Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '11

 
Kategori
Haber
 

Vatandaşı tahrik

Vatandaşı tahrik
 

medya


Vadandaşı Tahrik 

Dünkü sokak hareketleri, hakkını sokakta anarşiyle arama girişimleri birilerini son derece memnun etmiştir herhalde. Hak aramayı sokakta gerçekleştirmeyi yöntem olarak adres gösteren bazı medya dinozorları amacına ulaşmıştır zannedersem. Bazı malum ana haber sunucularının bir kısmı bu olay sonucunda kına yakmıştır. Kitleleri tahrik edip sokağa dökmeyi ustalık zanneden bu sözde aydınlar bu milleti devletle çatıştırma konusunda YGS mağduru gençleri sokağa dökmeyi de başardılar. Buna bağımsız milletvekili taraftarlarını da katmak istiyorlar. 

12 vekil adayına yasak geldiği günün akşamı (bu tür yasakları benimsemek kabil değil) haber kanallarını izliyordum. Bir haber kanalına takıldım. Haber programında sıra yüksek seçim kurulunun yasakladığı 12 milletvekili adayının haberine geldi. Hatta zannedersem birinci haber olarak verildi. Karizması uluslar arası sınırları aşmış(!) sayın haber sunucusu mağdur vekil adayları ile bağlantı kuruyor. Vekil adayı konuşmaya başlamadan sunucu muhatabını tahrik etmeye başlıyor. 

-Bu olay ülkede gerginlik oluşturmaz mı? 

-Ülkede savaş ortamı oluşturmaz mı? 

-Sokaklar savaş alanına dönmez mi? 

-Bu haksızlık değil mi? Şeklinde sorularla muhatabını tahrik ediyor. Anlaşılan sayın sunucu anarşiden beslenmeye meyyal, bir sonraki haberleri ağzından kan damlayarak sunmak çok hoşuna gidecek. Ülke gerildikçe ideolojileri meşruluk kazanacak, sundukları haberlerle ortamı daha da gerecekler, bunu aynı zamanda paraya da tahvil edecekler. Bu tür cümleler mağdurdan beklenirken bu anlı şanlı(!) Atatürk sevdalısı(!) zat ortamı germeye çalışıyor; adeta iç savaş çıkmasını ister gibi olaya balıklama dalıyor. Ancak karşısındaki vekil adayı (helal olsun) ona ders verir gibi cevaplıyor. Hayır diyor. Ülkede demokrasi var; demokratik yollardan hakkımızı arayacağız diyor. 

Evet; Türkiye’nin en büyük sorunu bence basın sorunudur. Anarşinin, ekonomik krizlerin, siyasi çalkantıların, gençlik sorunlarının, aile sorunlarının, hatta boşanma hastalığının baş mimarlarından biri de bana göre basın ve televizyondur. Siyasilerin suç ortakları da basındır. Çünkü siyasiler de bu ortamda yetişiyor. Herkes kendi ideolojik şartlanmaları ve maddi çıkarları doğrultusunda ülkeyi yönlendirmeye; germeye çalışıyor. Bunu sağ basın da yapıyor sol basın da. Kendi düşüncelerinin gerçekleşmesi uğruna hiçbir ölçü tanımıyorlar. Özellikle bir kesim marjinal medya mensubu bunu öyle bir ifrat noktasına getiriyor ki milleti sokağa dökmekten kaçınmıyorlar. 

Haber ve yorum programlarını pek kaçırmam. Buradaki konuşmacıları ibretle izlerim. Dün ak dediklerine bugün kara diyorlar. Aynı anda aynı açık oturumda veya farklı açık oturumlarda bir konu üzerindeki görüşlerde birbiriyle 180 derece zıt fikirler ortaya atıyorlar. Kardeşim konu aynı. İkinizden birinin ya kafası basmıyor ya da bilinçli olarak olayı saptırıyorsunuz. Bu ana haberlerde de böyle, spor programlarında da böyle, açık oturumlarda da böyle, dizilerde de böyle. İnsanları sahtekârlığa, güvensizliğe, yalancılığa, soygunculuğa, kaba kuvvete alıştıran bir görsel ve yazılı basın. İnsan ailede ve okulda aldığı terbiye, ahlak ve insani değerleri yok edip gidiyorsunuz. Ondan sonra da utanmadan okulları ve öğretmenleri yargılıyorsunuz. Gençlerin hatalı davranışlarını gördüğünüzde de ailesine ve okuluna yükleniyorsunuz. Onlara asıl ahlaksızlığı, hırsızlığı, anarşiyi öğreten bir kısım medya organlarıdır. Çünkü siz tüketmekten yanasınız. Çünkü muhataplarınız ne kadar tüketirse siz o kadar kazanacaksınız. Bunda manevi değerleri tüketmek birinci sırayı almaktadır. 

Evet, haber programlarının pek çoğunu dinozorlar ele geçirdi. Milletin beyinlerini iğfal etmekten başka bir düşünceleri yok bunların. Yalan haberler; milleti ülkesine karşı soğutan kötü haberler sunmayı habercilik olarak benimsemişler. “Köpeğin insanı ısırması değil; insanın köpeği ısırması” onların tek ölçüsü. Bunun için de önce ısırttırmalılar ki sonra da haber yapsınlar. Bu uğurda ellerinden geleni yapıyorlar. Ama bu millet yavaş yavaş uyanıyor. Sapla samanı ayırmayı bu millet öğrenmek üzere. Bu çilekeş millet onları muhteşem saraylarından indirecektir. Bu milleti sömürmeyi ilelebet sürdüremeyecekler. 

İsmet Yalçınkaya 

 

 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..