Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Var mısın benimle tekrar...?

O sabah büyük bir keyifle uyandı. Yatağından doğrulup tuvalet masasının aynasına baktığında aylar sonra yüzünün tekrar büyük bir keyifle gülümsediğini fark etti. Aslında yüzüne yayılan bu gülümseme dün akşam onunla yedikleri yemekte başlamış, akşam evde birlikte içilen kahve süresince de durmaksızın hep devam etmişti. Acaba çok mu belli ettim ona diye düşündü. Onu ne kadar çok özlediğini hissetti tekrar bütün vücudunda. Ne tuhaf sürprizler hazırlıyordu hayat bize, insan işte böyle kazara ayrılıyordu çoğu zaman. Gerekçesiz, sebepsiz, aslında olmaması gereken bir zaman dilimi yaşıyordu anlamsızca.

Gözü o an etejerin üzerindeki beyaz zarfa ve üzerinde duran kırmızı küçük bir gonca güle takıldı. Severdi ona böyle küçük sürprizler hazırlamayı her zaman. Büyük bir keyifle gülümsedi tekrar. Ağzını toplayamayacaktı bugün galiba gülümsemekten. Dün akşam bana çaktırmadan hangi arada, derede bıraktı bunları acaba buraya diye düşündü kendi kendine. Zarfın üzerinde duran kırmızı gonca gülü aldı ve kokusunu ciğerlerine çekti. O an sanki burnuna gülün kokusu değil de onun çok özlediği teninin kokusu çalındı buram buram. Ardından heyecanla beyaz zarfı açtı ve başladı okumaya.

Ne tuhaf değil mi aşkım?
O günlerde ne sen, ne de ben “neler oluyor bize“ diye bir kere bile sormadık kendimize?
Sanki ayrılık için çabaladık birlikte.
Lütfen unuttum ben artık o günleri deme bana.
Biliyorum ki bütün yaşadıklarımız senin de ben gibi, hala hatırında.
Ne inatçı günlerdi değil mi o günler…
Senin aklında bir türlü gerçekleşmeyen beklentilerin.
Benim aklımda değiştirmemek için direndiğim gerçeklerim.
Senin elinde sımsıkı tuttuğun bir “biz”.
Benim elimde ihmal ettiğimi yıllar sonra fark ettiğim bir “ben”.
Düşünüyorumda o günlerde ikimizde artık konuşacak bir şey kalmadı diye susmaya başlayınca, hep sessizlik kazanır olmuştu.
Hep sessizlik kazanmaya başladığında ise, ayrılık artık bizim için kaçınılmaz bir sondu.
Sen artık bizsiz bir hayatın yeni yolcusu.
Bende ise daha mutlu olacağımı inandığım, garip bir yalnızlık tutkusu.
Ayrılık düşüncesi yeter ki bir kere düşmeye görsün, zamanla zehirli bir sarmaşık gibi sarıyor insanın beynini.Engel olamıyor insan beynine düşen o düşüncenin, denemek için sabırsızlandığı karşı konulamaz bir arzuya dönüşmesine.
Denediğinde ise...
Ya insan artık yeni bir yolun yolcusu oluyor, yeni oyuncularla yeni bir hikayeye merhaba diyor.
Ya da pişman olup kaybettiklerinin değerini çok daha iyi anlıyor.
Ne tuhaf değil mi?
Bir süre sonra iki tarafta aslında deliler gibi pişmanken, hala suçsuzmuş gibi hep ilk adımı karşı tarafın atmasını bekliyor.
Oysa hızla geçen zaman, saati acımasızca daha çok kumla dolduruyor.
Düşünüyorum ayrılık acaba gerçekten kimin tercihiydi.
Bunu dile getiren senin mi?
Yoksa seni o noktaya getiren benim mi?
Son gün birbirimize “bitti artık hoşçakal” derken...
Bu cümle yüreklerimizden mi çıkmıştı sence de gerçekten.
Peki ya sonraki günler…
Ben,
yanlızlığın sıcak zannettiğim buz gibi kollarında,
Sen,
aşkın her zaman ilk günlerdeki gibi kalamayacağının geç gelen farkındalığında.
Bugün...
Sen ve ben yani “biz” yine yanyana...
"Varmısın benimle tekrar herşeye sıfırdan başlamaya?"

Yanağından süzülen gözyaşları ile gülümseyerek ”Varım aşkım” dedi.

”Varım seninle ben herşeye sıfırdan başlamaya”

16 Temmuz 2007
Haşim Arıkan
http://hasimce.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 110
: 1108
Kayıt tarihi
: 05.02.07
 
 

Kimliksiz bir yazanım aslında... Bazen benim, bazen senim, bazen de herhangi biriyim. Belki d..