Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '15

 
Kategori
Öykü
 

Vandal

Vandal
 

ALINTI;  

Kim olursan ol, geçmişin ne olursa olsun yine de yaşamındaki olayları nasıl değerlendireceğin sana kalmıştır.

KURMACA;

Bar duman altı olmuştu. Güneyli motorcular bilardo masasının etrafında toplanmış en iyi vuruşu nasıl yapacaklarını tartışıyorlardı. “Laura biram nerede kaldı,” diye seslenen kocamın abisi Brad’di. Birasını barmenden alıp tepsime koydum. Kalabalık arasından dikkatlice geçtim. Bilardo masasının kenarına bıraktım. Dönüyordum ki kalçama şaplak atıldı. Öfkeyle başımı çevirdiğimde Brad sırıtıyordu. Birasını ağzına götürürken tokadı yapıştırdım. Bira üzerine döküldü. Hiddetle masadan kalktı. “Sürtük,” diye üzerime yürürken araya arkadaşlarım girdi. Kızarak elindeki ıstakayı kırıp fırlattı. “Laura erken paydos et,” diyen patronum endişeliydi. Hızla soyunma odasına gidip üzerimi değiştim.     

Kumarhane kapanmak üzereydi. Rulet masasından bir kişi vardı. Aksatmadan ayda bir gelir elinde avucunda olanı bırakırdı. “Fred kapatıyoruz. Evine yürü,” dediğimde Diklendi. Koluna girip zorla yürüttüm. “Neden 11 Eylül saldırılarında ölenler adına düzenlenen anma programına katılmadın. Hiç mi kardeşini özlemiyorsun?” diye sordum. Çok içmiş, zor konuşuyordu. “Anma törenine katılmam ne bana ne de kardeşime bir şey kazandırmayacaktı,” demesiyle kırmızı halıya kusması bir oldu.

Işıkları söndürdüm. Sessizce “İyi geceler Jack,” deyip oğlumu alnından öptüm. Sağına dönüp yorganı kafasına çekti. Odasından çıktım. Çocuğun derslerini sözde babası yaptıracaktı ama ortalıkta yoktu. Meksikalı bakıcımız olmasa çocuk perişandı. Salondaki kanepeye uzandım. Televizyonda siyah beyaz bir film vardı. Kasaba belediye binasında düzenlenen anma programı bitmişti. Kapıda tıkırtı oldu. Yavaşça açıldı. “Fred, anma törenine katılmadın mı? Bu saate kadar neredeydin?” diye sorarak ayağa kalktım. Zor yürüyordu. Zil zurna sarhoş olmuştu. Cevap vermeden mutfağa geçti. “Gitmeyecektin de neden işten anma töreni için izin alıyorsun!” deyip peşi sıra mutfağa girdim. Bozukları koyduğum kavanozu almış cebine para dolduruyordu. “Kumar mı oynadın,” diyerek kavanozu elinden aldım. İttirdim. Buzdolabına çarptı. “Kumar borcun yüzünden evimiz ipotekli,” deyip ceplerini boşaltırken yüzümde tokat patladı. Dengemi kaybettim. “Erkekler, abin sen hepiniz aynısınız,” dediğimde gözlerimden yaş boşanıyordu. Gürültü patırtıya oğlum uyanmış mutfağa geldi. Babasını daha doğrusu üvey babasını yumrukluyordu. Yedi yaşında ama gözü karaydı. Herif oğlumu kollarından tutup havaya kaldırdı. İleri geri sallayıp fırlattı. Mutfaktan çıktı. Oğlum üzerime düştü. “Fred, abin gibi şerefsizsin,” diye arkasından bağırdım.     

Güzel bir hafta sonunu kız kardeşim ve ailesiyle geçirecektik. Laura eşiyle zor zamanlar yaşıyordu. Bahçede barbeküyü alevlendirmiş etleri pişiriyorduk. “Angelina etler hazır,” diye seslenen eşim moralini yüksek tutmaya çalıyordu. Çok sevdiği hamburgerciden ekonomik durgunluk bahanesiyle çıkartılmıştı. Uzattığı tabağı alıp masamıza bıraktım. “Etler harika kokuyor. Usta aşçım. İnanıyorum ki ufak makarna lokantamızda da müşterilerimize lezzetli sürprizler hazırlayacaksın,” deyip yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. “Angelina teyze beni de öp,” diyen Jack ufak elleriyle belime sarıldı. Fred, Bernardo’nun yanına yürüdü. Barbekü başında etleri çeviriyorlardı. “Bernardo’nun keyfi yerinde,” diyen Laura bir bira açtı. Bana da uzattı. Açken içmiyordum. “Makarna lokantamızı haftaya açıyoruz,” deyip salataya limon sıkıp sirke koydum. Laura saklamaya çalışsa da üzgün olduğunu hissediyordum. “Bernardo işini kaybetti. Ancak bunu daha da büyük bir iş kurabilmek için kendine gereken erdemi sağlayacak büyük bir hayat dersi olarak görmeyi tercih etti. Devletin hibe destek programlarını da unutmamalı," deyip elimi omzuna attım. Başını göğsüme dayadı. ”Teyze yarın okulda güzel oyunlar oynatacak mısın?” diye soran yeğenim topu kafama attı. 

Öğlen güneşi tepemdeydi. Terliyordum. Çatıya kiremitleri yerleştirmiş iskeleden inerken şantiyeye giren peçeli bir kadın gördüm. Mesafe fazla yoktu. Atladım. Kan beynime sıçradı. Kardeşime ikiz kuleleri mezar eden bunlar değil miydi? “Çık git,” deyip üzerine yürüdüm. Kadın korkmuştu. Omuzlarından yakaladım “Duymuyor musun!” diye sallarken millet etrafımıza toplandı. Kadını elimden almaya çalışıyorlardı. Kendimi kaybettim. Peçesini “Bunu Irakta tak,” diye çekerken bileğimden patron tuttu. "O benim karım,” deyip beni geriye ittirdi. Arkadaşlar olayı yatıştırdı. Paydos yerine geçtik. Soğuk bir şeyler buldular. Ustabaşı elinde bir kâğıtla geldi. “Fred, işine son verildi,” deyip yanıma bıraktı.  

Bar sabah saatleri boş oluyordu. Tokadın acısı içime oturmuştu. Laura’yı beklerken içeri Fred girdi. “Abi sabah sabah kafa çekmeye mi geldin?” diye sordu. Yanımdaki tabureye oturdu. “Dün anma programında yoktun,” deyip ağzında laf aradım. “Abi büyük bir sorunum var. İşten atıldım. Bizim patron kâfir diye gözüne beni kestirmiş,” derken barmene viski şişesini gösterdi. “Fred, kardeşimizin intikamını alabiliriz. Şu senin patron aynı zamanda İslam Merkezi'nin yöneticisi Faisal Naeem değil mi?” diye sorduğumda “Evet,” deyip kadehi başına dikti. Bir tane daha işaret etti. “Bizim çocuklarla merkezi basalım, yakalım yıkalım,” dediğimde çoktan ikincinin de dibi gözükmüştü. Cebimden para çıkardım. “Al kardeşim. Senin patrona haddini bildirelim kardeşimizin intikamını Müslümanlardan alalım,” deyip eline tutuşturdum. Bir şey demeden parayı alıp gitti. İşler yolundaydı. Laura attığı tokadın bedelini ödeyecek, kocası adam öldürmekten hapse, o koynuma girecekti.      

Çocuklar okulun bahçesinde güneşin tadını çıkarıyorlardı. Bir grup çocuk tahtadan kulübe yapıyor diğerleri futbol oynuyorlardı. Jack ise yanımdaydı. Bana komik hikâyeler anlatıyordu. Ağlama sesiyle dikkatimiz dağıldı. Jack “Teyze İbrahim ağlıyor,” diyerek tahta kulübeyi gösterdi. Futbol topu elinde bir çocuk kulübeyi tekmeliyor bir diğeri İbrahim’i yumrukluyordu. Jack’i elinden tuttum. İbrahim’in yanına koştuk. Çocukları uzaklaştırdım. “Ne oldu İbrahim?” diye sorduğumda “Öğretmenim ‘pislik Müslüman defol’ diye saldırdılar,” derken kucağımdaydı. Sım sıkı sarılmış çok korkmuştu. Jack’le birlikte tahta kulübeyi tekrar kurduk. Çocuk kendine gelmiş artık gülümsüyordu. Zille birlikte okul bitti. İbrahim’in okul otobüsüyle gitmesini uygun görmedim. İki küçük misafirimle yola koyuldum. Önce İbrahim’i babasının yöneticiliğini yaptığı İslam merkezine bırakacaktık. “Jack babam burada çalışıyor,” diyen İbrahim sevinçle camiyi gösteriyordu. İbrahim’i bırakırken babası Jack’e ufak bir şeker verdi.  

Fred abisiyle takılmaya başladığından beri eve az uğruyordu. Bende zamanımı oğlumla geçiriyordum. “Anne çizgi film açayım mı?” diye sorduğunda “Sütünü bitirirsen olur,” diye cevap verdim. Bardağını kafaya dikti. Hafta sonu baş başaydık. Keyifliydim. Çizgi film kesildi. Acil haber veriliyordu. “Vandallar içinde cami bulunan Pflugerville İslam Merkezine saldırdılar. Maddi hasar meydana geldi,” diyen haber spikerini izleyen Jack “Anne İbrahim’in babası orada,” deyip ayaklandı. Olan biten tuhaftı. Oğlum odasından elinde kumbarasıyla geldi. Yere attı. Kırılan kumbaradan çıkan paraları alıp “beni oraya götürür müsün?” diye sorunca şaşkınlıkla “tamam,” dedim. Kaşla göz arasında kendimizi cami önünde bulduk. Jack ufak bir çocuğun yanına koştu. “Bu İbrahim,” deyip beni tanıştırdı. Yanımıza bir adam geldi. Arap olduğunu tahmin ettim. “Ben İslam Merkezi'nin yöneticisi Faisal Naeem. Yanımızda olduğunuz için teşekkürler,” diyerek Jack’e eğilip cebinden çıkardığı bir şekeri hem oğluma hem de oğluna verdi. Kameralar üzerimizdeyken oğlum “Harçlıklarımı size getirdim,” diyerek kumbarasında biriktirdiği 20 doları adama verdi. Uzanan mikrofonlara “Jack'in bağışladığı 20 dolar, bizim için 20 milyon dolar değerinde. Jack'den biraz daha küçük İbrahim adında bir oğlum var. Eğer onlar gibi iyi kalpli çocuklar yetiştirebilirsek, gelecekten umudumuz olur,” diye konuştu.

Şerif ofisinde görevli üç şerif yardımcısıydık. Kasabamız hiçte istemediğimiz şekilde basında yer almıştı. “Beyler Vandalları görmezden gelemeyiz. İslam merkezi yöneticisi saldırıdan bu seferlik kurtuldu. Vandallar kan akıtıncaya kadar durmayacaklardır,” dediğinde şerifin gözlerinde bizi bekleyen dehşeti gördük. Bu işin içinde olanları parmaklıkların arkasına koymazsak kasabamız intikam almak isteyecek karşıt güçlerin oyun alanı olacaktı. 

SIRA SENDE;

Oğlumla birlikte eve döndüğümüzde hayırsız kocam evde abisiyle derin bir muhabbetin içindeydi. “Çocuk yaşıyor burada. Sigaranızı dışarıda için,” diye çıkıştığımda Fred, “Sizin yüzünüzden halkın İslam merkezine desteği arttı,” deyip üzerime yürüdü. Brad, “Kardeşim bu gece yarım kalan işi tamamlıyoruz,” diyerek bir tomar parayı kocama fırlattı. Yüzünde pişkin sırıtması gözü üzerimde evden çıktı. Kocam “Bu gece kardeşimin intikamını alacağım,” derken dikkatlice paraları sayıyordu. Fred “…” deyip…    

Varoluşun tekrarı yok. Tekrarsız olana hazır olmak için ALINTIDAN esinlenerek kurmacaya devam et!

 
Toplam blog
: 16
: 62
Kayıt tarihi
: 09.05.15
 
 

1978 yılı Sakarya doğumlu, evli ve bir çocuk babasıyım. Yüksekokul dâhil eğitim hayatımı Sakarya'..