Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '14

 
Kategori
Öykü
 

Vapurla gelen mutluluk (Son Bölüm)

Vapurla gelen mutluluk (Son Bölüm)
 

Pencerede heyecanla, vapurdan çıkanları seyreden yaşlı kadın sonunda oğlunu gördü. Oğlu üstünde siyah pardesüsü, başında şapkası, kafası öne eğik, düşünceli düşünceli geliyordu.

Oğlu vardı da hani torunları, gelini neredeydi. Onları görememişti daha. Herhalde arkada kaldılar, belki iskelenin çıkışındaki pastaneden tatlı falan alıyorlardır diye düşündü. Ne gerek vardı tatlıya. Boşuna masraf edeceklerdi. Oysaki o su muhallebisini daha dünden yapmıştı. Hem torunları sütlü tatlıları daha çok seviyorlardı.

Gözleri uzun süre kızları ve gelinini bekledi pencerede. Oğlu yalnız geliyordu. Allah korusun bir aksilik mi var neden gelmediler diye düşündü birden. Hastalık, kaza olmasın da. Ama ne aksilik olabilirdi. Her zaman tatilin ilk günü beraberce gelirlerdi.

Oğlunu sokak kapısında heyecanla karşıladı. Gözleri çocuğunun yüzündeydi. Oğlunun asık suratı bir şeyler anlatır gibiydi.

Sormaya korkarak, gözleri ile oğlunun gözlerini aradı. Oğlu oldukça kırık bir sesle' Hele soluklanayım anlatacağım.' dİyerek içeri girdi.

Ana oğul odaya gelip oturduklarında ilk konuşan oğlu oldu. Kızlar bu yıl tatilde okulla birlikte Uludağa gideceklermiş. O sebepten tatillerini babaannelerinin evinde geçiremiyeceklermiş. 'Hem artık onlar büyüdü, arkadaşları var. Burada sıkılırlar.' Diye oğlu sözlerine devam etti.

Yaşlı büyük anne birden çökmüştü. Sanki iki gündür koşturan, hazırlanan, o cıva gibi kadın gitmiş, yerine bir enkaz kalmıştı.

Ama, dedi. Her yıl tatili bu evde geçirirlerdi. Hem yarın ağbinin kızları da gelecek. Hepsi çok güzel anlaşıyorlar, çok eğleniyorlardı.Bu söz üzerine oğlu, başını salladı.'Ağbimin kızları da gelemeyecek, onlar da yurt dışına gideceklermiş okul gezisi olarak.'diye yavaş bir sesle annesini yanıtladı.

Yaşlı kadının bütün hayalleri, yaşama sevinci birden uçup gitmişti. Peki ona neden son ana kadar kimse haber vermemişti, bunu anlayamıyordu. Oğlu sanki annesininin kafasından geçen bu soruyu anlamış gibi' Sana aldığım cep telefonunu şarj edip açmıyorsun ki, seni aradığımızda bulalım, haber verelim.'diye sözlerine devam etti.

Hakikaten Yaşlı kadın, cep telefonu kullanmaya hiç alışamamıştı.

Oğlu işi olduğunu, fazla oturamayacağını söyleyerek bir süre sonra kalkmak istedi. Bir kahve içecek zamanı bulabilmişti annesi ile hiç değilse.

Oğlunu geçirirken yaşlı kadın, torunları için hazırladığı yiyeceklerden bir torba hazırladı. Oğlunun 'İşe gideceğim, elimde yük olur, almayayım.' Sözlerine rağmen kapıdan çıkan oğlunun eline tutuşturdu yiyecek torbasını. Hiç değilse hazırladığı börekleri, kurabiyeleri, dolmaları yesindi torunları. İçi ancak o zaman rahat edecekti.

Yaşlı büyük anne, pencerede iskeleye doğru yürüyen oğlunun arkasından bakarken gözünden süzülen iki damla yaşı sildi. Gene yalnız geçireceği iki haftanın elemi ile kalbi dolu idi.

Oğlu ise sokağı dönünce elindeki yiyecek torbasını köşedeki çöp bidonuna sessizce bırakıverdi. Annesi hep böyle yapıyordu. İşe giderken elinde bu torbanın işi ne idi.

Bu öykümü 18 Mart'ta başlayan Yaşlılar Haftası nedeniyle tüm yaşlılarımızın adına yazdım. Gençler okursa bizi daha iyi anlayacaklardır ve sevgilerini, ilgilerini, zamanlarını esigemiyeceklerdir sanırım.

 

  

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..