- Kategori
- Felsefe
Varoluş teması
“Başıbozukların talihi açık olur, gözleri kapalı, duymadın mı bu lafı Elime, yolları rüzgarlı... Ben kendi koyduğum şartı bilirim, vicdanım rahat, kafese girip erkeğe cıvıldayan kadınların içinde uyanmıyorum, uçuruma çukura yürüyenlerin...”
Bu paragraf Yazar Latife Tekinin son romanı “MUİNAR” dan alıntı. Çevresel faktörlerin merakı yüzünden şu ana kadar bir solukta bitiremediğim tek roman. Toplumun Felsefi algı ve ifadesini acımasızca engelleyip körelten antipatik sistemin güncesini sarsacak türden felsefi şiir tadında bir roman. İçeriği her ne kadar ilk başlarda kadınsı bir jargonun içselliği çağrıştırıyor olsa da ince, nükteli ve de akılcı vurgularıyla, Anaerkilin yalnızlığını belki de bir ölçüde çaresizliğini hiç dolandırmadan toplum ve insanlığın kafasına geçiren bir kitap...
Edebiyat varsıllığın ifadesi, felsefe de bu ifadelerin bilimsel temellerle biçimlendirilmesi ise bizi bilimsellikten alıkoyan gerçekleri anlaşılır olmaktan çıkarıp kavranılmasını güç birer subjektif yel değirmenine dönüştüren tarifsizlik nasıl bir tarifsizliktir acaba?
Nikolai Rimsky Korsakov’un Şehrazad’nı dinlerken satırlara dökülüverenler
Dingin ruhların gölgeleri gölün aksinde raks ederken
Çağlayanın uğultusuna karışan gündüz geceyi silkelerken bir kez daha
Ve gece çimin çiğinde kaybolup giderken akşama
Tutkusu her dem taze aşığına fısıldar gibi ürpertiyle bakarken ona
Ben demek istermişçesine sessizce mırıldanarak
Şahşehriyar’ın Şehrazad’ına suskun ağıtları gibi ezgisel rütiellerini bir biri ardına sıralar ve sorar;
Sen geceyi karanlık mı sanırsın?
Oysa geceyi karanlığıyla anmak ne derin bir yanılgıdır.
Dökülüp giderken her bir pınarın tuzlu suyu, kavururmuşçasına yakarken o benlikleri
Özü dağlanmışçasına bir hafiflik duygusu beliriverir yüreklerde
Kuş olup kanat açmışcasına gök yüzünde
Süzülmekte olan şahinin kanat çırpışındaki zenginliği
Ezginin coşkusuyla köpüren şelaleleri andırırken o an
Çocuksu ve utangaç bir masumiyet saklanmıştır yüreğinin derinliklerinde,
Asılır tüm varlığıyla rüzgara, bulutlara veryansın edercesine müzmin bir asilik bulaşmıştır sudaki aksine
Dalıp gitmişken bir kez daha sonsuzluğun coşkusuna,
Dilini hiç bilmediği ezgiye eşlik ederken, tekrardan son bir kez daha dalışa geçer.
Tüm burgu ve taklaları tüketmiş umarsız arayışı serinliğin sarhoşluğunda kaybolup gittiğini sanırsın bir an,
Ama gerçek sandığın gibi değildir işte, onun yaptığı umudun tüketmişliğine başkaldırıdır aynı zamanda,
Ona yüklenen anlamlar çabayla birleşince umutları tekrardan mucizeleştiriyordur duyduğu ezginin coşkusuyla,
Baktığında aynaya neyi görmek istiyorsan o sundur artık,
Gerçeklerin hayallerden sıyrılarak saf masumiyetin varoluşuna o an tanıklık ediyorsun demektir.
Günün aydınlık sabahına
Çimin çiğinde kaybolmaya yüz tutan gecenin karanlığına doğru uzanırken bir kez daha
Bambaşka dünyalara kanatlanmışçasına yelken açar gibi yeni umutlara uçup giderken sessizce...