Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '07

 
Kategori
İnançlar
 

Varoluşun anlamı

Şu anda, yeryüzündeki hareketliliği çıkıp gökyüzünden gözlemeyi ne çok isterdim. Uçsuz bucaksız evrende, bir nokta kadar bile değilken niye çok önemliymiş gibi gelir bize herşey? Kocaman gezegenimiz sevgili dünyamız bile, yarısı aydınlıkken yarısı karanlıktaysa bizler niye hep aydınlık isteriz? Herkesin iyi işi, güzel eşi, sorunsuz bir hayatı olabilir mi? Bu ne kadar imkansız bir iddiadır anlamam. Kendi dünyalarımızda, tüm olguların mükemmeliyetini başarmak için her yolu denerken, ruhlarımızın olgunluğuna ne kadar vakit ayırırız?

Teknoloji ve bilimin, günümüzde insan hayatına yansımalarını farklı yorumlayarak yaşıyoruz.Kimi kesimlere göre bunlar geliştikçe İnsanlık geri gidiyor, insanlar bilim ve teknoloji geliştikçe robotlaşıyorlar. Ne kadar yanlış, realiteden uzak bir tanım bu.Teknoloji ve bilim, insanlığın daha rahat koşullarda yaşamını sağlayacak bir araçtır.Hiç bir teknoloji, birbirinizi sevmeyin, insani değerlerinizi korumayın, ruhsuz yaşayın demek için geliştirilmez. İnsanlık, denge kurmada hatalar yapıyorsa, kendi yaşam biçiminin yanlışlıklarını bilime yüklüyorsa, bundan etkilenecek olan yine kendimiz oluruz.Gerçeklik, doğrular üzerine kurulmuş ve yüzyıllardır çizgisini bozmamış ilim ve fen, yoluna devam etmiştir, daima edecektir.

Bizler, üzerimize sonradan iliştirdiğimiz etiketlerimiz çoğaldıkça, eğer daha mütevazi, daha sığ olabiliyorsak ERDEM sahibi oluruz.Ama, Dünya sıfatlarını kuşanıp, ben bir değerim dediğimiz an HİÇBİRŞEY olmaya başlıyoruz demektir, "Farkında Olmak" deyimi, bu konuda en önemli yol göstericidir.Farkında mısınız, aslında hiç bir şey oluşumuzun?

Bizim oralarda, çok güzel bir öğüt anlatırdı büyüklerimiz:

Eski zamanlarda, bir diyarda yaşlı bir dede yaşarmış.Köyünün tepelerinde, tek odalı bir evde tek başına otururmuş.Dedenin sır dolu hayatına herkes saygı duyar, onu hoş tutarlarmış.Yörenin o zamanki valisi, dedenin ününü duymuş.Askerlerini göndermiş, gidin getirin bir göreyim diye.Askerler dedenin yanına gitmişler, tüm ısrarlarına rağmen ikna edememişler, götürememişler.Bunu duyan Vali çok kızmış, nasıl ben çağırırım da gelmez demiş.Toplamış adamlarını, dedenin yanına gitmiş.Dede bunları görünce gülümsemiş, evine almış.Bir helke(kova) ayran getirmiş, hele bir için demiş.Vali öfkeyle çıkışmış:-Be adam, sen kimsin ki koskoca vali çağırır da gelmezsin? Dede yüzüne bakmış Valinin:

-Beni boş ver sen kimsin?

-Ben Valiyim, görmüyor musun?

-Kimin oğlusun?

-Yemenici Rüstem efendi'nin oğluyum.

-Ne zaman doğdun?

-............tarihinde.

-Sonra?

-E, işte büyüdüm, ilk okula gittim.

-Sonra?

-Orta, lise..

-Sonra?

-Okulları bitirdim, Devletime hizmet ettim.

-Sonra?

-İşte gördüğün gibi Vali oldum?

-Sonra?

-Sonra ne, hiiiç! Dede gülümsemiş:

-Ah oğul, işte ben O HİÇİM!..

Bu arada, yaklaşık 100 kişinin doya doya içtiği bir helke ayran, bakmışlar ki daha yarıya bile gelmemiş.Vali nasıl bir hata yaptığını anlamış, kalkmış dedenin ellerine sarılmış, öpmüş.Adamlarıyla beraber çıkıp gitmişler, yaşadığı sürece sürekli dedeyi ziyarete gitmişler.

Bu bilince varabilen insanlara ne mutlu diyorum, hoşcakalın.Sevgi ile...

 
Toplam blog
: 95
: 736
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Emekli öğretmenim, 52 yıllık hayatımdan amatör mizah, bağlama, sürrealist resimler, yitikler, sev..