- Kategori
- Kültür - Sanat
Vatan, millet ve cumhuriyet savunması amaçlı sanat yapma
Vatan, Millet ve Cumhuriyet Savunması
Amaçlı Sanat Yapma
Halkın ve vatanın sanatçısı, şairi, edebiyatçısı, ressamı vs. öncelikle gerçeğin aşkıyla, gerçekle birleşmek, gerçeğin yolundan yürümek amacıyla sanat yapar, vatan, millet ve cumhuriyet savunması hedefiyle şiir yazar.
Öncelikle halka ve vatana hizmet ruhuyla doludur. Gerçeğin çelik gibi yüzüyle karşılaştığı için, milletin öncü gücüyle birleştiği için kitlelerin mücadeleci azmini ateşleyen sanat eserleri yapabilir.
Pir Sultan’a aşağıdaki şiirleri yazdıran işte böyle bir yol tutuşudur:
Dost elinden dolu içmiş deliyim
Üstü kan köpüklü mele seliyim
Ben bir yol oğluyum, yol sefiliyim
Ben de bu yayladan Şaha giderim.
Pir Sultan “üstü kan köpüklü meşe seli” nasıl olabiliyor?
“Dost elinden dolu içmiş deli” nasıl olabiliyor?
Tabii ki, bir “yol oğlu” olmakla, “yol sefili” olmakla mümkün olabiliyor bu özellik.
Pir Sultan, kendisini “üstü kan köpüklü meşe seli”ne benzetiyor.
Meşe selinin hareketini düşünebiliyor musunuz?
İnsanın, önüne geçilmez bir şekilde gürül gürül akan bir “kan köpüklü meşe seli” olabilmesi için öncelikle yola girmesi, “yol sefili” olması, yani gerçekle birleşmesi, kitlelerle birleşmesi, halkın öncü partisiyle birleşmesiyle olabilir ancak. Bu “yol oğlu” durumu, uyandırmak için uyanmak, uyanmak için partileşmekle olur ancak. Bizim aydınımızın genel özelliği olan partilerden uzak durarak, partilere öcü gözüyle bakmakla olmaz.
Bir de aşk, meşk, sanat için yapılan şiiri düşünün. Şair toplumsal hiçbir kaygı taşımamaktadır. Politikadan, sanatı kurutacağı, kısırlaştıracağı korkusuyla uzak durmaktadır.
Bir elinde cımbız
Bir elinde ayna
Umurunda mı dünya
Ezilen Dünyada insanların cefa çekmesi, açlık, yoksulluk ve zulüm altında inim inim inlemesi umurunda bile değildir. Onun ilgilendiği sadece şiiridir. Dünya yanıp çıkıp gitse umuruna takmaz. Çünkü onun sanat anlayışına göre, siyasal konular sanatsal estetiği bitirir.
“Yol oğlu” olmayı, “yol sefili” olmayı, “bu yayladan Şaha gitmeyi”, yani biçare yoksul halk kitlelerinin çıkarları için mücadele etmeyi zillet olarak, sanatın aşağılanması olarak algılar. Sanatın böyle bozulacağını sanır.
Oysa bozuk sanat, tam da işte budur.
Gerçekle uyuşmayan sanat eseridir bozuk sanat.