Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '10

 
Kategori
Özel Günler
 

Varoluş Evinin Ortakları

Varoluş Evinin Ortakları
 

dağlalesi


Kadın... Ve erkek.

Aslında farklılıkları bir elmanın iki yarısı olmaktan ibaret cinsiyetlerdir sadece. İlahi varoluş evinin eşit ortakları; yaşam ağacının 1/2 ve 1/2 hisseli sahipleridirler. Mavi ve pembe gibi. Su ve toprak gibi. Dünya ve güneş gibi. Gök ve bulut gibi. Dal, yaprak ve çiçek gibi... Birbirini bütünleyici ve tamamlayıcı... Tamamen nominaldir. Mavi-pembe veya pembe-mavi gibi söylendiğinde önce yazmanın hiçbir şeyi değiştirmediği; 1, 2 ve 3 gibi sırasal hiyerarşisi olmayan bir adlandırmadır "kadın ve erkek".

... Ancak gelin görün ki, kas gücü yüksek "erkek" nedeniyle günlük yaşamda ortaklıklar yürümez. İşte buna dikkat çekmek için 8 Mart, "Dünya Kadınlar Günü"dür. Zira dünyanın birçok yerinde, çok büyük bir nüfus itibariyle maviler pembeleri himaye etmek niyetine aslında acımasız, çoğu zaman şiddete dayalı bir hegomanya kuruyor ne yazık ki... Sevgi,saygı bekleyen yaşam ağacının diğer ortağı hiç haketmediği halde insafsızca, vicdansızca zorlanıyor, horlanıyor, aşağılanıyor. Daha da ötesi, küçücük, dar bir dünyada kara bir yaşama tutsak ediliyor, şiddete maruz kalıyor, eziyet görüyorlar. Bilgi Çağı'nda bile "40m2 almanya" filmi gibi sürüyor yaşamları bazen de...

... Neden, neden, neden? Neden çok neden yok. Zaten kötülüğün nedenine ne gerek var? Yaşam ağacının anası, ruhu sevginin en güzel renkleriyle bezeli, yüreği şefkat çarpan kadınlarımızın baskıcı düşüncelerin, kaba gücün esiri olarak kara bir yaşama mahkum edilmesini anlamak, anlayabilmek mümkün değildir. Mevla, -insan bir yana- her şeye, her canlıya, her nesneye bir görev verirken birini diğerinden işlev adına üstün görmez ve onların kıymetini bilmeyi emreder. Ve sevgiyi defalarca tekrarlar durur, özellikle sevgiyi. Kibiri, eziyeti, güç kullanmayı ise en şiddetli şekilde yasaklar. Binlerce kitap, onbinlerce düşünür, yüzbinlerce yazı bu eziyete dikkat çeker, olması gerekene, güzel olana davet eder insanlığı.

Buna karşın azalsa da, eksilse de kadına şiddet çağlar boyu hiç durmadı, durmuyor. İşte bu yüzden kadınlara özel bir gün var. Bu günü, evrensel bir gün ilan edenlerden Allah razı olsun. Çünkü hiç değilse, bir gün de olsa insanlara yaşamın eşitliğini hatırlatıyor. Bana gelince, bu gün, onların iyi ve yararlı olanı keşfetmek ve oluşturmak adına, aslında erkekten daha güçlü ve daha önde olduklarını hatırlatır. Yazının başında da belirttiğim gibi amacım pozitif ayırımcılık yapmak değil ama yıllar önce Almanya'da memleket hasretinin yoğunluğunu hafifletmek için haftada bir okuma fırsatı bulduğum bir yazıdan etkilendiğim o günlerden beri 8 Mart'a daha bir farklı bakar oldum. Milliyet Gazetesi'nde Türk basınından seçmeler sayfasından okuduğum bir yazıyı hatırlarım 8 mart'larda. Üstad Çetin Altan'ın "Kadınlarımızın öğretimden geçmesi 200 yıllık bir gelenek olsaydı" başlıklı yazısını. Ve birkaç cümlesini hiç unutmam. İşte bunlardan anımsadığım kadarıyla biri: "...Erkek erkeğe doluşulan, zehir gibi sigara kokan dumanlı, gürültülü ve küfürlü kahvehanelerimiz yerine, içinden şen ve mutlu kadın kahkahalarının yükseldiği müzikli, temiz, pasta kokulu kafelerimiz olurdu... Beyaz badanalı evlerin balkonları kırmızı sardunyalar ve beyaz frezyalarla selamlardı yanından geçenleri..."

Ve ben hep şuna inanırım. bir çocuğu şekillendiren, toplumsal sorumluluklar ve hayata elzem bilgilerle doldurmak için eğiten her zaman kadındır. Okullar bunun üzerine bilimsel bilgiler, öğretiler eklerler sadece. Oysa "kadın üniversitesi" ana karnında başlar eğitime. Sevgiyi, saygıyı, iyiyi, kötüyü, konuşmayı, düşünmeyi, yemeyi, içmeyi... Kısaca okul kitaplarındaki çarpma, bölme işlemleri hariç yaşamın temellerini öğretir kadınlar. Bu yüzden bir toplumun gelişmişliğini anlamak için kadınlarının toplumsal yaşamdaki yerlerine, onlara gösterilen saygı ve sevgiye bakmak lazımdır. Kısaca pembenin maviyle ne kadar eşit olduğuna, pembeye ne kadar sevgi ve saygı gösterildiğine bakmak lazımdır. Ulu Önderimiz M. Kemal Atatürk de genç modern Türkiye Cumhuriyeti'nin gelişmesinde kadının rolünü en iyi anlayan ve yasalarla teminat altına alan, seçme ve seçilme hakkı veren aydın ve öncü bir dünya lideri değil midir bu yüzden?

Bu duygularla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Mor sığınma evlerine ve kardelen projelerine gerek olmayan, gazetelerin 3. sayfalarının boş kaldığı bir ülke ve dünya dileğiyle...

Zeynel Cebeci, Adana 7 Mart 2010

 
Toplam blog
: 32
: 2489
Kayıt tarihi
: 23.05.07
 
 

çevre ve ekosisteme gönül vermiş, doğada dolaşan, doğayı seven ve doğanın dilini öğrenen ..