Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '10

 
Kategori
Siyaset
 

Vatandaştan Numan Kurtulmuş'a açık mektup

Vatandaştan Numan Kurtulmuş'a açık mektup
 

Sayın Başkan,

Yeni partiniz, memlekete millete hayırlı olsun.

Ülkemizin, çağdaş muasır medeniyetler seviyesine bir an evvel yükselebilmesi için, kişisel çıkarların bir tarafa bırakılarak, bölük pörçük partileşme hareketlerinin belli merkezlerde toplanıp, daha güçlü siyasetler üretilerek başarı yollarının zorlanması gerekirken, siz politika sahnesine bir parti daha eklediniz.

Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz günden bugüne kadar ülkemizde onlarca parti kuruldu. Bunlardan sadece 4 tanesi tek başına iktidara gelebildi. On parti lideri de “başbakanlık” görevine getirildi.

Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu manada herkes imkân bulursa parti kurma hürriyetine sahiptir.

Ancak şu anda seçimlerde oy pusulasını çarşaf büyüklüğüne ulaştıran, adını bile pek çok vatandaşın duymadığı partilerin, demokrasimize nasıl bir katkıda bulunduğu da tartışılabilir.

Sayın başkanım,

Türkiye’de siyaset, bilindiği gibi liderlerin karizmasıyla doğru orantılıdır. Toplumu peşinden sürükleyecek niteliklere sahip olmayan “genel başkanlar” maalesef ne kadar iyi niyetli de olsalar, başarıya ulaşamıyorlar.

Oysa bir siyasi partinin amacı, iktidara gelip ülkeyi yönetmektir. Dolayısıyla genel başkanın hedefi de başbakanlık…

Ne var ki, başa güreşen liderlerin ve partilerin yanında, boşa güreşenlerin sayısı hayli fazla.

“Lider” öncelikle, partiyi ele geçirmeye veya farklı yönlere çekmeye çalışanlara karşı başarılı olabilirse gerçek lider olur. Maalesef bizim ülkemizde bu biraz zor olduğu için, genellikle bir partiye sonradan katılmak yerine, liderin kendi partisini kurması daha kestirme yoldur.

Bugüne kadar kurucusu öldükten veya ayrıldıktan sonra, siyaset sahnesinden silinmeyen parti yok gibidir. Siz de bu gerçekleri bildiğiniz için genel başkanı olmanıza rağmen ele geçiremediğiniz partinizi bırakıp yeni bir parti kurmaya kalkıştınız.

Başarı şansınızın az olduğunu peşinen söylememe lütfen kızmayınız.

Eğer küçücük bir partide muhalif kanatları susturmayı, etkisiz hale getirmeyi, ya da memnun etmeyi başaramıyorsanız, yarın iktidara geldiğinizde bu koca gemiyi nasıl yüzdüreceğinizi zannediyorsunuz?

Siz, iktidar partilerine bütün kapıların açıldığını, herkesin “buyrun efendim” diyerek kırmızı halılarla döşeli yollar açtığını mı sanıyorsunuz?

Ak Parti hükümetinin her Allah’ın günü akla hayale gelmedik yolardan nasıl sıkıştırıldığını, ne ipe sapa gelmez sorunlarla, dertlerle, meşgul edildiğini, en masum söz ve hareketlerden bile inanılmaz anlamlar çıkarılarak parti aleyhinde fesat tohumlarının ekildiğini görmüyor musunuz?

Eğer bunu fark etmeyecek kadar ilgisizseniz, iktidara çok uzaksınız demektir. Fark edip de üzerinde durmayacak kadar basit buluyorsanız, ayağınız yere basmadan havalarda siyaset yapıyorsunuz demektir.

Aslında bu konu üzerinde biraz duralım dilerseniz.

Siz “genel başkan” olarak henüz bir genel seçim tecrübesi yaşamadınız. Saadet Partisi’nin başına geçtiğiniz 2008 yılından sonra Türkiye’de sadece 2009 Yerel Seçimleri yapıldı.

2004 yılı mahalli idareler seçimlerinde Saadet Partisi’nin aldığı oy oranı % 4,78’dir. Sizin lider olduğunuz dönemde yapılan 2009 seçimlerinde ise Saadet Partisi’nin oyları % 5,44’e çıkmıştır.

Aradaki bütün gelişmeyi size bağlasak bile, artış onbinde 66’dır.

Artış artıştır tabi.. Partisini eksilere sürükleyen liderlerin yanında sizin artınızın olması elbette olumlu bir gelişme ama, siz o partinin lideri olarak hiçbir zaman bizim Türkiye siyasetindeki yerimiz ve payımız % 5 dilimidir. Biz puanımızı 6’ya, 7’ye çıkarmayı düşünüyoruz gibi bir ifade kullanmadınız ki, hep iktidara gelmekten söz ettiniz.

Bu bir öngörüsüzlük mü, tedbirsizlik mi, vatandaşı gaza getirmek mi, yoksa bile bile yalan söylemek mi, ben içinden çıkamadım.

Sayın başkanım,

Partisini iktidara sürükleyecek liderler kendilerini zaten belli ediyorlar.

Adnan Menderes, şaibeli geçen ilk 46 seçimlerinin ardından 1950’de iktidara geldi, 1954 ve 57 seçimlerini de kazanarak başarısını sürdürdü.

Süleyman Demirel, 1965’te katıldığı ilk seçimde partisini iktidara getirdi, 1969 seçimlerinde de başarısı artarak devam etti.

Turgut Özal Anavatan Partisini kurarak ilk kez katıldığı 1983 seçimlerini kazanarak büyük bir başarıya imza attı ve arkasından 87 seçimlerinde tekrar iktidar oldu.

Recep Tayip Erdoğan da kurduğu Ak Parti’yle katıldığı ilk seçimleri kazanarak 2002 yılında tek başına iktidara geldi ve 2007 seçimlerinde de oyunu artırarak tekrar tek parti iktidarını sürdürdü.

Şekilde görüldüğü gibi, yıllarca uğraştıktan sonra bir partiyi diriltip sonradan iktidara taşımak mümkün olmadığı gibi, baştan işi sıkı tutup karizmasını konuşturamayanlar da, köy derneği gibi etkisiz partileriyle avunup durmaktan başka bir işe yaramıyorlar.

Sayın başkanım,

Kamuoyunda sizden daha etkili, daha karizmatik, daha becerikli ve hırslı görünen Mehmet Ağar’lar, Tansu Çillerler, Murat Karayalçınlar, İsmail Cemler, Mustafa Sarıgüller, Cem Boynerler, Mesut Yılmazlar, Erkan Mumcular, Erdal İnönüler, Deniz Baykallar, Bülent Ecevitler, Turhan Feyzioğlular, Osman Bölükbaşılar, Alparslan Türkeşler, Necmettin Erbakanlar, bir türlü partilerini tek başına iktidara taşıyamadılar.

Yoksa, “bazı partiler koalisyonlara katılmıştı, böylece umur bulmuştu” diyerek, siz de bir hükümetin eteğinden tutmak için mi parti kuruyorsunuz? Allah o koalisyon günlerini bu millete bir daha göstermesin.

Elbette böyle demezsiniz, diyemezsiniz, “biz iktidara yürüyoruz” diyeceksiniz. Ama kiminle ve nasıl yürüyorsunuz, şimdi de ona bir bakalım.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Siz Saadet Partisi’nden politik görüş uyuşmazlığı yüzünden ayrılmış değilsiniz. Yani onlardan farklı ürettiğiniz bir siyasi tez yok. Aynı tezleri savunan iki parti olarak % 5 oy potansiyelini bölüşerek mi iktidara yürüyeceksiniz?

İktidardaki Ak Parti, temel olarak zaten bu görüşe sahip insanların biraz daha farklı boyutlarda düşünen mensupları tarafından kurulduğuna göre, sizin Saadet’ten çıkıp o tarafa geçmeniz gerekirdi. Ama onlarla da aynı düşüncede değilsiniz ki, kendiniz yeni bir parti kurmayı tercih ettiniz.

Şimdi Saadet Partisi’yle Ak Parti arasında kalan bir kesime hitap edip, sonra da bazı küskünleri de kendinize çekeceğinizi umarak veya varsayarak mı iktidar yürüyüşünüzü gerçekleştireceksiniz?

İnsanın kendisinin bile inanamadığı politikalara ve görüşlere başkalarını inandırması ne kadar zordur, bir üniversite hocası olarak bunu iyi bilirsiniz.

Kurucular listenizdeki birkaç medyatik kişinin popülaritesi size yığınla seçmen kazandıracak diye bekliyorsanız, işiniz zor sayın başkanım.

Ben sizin gibi siyasetçi değilim. Bu yazdıklarımla –hâşâ- size akıl vermek gibi bir niyetim de yok.

Siz yeni bir siyasi partinin kurucu genel başkanı olarak ülkeyi yönetmeye talip bir lidersiniz. Bense 3 kişilik ailemi idare etmeyi zor başaran biriyim.

Yalnız hayatın bana öğrettikleri arasında şöyle bir gerçek var.

İnsanlar, bulundukları mevkiden olaylara bakınca biraz farklı görüyorlar. O kadar ki, az önce sizinle beraber aynı fikri paylaşan bir dostunuz, kendini bir şekilde masanın öbür tarafında bulunca, hemen farklı bir moda giriyor.

Sizin genel başkanlık kürsüsünden ufukta ne görünüyor doğrusu bilemiyorum. Ancak partileri iktidara taşıyanlar seçmenlerdir. Yani her kesimden vatandaş sizin doğru dürüst bir siyaset yapacağınıza ve bunu başaracağınıza inanacak, sonra bu vatandaşların binlercesi, yüz binlercesi, hatta milyonlarcası size oy verecek, siz de bu şekilde iktidara geleceksiniz.

İşte vatandaş cephesinden bakıldığında görünen durumu ben size arz etmeye çalıştım. Yoksa haddimi aşmak gibi bir niyetim hiç yok.

Yeri gelmişken aklıma gelen bir başka konuyu daha dile getirmek isterim.

Hatırlarsanız Basın’da bir ara -siz daha Saadet partisi genel başkanıyken- Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın ileride Cumhurbaşkanı seçileceği, başbakan olarak da yerine sizi bırakacağı gibi söylemler yer aldı.

Böyle bir ihtimalin olabileceğini düşünenler, acaba hem sizi devre dışı bırakmak, hem de Ak Parti’nin oylarını parçalamak için kurdukları tezgaha sizi âlet etmek mi istiyorlar?

Sanki bu, üzerinde ciddiyetli durulması gereken bir konu..

Sayın Başkanım,

Bu yazıyı kurmaylarınız görürürler mi, bilmiyorum. Görürlerse size iletirler mi, bilmiyorum. Size iletseler bile bu kadar yoğun işiniz arasında okuma fırsatı bulur musunuz, bilmiyorum. Okursanız, kızar mısınız, gülüp geçer misiniz, onu da bilmiyorum.

Ancak şöyle bir ihtimal –daha doğrusu bir söylenti- olduğunu da size iletmeliyim.

Güya bir cemaat sizin liderliğinizde Saadet Partisi’ni ele geçirmeye çalışmış da, başarılı olamayınca, yeni bir parti kurmaya karar vermiş.

Böyle bir ihtimal bir önceki paragrafta bahsettiğim Ak Parti’nin bölünmesine yönelik bir oyunla örtüşüyor gibi ama, burada da kafamı kurcalayan bir konu var.

Cemaat kendi adamları varken niye sizin genel başkanlığınızda bir parti kursun.

Ayrıca siz başkalarının emrinde çalışmayacak, hele siyasette böyle sonu olmayan bir yolu denemeye değer bulmayacak kadar tecrübeli ve bilgili bir insansınız.

Dedim ya, vatandaş cephesinde ortalık toz duman, böyle dalgalanıp duruyor işte…

Elbette siz siyaseti de, bir siyasetçinin bu durumda ne yapması gerektiğini de benden daha iyi bilirsiniz.

Ben sadece vatandaşlık görevimi yaptım. Gerisi size ve Allah’a kalmış.

Başarı dileklerimle selâm ve saygılar sunuyorum.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..