşı  olması nedeniyle Kenan Evren ile Genel Kurmay Başkanlığı zamanında ve daha önceleri devamlı diyalogları olmuş. 1938 Harp Okulu Mezunu olduklarından  her yıl mutlaka bir araya gelirlermiş. Bir gün İzzettin Sarımurat, Kenan Evren’i ziyaret ediyor. Görüşme sonrası Evren, Kurmay Albay Çevik Bir’i çağırarak " Çevik, İzzettin  Sarımurat  albayım benim çok sevdiğim sınıf arkadaşımdır. Ben olmadığımda bir sorunu, isteği olursa mutlaka ilgilen ve yerine getir. Ayrıca sağlık sorunu olursa Gülhane komutanına benim adıma telefon aç"" talimatı veriyor. Bu denli yakınlık vardı.

Üniversitenin kuruluş mücadelesi sürecinde ilginç olaylarla karşılaştınız mı?

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı tarafından 1981 Anayasası yapıldı.  Referandumdan sonra Kenan Evren  7. Cumhurbaşkanı seçildi. Vanlı hemşehrimiz  eski emniyet müdürlerinden rahmetli Baki Müftüoğlu’nun abisi Avni Müftüoğlu Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı yapmıştı. Polis Enstitüsü mezunu Hukuk Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmişlerdi, Avni Müftüoğlu Van’dan Danışma Meclisi üyeliğine seçilmişti. 23 Mart 1981 yılında görüştüğümüzde daha Danışma Meclisi  oluşmamıştı. 1981 yılı Atatürk’ün 100. Yılı idi. 1980 – 1981 yılları arasında Van Valisi Nazmi İyibil’di.  İl çapında bir organizasyon komitesi kuruldu. Vali Muavini Selami Bey, İl Kültür  Müdiresi Sevil Demirkıran, Kız Enstitüsü Müdiresi Serpil Çilingiroğlu komitede yer aldı. Başbakan Bülent Ulusu Hükümetinde  aynı zamanda yurt çapında 100.Yıl  Kutlama Komitesi Başkanı Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş’ti. Kültür Bakanı Mustafa Cihat Baban’ın müsteşarı emekli Vanlı Korgeneral Kemal Gökçe paşaydı. Kemal Gökçe Van Ticaret Sanayi Odası Meclis Başkanı, Van’ın köklü spor kulüplerinden Şençençlerspor Kulübü Başkanı Nevzat Amiklioğlu’nun dayısıydı. 4 Ocak pazar günü Van Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Derneği Genel Kurulu yapıldı. Vali Nazmi İyibil, 21. Seyyar Jandarma Tugay Komutanı Tuğgeneral İsmail Selen de genel kurula katıldı. Açılış konuşmamda Atatürk’ün doğumunun 100. yılında Van üniversitesinin kurulması gerektiğini dile getirdim. Bu isteğimizi kongre kararına dönüştürdük. Vali Bey bana  Özçelik Bey, Devlet Başkanı Kenan Evren’e kongrede alınan kararı bir telgrafla bildir dedi.  Telgrafı yazıp PTT’ye gittik.  PTT gişesindeki görevli memur  telgrafa baktı sonra da olmaz. Bu telgrafı çekme sorumluluğunu ben alamam, lütfen müdürümüz Hayrettin Alparslan’a gidin dedi.  O da ‘Sıkıyönetim tamimi var olmaz’ dedi. Kendisine ‘Bu telgrafta ne var, bir suç unsuru sakınca mı var? Sen ne biçim Vanlısın’ dedim. Ağabeyim Mevlüt Okayer’in ortaokuldan arkadaşı  olduğundan yumuşadı. Peki, bakalım dedi ve telgraf çekildi.

Kenan Evren’e Vanlıların üniversite isteğini bir dosya ile iletmek için Ankara’ya gitmeyi düşünmediniz mi?

Gitmek için zamanını kolluyoruz. Biz bu mücadeleyi verirken bir sabah gazetede Gaziantep Yüzüncü Yıl Üniversitesi istiyor başlıklı bir yazı okudum. Hemen Vali Nazmi İyibil’e gittim. Sayın Valim, Gaziantep Lobisi daha güçlüdür fırsat elimizden kaçacak, birlikte Ankara’ya gidelim. Vali Bey de benim İçişleri Bakanı’ndan izin almam gerekir. Siz sivil ve bağımsızsınız gidin dedi.

Gelişmeler sonrası nasıl bir karar aldınız?

Hemen arkadaşlarla konuşarak ortak karara vardık. 15 Mart 1981 pazar günü için Ankara’ya gitmek üzere uçak biletlerimizi aldık. Belediye başkanımız derneğinin kurucusu Tayyar Dabbağoğlu’nun  emeklerine, anısına ahde vefa gösterme düşüncesiyle kıymetli eşi, değerli meslektaşım, Van sevdalısı Dr. Süheyla Dabbağoğlu hanımı  davet ederek sizde buyurun birlikte gidelim dedim. Ancak mazeretinden dolayı gelemedi. Askere askerle yaklaşılır. Bu doğrultuda dayısına referans mektubu yazar düşüncesiyle Vanlı iş ve spor insanı Nevzat Amiklioğlu’na giderek " Abi dayınız Korgeneral Kemal Gökce Paşa’ya bir  mektup yazın bize yardımcı olsun" dedim.  Nevzat Abi, lezzetli Van şivesiyle “ Vıle ne mektubu, git kapısına bir tekme at gir içeri” diyerek bizi esprisiyle rahatlattı. Sonra dayısıyla konuşarak  bize yardımcı olması yönünde söz aldı.

Kemal Gökçe Paşa kimdir?

Korgeneral Kemal Gökçe Paşa, Cumhuriyet sonrası Van’da ilk eczaneyi açan  ( Şifa Eczanesi ) sahibi Şadiye hanımın kardeşidir. Van Hükümet Tabibi Hikmet Bey ile evlenmişti. Önce Ankara’ya oradan Almanya’ya gitmişler. Kıymetli ve yetenekli aile olan hemşehrilerimiz Kemal, Suat, Uygur, Atilla İlvan’ın babaları Hamdi Bey eczaneyi yönetmiş.

“Kenan Evren ile seni görüştüreceğim” sözü veren İzzettin Sarımurat ile iletişim kurabildiniz mi?

Ankara’ya gitmeden önce İzzettin Sarımurat’a telefon açtım. Bir gün sonra İstanbul’dan Ankara’ya geldi. Pazartesi günü Sıhhiye Ordu Evi’nin önünde buluştuk. Ankara’ya gelmeden önce 1928 de Atatürk’ün  direktifleriyle Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necatı Bey’in Van’a gönderdiği Ferit Nuri Kuran’ın yaptığı; arka yüzünde eski yazı ile yazılı İstiklal Marşı, ön yüzünde Türkiye Cumhuriyeti Büyük  Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın çini mürekkebiyle yapılmış resmi ve hocanın bizzat yazarak imzaladığı  "Sayın Devlet Başkanı Kenan Evren’e saygılarımla" imzalı mektubunu yanıma aldım. Resimlere Kızılay Kocabeyoğlu Pasajından gümüş çerçeve alarak resimleri yerleştirdik. İlk ziyareti Kültür Bakanlığı Müsteşarı hemşehrimiz  Kemal Gökçe Paşa'ya gittik. Sekretere Van’dan heyet olarak geldiğimizi söyledim. Paşa bizi kabul ederek hemen odasına geçtik. Bizi çok sıcak karşıladı. Ziyaret amacımızı söyledik. Başta Devlet Başkanı Kenan Evren, Başbakan Bülent Ulusu, Millî  Eğitim Bakanı  Emekli Tüm General Hasan Sağlam, Devlet Bakanı 100. Yıl Kutlama Komitesi Başkanı Mehmet Özgüneş Paşa‘dan randevu istiyoruz. Sizin referansınız ve sekretaryanız ile randevu talebimizin kabul edileceğine inanıyoruz dedik. İletişimi için telefon numarası istedi. O zaman cep telefonu, sosyal medya  yoktu. Liseden sınıf arkadaşım olan muhasebeci mali müşavir Vanlı Kemal Kasapoğlu’nun ofisinin telefon numarasını verdim. Kavaklıdere’de kaldığım kayınpederim vardı ama ev telefonu yoktu. Randevu isteğimizi not aldı. Ziyaretimizden çok memnun olduğunu söyleyerek bizimle tek tek kucaklaşıp:

Van’a sahip çıkın orası benim anamın yurdudurBabamMalazgirtli bir komutandı. Eczacı Şadiye hanımdan başka iki ablam ve yeğenlerim var" dedi. 

Odadan çıktık. Yeri gelmişken şunu bilmenizi isterim; Kemal Gökçe Paşa görevde iken  mimarisiyle ilgi çeken ancak birkaç yıl önce yıkılan Van Müzesi’nin yapımını sağlayan kişidir. Bunu kimse bilmez. Kendisi hayatta ve  diyaloğum var, ara sıra arar hatırını sorarım. Ertesi gün  Kemal Kasapoğlu'nun ofisine geçtik.  Bir süre sonra Kemal Gökçe Paşa beni aradı. Devlet Başkanı  Kenan Evren ile görüştüğünü “Ben Van’dan gelen heyetin ne istediğini biliyorum. Mili Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Haydar Saltık Paşaya gitsinler yazılı isteklerini bıraksınlar” dedi.  Randevu için Başbakan Bülent Ulusu da zamanım yok demiş. Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam 19 Mart perşembe günü öğleden sonra randevu vermiş. Aynı güne Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş randevu vermiş. Ziyaretler başladık. Ziyaretlerde İzzettin Sarımurat da bize katlıyordu. Bizde Anıt Kabir de sekreteri olan kurmay albaya isteklerimizi içeren dilekçemizi verdik. O da alıp sümeninin altına koydu. Hasan Sağlam’a Atatürk’ün Van Gölü kenarında kurulması için  talimat verdiğini, Doğu Üniversitesi kurulması hakkında attığı adımlardan, bölgenin gelişmesi, kalkınması ve aydınlanmasına sağlayacağı katılardan bahsettik. Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş’e Erzurumlular üniversite hakkımızı gasp ettiler dedim. Omuzuma  vurarak; Kardeşim devlet  onların omuzuna taktığı rütbe gibi size de rütbe takar üzülmeyin dedi. Ferit Melen neden yapmadı dedi. Ben de yapmamış veya yapamamış olabilir. Siz Atatürkçü bir hükümetsizin Atamızın yarım kalan Van Projesi gerçekleşirse ruhu şad edilmiş olur  dedim. Bu benim yetkimi aşar diyerek bize Kenan Evren Paşa ile görüşmemizi söyledi.

Van’a büyük hizmetleri olan, eski Van milletvekili, maliye, milli savunma bakanı, eski Başbakan Ferit Melen’e bu konuyu aktardınız mı?

Rahmetli Ferit Melen Bahçelievler Ayten Sokak No 27’de  ( Komşusu İsmet İnönü ) oturuyordu. Ferit Melen’i evinde Muzaffer Hacıbekiroğlu ve Saadettin Özok ile birlikte ziyaret ettik. Hasan Sağlam’ın sözlerini aynen kendisine ilettim. Rahmetli, “Ben hizmet etmekten mutlu olduğum memleketime üniversite kazandırmayı istemez miydim? 1962’de Konsey üniversite kurulmasına karşıydı. Üniversite kurulması kararı Evren’in iki dudağı arasındadır. İsterse kurulur. Mücadelenizde başarılar dilerim” dedi. O tarihlerde Diyarbakır 7. Kolordu Komutanı Korgenerale Suat İlhan Paşa’ydı. Suat Paşa Ferit Melen ve Van’ın yerli ailelerinden Coşkun Okuldaş ile teyze çocuklarıydı. Suat İlhan aynı zamanda 1979 yılında Van Seyyar Jandarma Tugay Komutanı  Tuğgeneral Sedat İlhan’ın abisiydi.

Kenan Evren’den randevu talebinize olumlu yanıt gelmeyince Van’a dönme karar mı aldınız?

Başka gelişmeler olunca Van'a dönme kararı almadık.  Ankara’da geniş çevresi olan Şeyh Taha Arvas’ın kardeşi Tarım Bakanlığı Zirai Donatım Genel Müdürü  Emin Garbi Arvas Albay Çevik  Bir’in öz dayısını iyi tanıyordu. İzzettin Sarımurat ile birlikte mektup yazarak Çevik Bir’in dayısına verdiler. İzzettin Abi mektubun sonunda “ Sayın Devlet Başkanım, size güvenerek Vanlı hemşehrilerimi peşime takarak Ankara'ya heyet olarak geldik. Sizinle görüşmemiz gerekiyor. Beni hemşehrilerime karşı mahcup etmeyeceğinize inanıyorum"  ifadeleri yer verdi.  Çevik Bir'in dayısı mektubu alıyor ancak Çevik Bir evde olmadığından  mektubu eşi Nilgün Hanım'a veriyor.

Günlerdir beklediğiniz randevu talebinize olumlu yanıt nihayet geldi mi?

 20 Mart 1981 cuma günü Van Atatürk Lisesi’nden arkadaşım, hemşehrimiz Kemal Kasapoğlu’na veda ederek Van’a dönmek ve vedalaşmak üzere  Kızılay’daki bürosuna gittik. Telefon çaldı.  Arayan subay Kemal Gökçe Paşa’nın benimle görüşmek istediğini söyledi. Telefonu aldım, “Özçelik Bey randevu isteğinize olumlu cevap geldi.  23 Mart Pazartesi günü saat 11.00’de 4 kişilik Van heyetini Sayın Devlet Başkanımız Genel Kurmay Başkanlığı’nda kabul edecekler. " dedi.  Ne tesadüf  ki  o anda Kemal Kasapoğlu’nun bürosunda olmasak randevudan haberimiz olmayacaktı. Çünkü ne cep telefonu sabit telefonumuz vardı.  Çevik Bir aldığı mektubu yerine ulaştırıyor. Mektubu alan Kenan Evren tebessüm ederek okuyor: ” Çevik, lebalep doluyum, fakat İzzettin arkadaşım gelmiş. Pazartesi günü  öğleden önce randevu ayarlayın” direktifini veriyor. Randevu talebemiz bu şekilde kabul ediliyor.

Günlerdir beklediğiniz Kenan Evren’i ziyaretinize dernek yönetiminden kimler katıldı?

Dernek başkanı olarak ben,  üyemiz Diş Doktoru Saadettin Özok, Emekli Albay  İzzettin Sarımurat, akrabası Yıldız Sarımurat katıldı. Yıldız Abla, aydın, Atatürkçü, demokrat hem de Van kadınını en iyi şekilde temsil edecek özellikleri olan gururumuz duyduğumuz Cumhuriyet kadını hemşehrimizdi.  Kenan Evren’e, bakanlara sunacağımız dosyaların  hazırlanarak tamamlanmasında bize çok yardımcı oldu. Pazartesi günü Yıldız Abla’nın çalıştığı bankada buluşarak kendisinin makam arabası ile Genel Kurmay Başkanlığına hareket ettik. Nizamiye kapısında binbaşı tarafından yukarı kata gönderildik. Başyaver ’in odasında solukladık. Yaver öğretmen albaydı. Tatvan’da bir süre hizmet yapmıştı. (Daha sonraki yıllarda helikopter kazasında şehit düştüğünü öğrendik.) Saat 11 00 olunca bize karşı kapıyı gösterdi. Dernek başkanı olarak önce kapıyı ben açtım. Sekretaryadan tekrar geceyim mi diye beklerken Devlet Başkanı Kenan Evren ile göz göze geldim. Okuma gözlüklerini takmış, spot ışıkları altında bir şeyler okuyordu. İçeri girdiğimde kendimi takdim ederek Van Üniversite Kurma Ve Yaşatma Derneği Başkanı Dr. Özçelik Okayer dedim. Ardımdan içeri giren arkadaşlar kendilerini tanıttı. En son içeriye sınıf arkadaşı Emekli Topçu Albay İzzettin Sarımurat girdi.  Bizi geniş bir salona aldılar. Ben Devlet Başkanı’nın yanındaki koltuğa, Yıldız Sarımurat yanıma, onun yanına İzzettin Sarımurat  ve onun yanına da Dr. Saadettin Özok oturdu. Bize hoş geldiniz, sınıf arkadaşına hoş geldin İzzet dedi. Ben  "Ulu Önder Atatürk’ün direktifi ve Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necatı Bey’in ileride Van’da üniversite kurulacak siz bunun öncüsü olacaksınız" dediği öğretmeninden getirdiği mektup ve 14 yaşındaki yaptığı 1922 de takdim etmek için götürdüğü fakat bulamadığı için yavere veremediği resim, arka yüzü eski yazı İstiklâl Marşı, kapağında  ise Türkiye Büyük Millet Meclisi  Reisi Mustafa Kemal Paşa  yazılı  Ferit Nuri Kuran imzalı gümüş çerçeveye koyduğumuz resim ve mektubunu Devlet Başkanı Kenan Evren’e takdim ettim. Evren Paşa resmi çok ilginç buldu. Yaverinden büyüteç isteyerek tetkik etti. Çok enteresan dedi. Mektupta Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kurulacak üniversitenin nüvesini kurmak için Kabataş Lisesi’nden  Ferit Nuri Kuran'ın Van’a gönderildiği yazılıydı. Bu yazı aynı zamanda tarihi bir belge hüviyeti taşıyordu. İçeriye girmeden İzzet Abi konuşmaları sen yapacaksın. Siz odadan çıkınca ben özel görüşüp konuşacağım  demişti.  Ben de söze şöyle başladım “Sayın Devlet Başkanım tasarlanmış müstakbel üniversite yasa taslağına ulaştım. Hoşgörünüze sığınarak biraz çizmeyi aşacağım, 6 yeni üniversiteyi Batı illerimizde açıyorsunuz. Bu imkân eşitliğine, fırsat eşitliğine Anayasaya ters düşmez mi? " dedim. Gözlerinin bebeği adeta yıldız gibi çaktı ve yüzü bir anda değişti. İzzettin Sarımurat ile birlikte olmasak çok rahat beni dışarı atardı. Hemen toparladı biz öyle yapamayacağız dedi. Ayrıca dedim ki "Van üniversitesi bölgenin kalkınmasını, sosyoekonomik refahı, birlik ve beraberliği sağlayacak; Ulu önderimizin ruhu şad edilecektir." Çaylarla birlikte sohbette Van  Ön Asya’nın kapısı olduğundan Türk Dünyası ülkeleri ile ekonomik, sosyal, kültürel ilişkilerimizde köprü görevi kuracaktır ifadelerini kullandım. Bize “Hemen olacak diyemem. Konsey arkadaşlarımla konuyu her yönüyle konuşup size döneceğim.” Dedi.  Teşekkür ederek dışarı çıktık.  Arkadaşı olan İzzet Abi ile  Evren Paşa baş başa kaldı.

İzzettin Sarımurat Kenan Evren ile içerde baş başa görüştükten sonra odadan çıktığında ilk sözü ne oldu?

İzzettin Sarımurat  dışarı çıktığında ‘Bu iş oldu’ müjdesini verdi. Daha sonra aralarında geçen konuşmayı anlattı. İzzettin Sarımurat, Kenan Evren’e “ Sana ne diye hitap edeyim. Sayın Devlet Başkanım mı,  yoksa sınıf arkadaşım Kenan mı diyeyim” diyor. O da ne”  ne dersen de İzzet” diyor. İzzet Abi de, “Bana bak sen Anıtkabir ’de Atatürk’ün Mozolesine çelenk bırakıp defteri yazarken Atam rahat uyu diyorsun. Peki, sen onun arzu ettiği üniversiteyi kurdun mu?  Hayır. Atatürk nasıl rahat uyusun? Eğer bana üniversite sözü vermezsen bu odadan çıkmam” diyerek sözünü noktalıyor. Evren’in üniversite için en az 50 milyon lazım sözü üzerin İzzet Abi, “Nereden bulursan bul” diyor. Evren de “Deli oğlan hiç inatçı huyundan vazgeçmemişsin” diyerek 40 yıllık iki dost olarak birbirlerine sarılarak  “Bu iş tamamdır, hayırlı olsun” diyerek uğurluyor.  Ertesi gün Kenan Evren, kendisine taktim ettiğim dosyayı Milli Eğitim Bakanı’na göndererek Van Üniversitesi’ni yasaya ilave etmesi için  direktif veriyor.

Bu görüşmeden fotoğraf var mı?

O günkü tarihi görüşmemizi bir fotoğrafla ölümsüzleştiremedik maalesef. Bu da bizim eksiğimiz oldu.

Üniversite sözü alarak tarihi başarıya imza attınız. Milli Eğitim Bakanı’na talimat verilmesinden sonra neler yaşandı. 

Yorulduk ama mutluluk ve heyecan içinde Ankara’dan  başımız dik, anlımız ak olarak gururla Van’a döndük.  Ertesi gün  Vali Nazmi İyibil’i ziyaret ettik. Van’ı sevince boğan mutlu haberi detaylarıyla paylaşarak bilgilendirdik. Aynı hafta Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam’ın Ankara’ya çağırdığı il müdürleri arasında Vanlı hemşehrimiz İl Milli Eğitim Müdürü Necmettin Çaldağ da vardı. Toplantıda  Bakan Hasan Sağlam müjdeyi orada da veriyor ve Van’da Atatürk’ün doğum yıldönümüne denk gelmesi nedeniyle 100. Yıl Üniversitesi ismiyle üniversite kuracağız diyor. Necmettin Çaldağ da bu haberi bana ulaştırdı. Yasa YÖK’ün kuruluşu ile birlikte çıktı. Yani YÖK ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi aynı yaştadır.

 Üniversiteye atanan kurucu rektör beklentileri karşıladı mı?

Kurucu rektör olarak dinamik, genç ve çok faal, idealist birini bekliyorduk. YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı Hacettepe Tıp Fakültesinden Veteriner Mikrobiyolog Prof. Dr. Hakkı Autun’u rektör olarak atadı.  Ancak  bana göre idareyi maslahat kabilinden yetersiz, vizyonsuz ve heyecanı olmayan bir isim rektör oldu. Atama Vanlıların heyecanı ve beklentilerini karşılamadığı gibi üniversitenin gelişmesine büyük zaman kaybettirdi.

Rektör Prof. Dr. Hakkı Atun atandığında ilk olarak ne yaptı?

İlk işi üniversite kuruluşunda, kampüs alanının istimlakinde ve idarenin oluşumunda canla başla çalışan Genel Sekreter Lütfü Sezen’i  görevden almak  oldu. Ardından Prof. Dr. Nihat Bayşu geldi. Veteriner kökenliydi daha aktif bir rektördü. Kampusu ziyaretimde diğer üniversitelere göre kampusun çevre düzenlenmesini  yetersiz  ve bakımsız olduğunu gördüm ve üzüldüm. Hâlbuki yeşil alan ve peyzaj ile Zeve Yerleşkesi cennet çevrilebilirdi.

Üniversitede akademik, kültürel ve  sosyal etkinlikler ne zaman başladı?

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreteri Lütfü Sezen 1982 haziran ayında bana gelerek Prof. Dr. Zeki Başar dayımdır, Van'a gelmek istiyor.  Üniversitede “Tarih Boyunca Ermeniler” konulu konferans vermek ister, Van’a davet edelim dedi. Vali Behçet Eren’e bahsettim buyursun, bende ayrıca davet edeyim dedi.  17 Haziran günü Halk Eğitim Merkezi konferans salonunda, konferans  verdi. Konferans öncesi  Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 63 son sınıf öğrencisi adına Şule Kürkçüoğlu adlı bir öğrenci  üniversite sevincimizi paylaşarak şöyle konuştu:

57 yıl sonra da olsa Ulu Önder  Mustafa Kemal Atatürk’ün Van  projesi, hayali olan üniversitesinin gerçekleşmesinden Vanlılar gibi bizlerde  çok mutluyuz.  Gayret ve emek sarf ederek amacına  başarıyla ulaşan Van Üniversite Kurma ve Yaşatma Derneği Başkanı Dr. Özçelik Okayer ve dernek yöneticilerini, Vanlıları, emeği geçenleri kutluyor saygılarımızı sunuyoruz.

Mutluluk  ve heyecan veren  gelişmelerde önemli pay sahibi oldunuz. O dönem  canınızı sıkan unutamadığınız bir olay yaşadınız mı?

1982 Ekim ayında Kazım Karabekir/Maraş Caddesinde üniversiteye tahsisi edilen eski Kız Öğretmen Okulu salonunda yapılan törende önceden hazırlanan senaryo ile konuşturulmadım. Rektör Prof. Dr. Hakkı Atun kürsüde elleri titreyerek kısa, silik bir konuşma yaptı. Ağlayan çocuğa meme vermezler Bizlerin ve İzzettin Sarımurat’ın cesur girişimleri olmasaydı üniversite kurulmamış olacaktı.  Rektör Hakkı Atun üniversiteye 7. Cumhur Başkanı Kenan Evren’in büstünü yaptıracağını söyleyerek bizden yardım istedi. Yaz başıydı, tam o sırada Erzurum Radyosu Van’da konser vermek istiyor. Vali Behçet Eren yardımcı olmam için bana haber gönderdi. Biletleri bizzat tek başıma resmi daireler ve halka sattım.  Satılan biletlerden topladığım165 bin lirayı tutanakla rektöre verdim. 1983 haziran ayında Cumhurbaşkanı Kenan Evren Van’a gelerek üniversiteyi ziyaret etti. Derneğimiz dışlanarak kasten haber verilmedi! Tatbiki bu tavrı önemsemedik. Memleketimiz için  neler yaptığımızı Vanlılar iyi biliyordu. 

Üniversitenin kuruluşu gerçekleştirildikten sonra farklı çalışmalarınız oldu mu?

Hacettepe Üniversitesi'nin kurucusu, bende emeği olan, feyz aldığım Prof. Dr. İhsan Doğramacı YÖK başkanlığına getirildi. Bende Ankara’ya giderek YÖK Başkanlığında görüşerek Tıp Fakültesinin yöre için çok önemli olduğunu ilettim. Valimiz Nazmi İyibil merkeze alınarak yerine Mülkiye Müfettişi Behçet Eren atandı. Üniversite kuruluşu sonrası Yüzüncü Yıl Üniversitesi Vakfı kurma çalışmalarına başladım. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde tarih profesörü, 1977 de Kültür Müsteşarı ve  Türk Dil Kurumu Başkanlığı yapan  hemşehrimiz Prof. Dr. Şerafettin Turan Mevlüt Ağabeyimin iyi arkadaşıydı. Vakıf kurma konusunda kitap  belge göndererek yardımcı oldu.1984 sonbaharında  İstanbul’a göç ettim. Sonra vakıf kurularak ilk başkanlığını rahmetli iş insanımız hemşehrimiz Enver Perihanoğlu yaptı

Zeve Kampüsü’nde temel atma törenini hatırlıyor musunuz?

1984 yılında Zeve Kampüsü temel törenine Cumhurbaşkanı Kenan Evren katıldı. Aynı yıl ekim ayında İstanbul Şişli Etfal Hastanesinde Şef  Yardımcılığı  sınavını kazanarak İstanbul’a gittim.  Ben ayrıldıktan sonra dernek başkanlığına arkadaşlarımız Dr. Ertuğrul Yeğınaltay’ı getirdiler.

Doğup büyüdüğünüz, anılarınızın, arkadaşlarınızın olduğu Van’dan ayrılmak zor olmadı mı?

Van sevdası kalbimden silinmedi. Ama kendimi yenilemek, atılım yapmak için İstanbul’a gidip gelip gidiyordum. Bir gün Ankara Hacettepe Tıp Fakültesinden Bülent Ulusu hükümeti Sağlık Bakanı Necmi Ayanoğlu tarafından İstanbul Şişli Etfal (Hamidiye Etfal) Hastanesi kulak boğaz kliniğine atanan Doçent Dr. Aras Şevar tarafından  1. Dâhiliye Kliniği şef yardımcılığının kadrosunun boş olduğu söylendi.  Şef Dr. Nadire Güresin Apaydın ile gidip tanıştım. İlk kocası Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ecvet Güresin imiş. Ecvet Bey, akciğer kanserinden ölünce Dr. Nurettin Apaydın ile evlenmişti. Nurettin Bey Tepebaşı Mahallesi’nde oturan yerli ailelerden Mihraplar ailesine mensuptu.  Aileden Zıya Apaydın, Hızır Apaydın,  Abdülbari Akay, Faik Akay, Refik Akay amca çocuklarıydı. Fakat bu hemşehrilikden dolayı hiç bir kayırma görmedim. Dr. Nadire Hanım çok sert, prensip sahibi disiplinli erkek gibi kadındı. Çalışkan, zeki bir kadın olan Nadire Hanım hiç kimseye taviz vermez, kimse karşısında haddini aşmazdı. Rahmetli Dr. Nadire Güresin  ve 1. Cerrahı Şefi Dr. Nurettin Apaydın ile gayet dostane ilişkilerle ailece görüşmemiz devam etti. 1987 de Dr. Nadire Hanım yaş haddinden emekli oldu.  Bakanlık 1984 Mayıs ayında sınavı açtı. Ankara Numune Hastanesinde yayınlarımla beraber lisan ve meslek sınavından geçtim 5 kışlık jüri beni başarılı buldu, Van’dan İstanbul’a gelmem ekim ayını buldu. Çünkü bakanlık emrini hemen tebellüğ etmedim.

Size gönderilen bakanlık emrini  neden almadınız?

Sağlık Bakanı  Nadire Hanım emekli olmadan benim geçeceğim kadroyu Prof. Dr. Aydoğan Öbeğ'e emekli olmadan tahsis etti. Dr. Kaya Kılıçturgay Uludağ Üniversitesinden Dr. Aydoğan Öbeğ'in arkadaşıydı. Bir ara eski Van Milletvekili, Devlet Bakanı Av. Salih Yıldız’ın oğlu değerli hemşehrim Ömer Yıldız Yalım Erez, Tansu Çiller’in zamanında Sağlık Bakanı Dr. Doğan Baran’ın müsteşarıydı. Bir gün odamda oturuyorum başhekimlik sekreteri beni arayarak müsteşar bey sızı görmek istiyor dedi.  Doğrusu hakkımda bir şikâyet mi var diye düşünerek makama gittim. Müsteşar Ömer Yıldız Bey koltuğundan kalkarak bana sarıldı. Odada Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Kurumları Genel Müdürü, İstanbul İl Sağlık Müdürü de vardı.  Ömer Yıldız,  samimiyeti ve davranışıyla beni onların yanında onurlandırdı. Daha sonra Ankara’ya bakanlığa çağırdı. Makamında“ Buradaki klinik şefliğine sizi uygun görüyorum. Hazırlan o makam layıksın” dedi. Müracaatımı yaptım. Ama İstanbul Tabip Odası seçiminde siyasi denge hesapları nedeniyle atamam gerçekleşmedi. Daha sonra aynı hastanede kardiyoloji kliniğinin 3  yıl şefliğine vekâlet ettim. 

Kardiyoloji kliğinde ne gibi hizmetleriniz oldu?

Koroner yoğun bakım ünitesini modernize ettirdim. Hemşerimiz gazeteci yazar  Fatih Altaylı’nın amcası iş insanı rahmetli Eyüp Altaylı  ve Rötarı Kulübü’nden  9 tane monitör defibratör ve ayrıca kliniğimize 3 tane modern havalı yatak, başka kurum ve şahıslardan buzdolabı temin ettim. Diğer eksik ihtiyaçları hayırsever çevrem tarafından karşıladım. 32 yıl hizmet ettim. 2001 yılında  emekli oldum. 2019 yılında özel bir hastanede fahri hekim olarak eş dost ve eski hastalarımın sağlığıyla ilgileniyorum.

İstanbul’da ünlü isimlerden hastanız oldu mu?

Bir gün başhekim beni arayarak, Türk tiyatro ve sinemasının duayenlerinden, çocukluğumda Gülistan Güzey ile başrolünü oynadığı bir filminin izlediğim, tiyatroda oyununu seyrettiğim rahmetli Reşit Gürzap’ı diyabet hastası ( şeker) olması nedeniyle  gönderdiğini söyledi. Reşit Gürzap Bey kontrole gelmişti. Çay ikram ederek biz Vanlılar çayı çok severiz dedim. Bana siz Vanlımınsınız dedi. Evet dedim. Bende aslen Vanlıyım, büyük dedem Padişah Abdülaziz zamanında Van’dan İstanbul’a gönderilmiş. Kara Reşit Paşa olarak tarihe geçmiştir. Kendisi çok nüktedan, kültürlü görmüş geçirmiş, tevazu sahibi bir insandı. Oğlu sinema, tiyatro, dizi oyuncusu, yazar ve eğitmen Can Gürzap, gelini Arsen Gürzap'a akşam yemeğinde Levent Tenis Kulübünde rastladım. Can Gürzap’a siz nerelisiniz diye sordum. Biz Vanlıyız dedi. Reşit Gürzap hasta hekim ilişkimiz devam etti. Reşit Bey hayattan çok güzel anılarını ve tecrübelerini  aktardı. Bana eski  gazeteci Bosfor Turizm ve Çamlıca Gazozları sahibi armatör Kahraman Sadıkoğlu’nun eniştesi, Van Eğitim Gönüllüler Parkı’nda isimi yaşatılan Feyyaz Tokar da Vanlıdır dedi. 1984 yılı ekim ayında Şişli Etfal Hastanesi 1. Dahiliye Kliniğinde şef muavini olarak göreve başlamamdan 6 ay sonra şefim Dr. Nadire Güresin Apaydın’ın önemli bir operasyon geçirmesinden dolayı kliniğin sorumluğunu üstlendim Hastane Sağlık Bakanlığının önem verdiği Eğitim Ve Araştırma Hastanesi idi. Burada önemli insanlara ve değişik vatandaş kitlesine hizmet ve en az 5-6 asistana da eğitim veriyordu.  Hacettepe de aldığım çok kuvvetli ve temel yoğun çalışma tempomla kısa zamanda tanındım. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İmren Aykut, SHP Genel Başkanı gazeteci-yazar Altan Öymen, İstanbul MİT Başkanı Nuri Paşa, BJK Spor Kulübü Başkanı Süleyman Seba gibi önemli kişilere sağlık hizmeti vererek tanışma mutluluğuna eriştim. Bu arada Van Sanat Okulu kurucu müdürü rahmetli Vasfi Levendoğlu ağabeyimizi de tedavi etmek  meslek hayatımda ayrı bir kıvanç oldu.  1985 yılında Etiler Nisbetiye  Caddesi gibi Flamingo  Caddesi olarak da bilinen gözde semtte özel muayenehane açtım. Semtte o zamanlar sinema, ses sanatçıları ve meşhur müzisyenler oturuyordu. Bu vesileyle Zeki Müren, Neşe Karaböcek, Esin Afşar, Selçuk Ural, Zerrin Özer, Yasemin Yalçın, Zeki Alasya, Orhan Gencebay gibi sanatçıların ve ailelerinin sağlık durumlarına müdahil oldum. Bir gün kliniğime Rahmi Saltık adında bir hasta yattı. Sabah hastaları gezerken gözüme başucundaki  Ruhi Su’nun kasetleri ilişti. Dedim ki Ruhi Su Vanlıdır, benim hemşehrimdir. 1912 doğumlu Ruhi Su 1914 de muhacerette ailesi Bitlis deresinde para ve altın için katledilince yalnız kalan küçük Ruhi Su yetimhaneye verilmiş. Devlet Ruhi Su’yu okutmiş. Ruhi Su, Vanlıların 1915’te yoğun göç ettiği Adana'da   Öğretmen Okulu’nda  öğretmen olan Van'a  gelen Ferit Nuri Kuran’ın talebesi olarak okumuş. Müziğe olan kabiliyeti nedenle konservatuarda son sınıf  talebesi iken komünist  damgası nedeniyle okuldan atılan Ruhis Su, yeteneği nedeniyle bir Türk Mozartı Bethoven olacak iken harcanmış. Ruhi Su  rahmetli olmuştu.  Muayeneye gelen hanımı Sıdıka Su ile tanıştık. Çok duygulandı bana bazı kasetlerini hediye etti. Sonra Eyüp Altaylı ile birlikte buluştuğumuz Bebek Otelinin barını Ruhi Su’nun oğlu Güngör Su çalıştırıyordu. Muhteşem bas bariton sesini ve sazını Hacettepe Üniversitesi’nde öğrenci kantininde dinlemiştim. 

İstanbul’da yeni hastalarla karşılaşıp, yeni dostlar edinirken karşınıza  nasıl bir yaşam çıktı?

1984 de İstanbul gibi bir metropole göçemem beni sanat kültür, opera, konserler, resim sergileri müzeler ile buluşturdu. Pazar günleri Klasik Türk Müziği konserlerine giderdik. Geldiğim yıllarda Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü hemşehrimiz Sabahattin Türkoğlu’ydu. Daha sonar Yıldız Sarayı Müdürü olarak görev yaptı. Bu arada benim en büyük kazancım Van’a Atatürk ve Mustafa Necati Bey tarafından gönderilen Ferit Nuri Kuran’ın kardeşi Sait Kuran tanışmamdı. Sait Bey,  İstanbul Teknik Üniversitesi rektörlüğü yapmış, İstanbul Boğaz Köprüsü’nün projesini yapmış uluslararası inşaat alanının duayenlerindendi. Almanya’da kürsüsü vardı. Tanıştırıldıktan sonra sağlığını bana emanet etti. 12 yıl ailesinin doktorluğunu yaptım. Eşi Rikkat Hanımı tanıdım, annesinin büyük dedesi Osman Bey bu günkü Osman Bey Semti onun adını taşıyordu. Ben de bu vesile ile tarihi içselleştirerek adeta yaşadım.  Daha çok tarihi şahsiyetler karşıma çıktı. Van’dan 1984 İstanbul’a gelişim ve 17 yılımın geçtiği hastanenin aslında bir tarihçesi vardır. 2. Abdülhamit tarafından 1894 yılında Hamidiye Etfal Hastanesi Abdülhamid’in kurduğu çocuk hastanesidir. Tıfıl, çocuk demektir çoğulu ise Etal’dir. Şişli Etfal Hastanesi’nde görev yaparken, yaşadığım güzel anılarım oldu.

Dernek başkanı olarak siz ve dernek yöneticilerinin çabalarıyla kurulan üniversiteyi daha sonra ziyaret ettiniz mi?

1986 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ni ziyaret ettim. Rektör Prof. Dr. Nihat Bayşu idi. Tutumu da gayet iyiydi. Daha sonra Prof. Dr. Yücel Aşkın üniversitede reform yapmak üzere rektör olarak atandı.  Aslında Yücel Aşkın Bey vizyon sahibi, çalışkan ve iyi insandı. Ama  bazı çevreler algı operasyonu yaparak çeşitli engellemeler çıkardı. Hatta linç kumanyası yürüttü.  Bu  nedenle beklenen reformları tam anlamıyla yapamadı. Yücel Bey’in eşi Oya Hanım eski Van Belediye Başkanı Ankara'da Gençlik Parkı müteahhidi rahmetli Şaban Boysan’ın öğretmen olan kızı Nezahat Tokmakcıoğlu ve üst kademe askeri kanattan emekli Kurmay Albay Abdul Halim Tokmakcıoğlu’un ( D.1 Temmuz 1913 Van) kızlarıdır.  Oya Aşkın’ın babası 1936 Berlin Olimpiyatları Eskrim ( Kılıç) Şampiyonasında yarışmış isimdir.

Üniversitenin 40. yılıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Üniversitemizin kuruluşu için özveriye mücadele ettik. Mücadelemizi başarıyla sonuçlamdırdık. Prof. Dr. Cengiz Andiç, Prof. Dr. Hasan Ceylan, Prof. Dr. Peyami Battal rektör olarak üniversitede görev yaptı. Halen hemşehrimiz olan Prof. Dr. Hamdullah Şevli rektörlük yapmaktadır. Üniversitemizin 40. yılını kutluyorum. Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet yolunda bilimde yarışan, üreten ve bölgesine aydınlık saçan, başarılı bir üniversite olmasını temenni ediyorum. Yukarıdaki emeği geçen isimleri saygıyla andım.  Üniversite yönetimleri emek verenlere vefa göstermesi gerekir. Bunu beklemek Vanlıların en doğal hakkıdır. Ancak üniversitenin tıp fakültesi merkezine siyasi nedenlerle  kamu görevini yaparak maaşını alan bir akademisyenin ismi verilirken emek verenlerin isimlerine yer verilmemesi Van halkına hakarettir. Bu yaklaşım kabul edilmez. Hiçbir şehir halkı bunu kabul etmez. İkram Bey, Van için duyarlı olan gazeteci olarak sizin dışınızda hak etmeyen birinin isiminin verilmesine karşı çıkarak kaldırılmasını isteyen başka bir kişi, meslek odası, STK’nin olmaması da düşündürücüdür. Bizim kişilerle bir sorunumuz yoktur. İsim verilecekse üniversitenin kuruluşunda emeği ve hakkı olan Vanlıların öncelikle  ismi verilmelidir. Emek verenlerden tek bir kişinin ismini üniversitede göremezseniz. Bu çok yanlıştır.

Van Üniversite Kurma ve Yaşatma Derneği yöneticilerinden bugün hayatta olan kimler var?

Van’a üniversite kurulması için mücadele eden derneğimizden geriye ben Dr. Özçelik Okayer, Diş Tabibi Saadettin Özok, Atilla Sönmez kaldık.

Doğup büyüdüğünüz Van’dan ayrısınız. Neleri unutmuyor ve özlemini duyuyorsunuz?

Çocukluk, gençlik yılarının Van’ını, arkadaşlıkları hiç unutuyorum. Çocukluk yıllarında evimizin bitişiğinde İnönü İlkokulu’nun bahçesinde futbol oynar, mahalleler arası futbol müsabakası yapardık. Yaz aylarında rahmetli abim Mevlüt Okayer'in oğlu ile yazlık Emek, Şehir, Yıldız sinemalarına gider film izlerdik. Gölde yüzer, bisikletlerimizle gezerdik. Bir yaz günü İskele Caddesi’nde eski Van Milletvekili Fuat Türkoğlu’nun bahçesinde gösteri yapan cambazı seyrederken çok güzel kanun çalan Bardakçı köylü rahmetli Naif Sargın kavga etmiş ve çocuğun başını kırmıştı. Kan akışını görünce korkup kaçmıştı. Futbola meraklıyım. Siyah- beyaz Van Gençlik takımını tutardım. Şengençlerspor’dan Coşkun Haydaroğlu, Erekspor’dan amcam oğlu, rahmetli Güngören Sağlık ve rahmetli Oğuz Hacırüstemoğlu, Enver Kaya hayran olduğum futbolcu abilerimdi. Sağlıklı ömürler dilediğim Şahin Türkmenoğluda çok güzel kanun çalardı. Bazen Şahin Bey, rahmetli Şereftin Türkmenoğlu, Yener Sofuoğlu ile fasıl yapardık. Naif Sargın muayenehaneme gelir akşamüstü kanun çalardı. Şahin Türkmenoğlu eski belediye başkanı Recep Edoş Efendi, rahmetli Mustafa Müftüoğlu tarafından akrabamdır. Kışın Van oturma gecelerinde ud çalan kıymetli iş insanı Nevzat Soydan ile ailece bir araya gelip Türk Sanat Müziği  ve fasıl yapardık. Dostlukları güçlü sohbetleri keyifli çok güzel günlerdi. Van’ın her şeyine özlem duyuyorum.

Söyleyişimizin sonunda unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’nde çalışıyordum. Bir sabah vizitenden sonra doktor arkadaşlarla birlikte odamızda çay içiyordum. Birden Sağlık Bakan Vedat Ali Özkan ( Jet Bakan) arkasında Devlet Bakanı Rafet Sezgin, Van Millet Vekili Salih Yıldız beraberlilerinde Fevzi Kartal, Necip Kartal bir sedyede beyaz örtüler içinde rahmetli Kinyas Kartal’ı (Ağa) getirdiler. Van Çaldıran yolunda jeep devrilmiş Kinyas Bey’in kafatasında çökme kırığı meydana gelmiş. İlk müdahaleyi rotasyonla Afyonkarahisar’dan Van’a atanan Op. Dr. Necati Dulupcu kafatasında kemik ve beyin arasındaki kanı boşaltarak müdahale etmiş. Fakat Kinyas Ağa komada getirildi. Beyin Cerrahları yoğun bakıma yatırdı ve bir hafta sonra şuuru yavaş yavaş yerine geldi. Sık sık yoğun bakım servisine giderek durumunu yakından takip edip aileyi bilgilendirdim. Daha sonra Kinyas Bey sağlığına kavuşarak taburcu edildi. Kinyas Bey ağabeyim Mevlüt Okayer’e duyduğu memnuniyeti iletmişti.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nin kuruluş mücadelesinin bilinmeyen yönlerini ayrıntılarıyla paylaştınız. Tarihe not düştüğümüze inandığım önemli röportaj için teşekkür ederim.

İkram Bey, Van’ın tarihi, kültürü, sporu ve yaşanmışlıklarıyla yakından ilgilenerek araştırmalara dayalı önemli  yazılar yazıyorsunuz. Kamuoyunu doğru bilgilendirme konusunda duyarlıkları olan gazeteci olarak bu fırsatı bana verdiğiniz için ben de size  teşekkür ederim. Tüm Vanlı hemşehrilerime, dostlarıma, arkadaşlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

 
Toplam blog
: 41
: 2320
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

Van'da doğdu. Anadol Üniveristesi Sosyal Bilimler, İşletme Fakültesi mezunu. Gazeteci,araştırmacı..