Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '06

 
Kategori
Felsefe
 

Varolmak

Kendi olmakla ilgili harcadığı çaba kadar kanıtlar insan yeryüzündeki varlığını.
Kadın olmak, erkek olmak, eğitimli ya da eğitimsiz, o ya da bu kültüre ait olmak değildir varolmak.
Özgür iradenle, bir yandan kendi doğrularını yaşarken, diğer taraftan parçası olduğun çevreye uyum sağlayabilme yetisidir de aynı zamanda.
Hele hele, onlara uymak adına, toplumun değerlerini silaha dönüştürmek çabası kabul edilemez bir varoluş gösterisidir.
Ne farklı siyasi görüşlere sahip olmanın, değişen iktidarlara göre belli bir kesimin çıkar yönünü belirlemesi,
Ne farklı inançlara sahip olmanın, küfürlerde tamlamanın bir parçası haline gelmesi,
Ne ahlaki değerler çatışmasının katliamlara sebep olması,
Ne de sırf ortama uyum sağlama kaygısı ile bukalemun karakterli güruhlar haline gelişimiz, “toplum” olmanın bir gerekçesi olmamalı.
Olsa olsa “bilinçsiz toplumsal yaklaşım tüketimi” denebilir tüm bunlara ancak.
Toplum olabilmek için birey olmayı öğrenmeli insan.
Benzer olmayanı kayıtsız şartsız karşında görmek, benzer olanı şuursuzca yanına kabul etmekle eşdeğer aymazlık.
Paylaşılarak zenginleştirilecek onca farklılığı, kendi grubunca kabul edilmiş o şaşmaz(!) doğruların ortak paydasına konu edip; birgün parçası haline geleceği toprağı, içse bitiremez suyu, solusa tüketemez havayı paylaşamamak niyedir, insanın içine dönüp sorması gerek.
Durması, düşünmesi, silkinip kendine gelmesi gerek.
Farklı olandan değil, zararlı olandan kaçması gerektiğini görmesi gerek.
Çoğuldan tekile değil, tekilden çoğula doğru bir düzlemde düşünmeyi denemesi gerek.
Yaşanası bir toplumu yaratmanın yolunun, bireysel kimliklere sahip çıkmaktan geçtiğine ayması gerek.
Empati ile zenginleştirilmiş hoşgörülü bir perspektifin altının çizildiği bir toplumun, şuursuz bir çoğunluğun atgözlüklerinden görülebilenden, çok daha mavi bir dünyaya, sayısız pencereler açabildiğini görmesi gerek...
Kimsenin, diğerlerinin namus bekçisi olmadığı,
Aldatmanın hiçbir türünün “el kiri” sayılmadığı,
Hiçbir inancın hakaret sıfatı olarak kullanılmadığı,
“Taraf olarak” elde edilmiş konumun gerçek hakmış gibi kabullenilmediği,
Maddi koşulların farklılığından kaynaklı statülerin, hakir görmeyi hak sahiplenmeye gerekçe olmadığı,
Üretmeden tüketenlerin yalnızca bebekler ve vaktinde üretmiş olanlar olduğu bir toplumun yaşanası bir toplum olduğunu görmesi gerek...
Kişinin, kendi varoluşunu yaratmaktan; diğerlerinin varoluşuna zarar vermemekten sorumlu olduğu; ancak başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde sınırlanabilen, kişisel özgürlüğünü doyasıya yaşayabileceği bir toplumu hayal edebilmeli insan... Ve bu hayali gerçekleştirmek için harcamalı enerjisini...
Toplum olabilmek için birey olmayı öğrenmeli insan.
Yaşanası bir toplumu yaratmanın yolunun, bireysel kimliklere sahip çıkmaktan geçtiğine ayması gerek.
Kendi olmakla ilgili harcadığı çaba kadar kanıtlar insan yeryüzündeki varlığını...

Ocak 2005

 
Toplam blog
: 14
: 600
Kayıt tarihi
: 16.06.06
 
 

.... ..