Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Vay denizin anasına!

Vay denizin anasına!
 

Koştura koştura gittiğim tatilden, az kalsın seke seke dönüyordum.

Didim Akbük sahillerinde eski voleybolculardan kim kaldı şovunu tam da başlatmış, suya plonjonlar atarken çok fazla hareket yapmış olmalıyım ki nazar mı deydi göklerden yerine patırtımdan rahatsız olup, nazar deydi denizlerden şeklinde ayağıma dolanan zehirli denizanasının kırbacı ile olduğum yere çakıldım. Sonrası nanay… Ayak üzerinde parmak arası terlik şeklinde çıkmış kızarık bir iz, şişme ve uyuşma. Sen misin ramazan ayının ikoncan adayı, al sana kırbaç cezası!

Denizden çıktığımda, “mutlaka zehri alacak bir ilaç kullanmayı ihmal etmeyin” diye uyaran doktor hanımı ve “evladım bir doktora git babanla” diyen annemi Türk’e bir şey olmaz mantığı ile dikkate almayınca olanlar oldu. Ertesi sabah gece boyunca vücuda yayılan zehir nedeni ile gözümü sağdan sola çeviremeyeceğim şekilde kaslarım kilitlendi. Bir ateş, bir üşüme derken bacaklarımdan aşağı romatizmadan beter ağrı eşliğinde ara sıra yatağa iyi hissettikçe de şezlonga serildim durdum tatil boyunca. Aman diyeyim başınıza benzer bir vaka gelirse siz bana bakıp durumu ihmal etmeyin mutlaka bölgeye ilk müdahaleyi sirke ile kendiniz yapın sonra da en yakın sağlık merkezine gidin. Epi topu yiyeceğiniz bir iğne tatilinizin zehir olmasından iyidir.

Yılın benzer tarihlerinde Ege sahillerini esir alan denizanaları dışında geçen hafta Türkiye’nin gündeminde farklı konular da yer aldı elbette. Fakat Didim koyununun gündemini daha çok her şeye rağmen yılın yorgunluğunu atmakta kararlı şahsımın, sahilde uyumak için bir o yana bir bu yana dönerken denize doğru devirdiği “k.çımın açılımı” meşgul etti diyebiliriz. Gündemi şaşırtma ve vatandaşı oyalama konusunda değerli büyüklerime benim de bir takım açılımlarla katkım bulunduysa ne ala!

Bu arada tatil kitapsız olur mu? Olmaz elbette. Ansiklopedi görüntüsünde yazılmış sekiz yüz on üç sayfalık romanımızı da okur sever görüntümüzü tamamlaması amacıyla uçakta bile elimde tutmayı ihmal etmedim. Demet Altınyeleklioğlu’nun kaleme aldığı “Moskof Cariye Hürrem” adlı kitap, tarihten bana bir şeyler aktarır mı diye planlarken yüzyılın en uzun beyaz dizisi ile karşılaştım diyebilirim.

Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın aşklarını fantastik bir biçimde ele alan yazar, meğer çok da tarihi bir belge iddiasında yazmadığını kitabın kapağında yer alan künyede küçük puntolarla özetlemiş. Lakin ben “eser, kaynağını tarihi olaylar ve karakterlerden almakla birlikte tarihi gerçekler pusula niteliğinde olup, romanın kurgusu hayal gücü üzerinedir” notunu kitabın ancak yarısına gelip de hala yataktan çıkamayan hükümdarla cariyesi için “amma da uzadı yahu bu iş böyle de tarih mi olur” diye söylenmeye başladığımda gördüm. Bu geç farkındalığımın nedeni ise denizanasının görme yetime etkisindendir diye düşündüm.

Moskof Cariye Hürrem, “ne buluyor bizim adamlar şu Rus kadınlarda?” sorusuna cevap olmaya hazır bir analiz niteliğinde. Bu yüzden olsa gerek uzun tutularak tez kıvamında yazılmış. Öyle ki, kitapta bir erkeği elde etme ve elinde tutma teknikleri konusunda ırkın kadınlarının maharetleri ve yaşam stratejileri konusunda oldukça detaylı bilgiler verilmiş.

Kitabı okurken Hürrem’in ( Aleksandra ) haremde onca hatun sıra beklerken büyük bir hırsla herkesi ekarte etmesi ve hedefine ulaşma konusundaki dirayeti bana günümüzde; memlekette sayısı azalan erkekleri bekleyen birbirine rakip Türk kadınlarını ve hatta son yıllarda yine sayıları giderek artan sınır ötesi rakiplerini hatırlattı bir kez daha. Tarih tekerrürden ibarettir. Kabul edelim o zaman da, şimdi de her türlü rakip ezelidir.

Yine de okuyarak aşka doyalım, az buçuk da taktik alıp, yerli yer-siz rakiplerimizden kurtulalım diyenlere kitap tavsiye olunur. Alınız okuyunuz, bir çırpıda kuponsuz aşk taktikleri ansiklopedisi sahibi olunuz.


 
Toplam blog
: 118
: 1607
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

Bir fikirden bir başka fikre, gerçeği bulana kadar bir halden başka bir hale geçip duruyorum. İncede..